Önceki yazımızda Hûd suresi 63.-64. ayetler dolayımında Allah’ın elçisi Hz. Sâlih’in, sorular sorarak Semûd toplumunun dikkatlerini hakikate çekmeye çalıştığı, mucize olarak verilen “Allah’ın devesi”ne zarar vermemeleri konusunda onları uyardığı, aksi takdirde olumsuz tutumlarının yani peygambere karşı gelmeleri ve mucizeyi yok etme girişiminin o inkârcı topluma belli bir maliyeti olacağı yönünde sözler söylediğini belirtmiştik. Yüce Allah onlara zulmetmemiş, onlar inkâr ve isyanlarıyla aslında kendi kendilerine zulmetmişlerdi. Bu yazıda ise Hûd suresi 65.-68. ayetlere odaklanılacak ve peygamber uyarılarının yalanlanmasının kötü sonuçları, kurtuluşun İslam’da olması, toplumların cezalandırılmasının bazen doğal felaketler şeklinde gelmesi ve bu kıssa aracılığıyla toplumların uyarılması konularına değinilecektir.
Uyarıların yalanlanması ve sonuçları
“Allah’ın devesi”ni bir kişi kesmesine rağmen Kur’an, bu suçu işleyeni destekleyen Semûd toplumunu da işin içine katarak onları bir tür suç ortağı olarak anlatmaktadır: “Fakat Semûd kavmi o deveyi, ayaklarını keserek öldürdü. Sâlih dedi ki: ‘Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (sonra helâk olacaksınız)!’ Bu söz, yalanlanamayan bir tehdit idi.” (Hûd 11/65). Ayetteki “Yurdunuzda (fî dârikum)” ifadesi “ülkenizde” anlamındadır. Dâr kelimesinin tekil oluşu, ifadeye “evlerinizde” anlamı verilmesine engel görülmüştür. Engel görmeyenler ise “bebekler” yerine “bebek” ifadesinin kullanıldığı ve çoğul anlamın (bebekler) kastedildiği şu ayeti delil getirirler: “Sonra sizi (annelerinizin karnından) bir bebek olarak çıkarıyor.” (el-Mü’minun 23/67). Hûd 11/65’teki “Bu söz”, yüce Allah’a karşı gelen Semûd toplumuna bir azap sözü idi.
Kurtuluş İslam’dadır
Müminler, “Yaptığımız kulluk, cennetin garantisidir.” diyemez. Cennete girmek için her hâlükârda ilahi rahmete muhtaçlık söz konusudur: “Emrimiz gelince Sâlih’i ve onunla beraber iman edenleri, bizden bir rahmet olarak (azaptan) ve o günün zilletinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin kuvvetlidir, (her şeye) galip gelendir.” (Hûd 11/66). Ayetteki “Emrimiz gelince” ifadesi azap emri ya da azabın kendisi anlamındadır. Yine “Sâlih’i ve onunla beraber iman edenleri” ifadesinde Hz. Sâlih’in ayrıca belirtilmesi onun daha değerli olduğuna dikkat çekmek içindir. Ayetteki “o günün” ifadesinden kastedilen şey, ahiret günü de olabilir.
Cezanın doğal felaket şeklinde gelmesi
Yukarıda önce Müslümanların kurtulmasından söz edilmesi, onların Allah katında daha değerli olmasındandır. Yüce Allah katında bir kıymeti olmayan kâfirler için de şöyle denilmiştir: “Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.” (Hûd 11/67). Ayetteki “korkunç ses”in, depremde duyulduğu söylenen ses, yıldırım ya da Cebrail’in çıkardığı bir ses olduğu ifade edilmektedir.
Semûd kıssası aracılığıyla toplumların uyarılması
Semûd kıssası aracılığıyla onlar gibi inanan ve yaşayanlar uyarılmaktadır: “Sanki orada hiç oturmamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi gerçekten Rablerini inkâr etti. Yine bilesiniz ki, Semûd kavmi (Allah’ın rahmetinden) uzak kılındı.” (Hûd 11/68). Semûd toplumu için “Sanki orada hiç oturmamışlardı.” denilmesi onların uğradığı azabın boyutlarının ne kadar büyük olduğunu, daldıkları dünya hayatında elde ettikleri mülkiyetin görkeminden eser kalmadığını göstermektedir. Onlar hakkında “Semûd kavmi gerçekten Rablerini inkâr etti.” denilmesi, Allah’ın rahmetinden uzak olmalarının gerekçesini belirtmek içindir. Semûd toplumunun başına gelen azap, onların yolunu sürdürüp inkârı tercih edenlerden uzak değildir. Ayetteki, “Semûd kavmi (Allah’ın rahmetinden) uzak kılındı.” ifadesi “Semûd’a lanet olsun!” anlamına da gelir.
Sonuç
Görüldüğü gibi Allah’ın ayetini yok etme girişimi ve bunun Semûd toplumu tarafından olumlanması, o toplumu azap tehdidiyle karşı karşıya getirmiştir. Allah’ın rahmetini uman ve O’nun yolunda çaba harcayan müminler ise azaptan kurtulmuştur. Semûd kavmine azap geldiğinde deprem anında duyulduğu ifade edilen türden uğultuya benzer bir ses duyulmuş ve o toplum yok olup gitmiştir. Müminleri kuşatan rahmetten o toplumun yoksun kalmasından ibret almayanların, benzer bir felakete uğramaları ise asla ihtimal dışı değildir.
Anahtar kelimeler: Hz. Sâlih, Semûd, kurtuluş, doğal felaket, uyarı.