islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,2788
EURO
37,1165
ALTIN
3.063,75
BIST
8.945,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Az Bulutlu
18°C
Cumartesi Çok Bulutlu
16°C
Pazar Hafif Yağmurlu
16°C

Allah’la Olmanın Sevinci ve Göz Yaşlarım

Allah’la Olmanın Sevinci ve Göz Yaşlarım

Bastıramadığım duygularımı, belki bir mümine faydalı olur düşüncesiyle siz anlayışlı ve hoş görülü kardeşlerime arz etmek istiyorum: Bir seher vaktinde, evde, sabah namazında sayısı belli olmayacak derecede büyük bir cemaati hayalen yanıma alarak veya onların yanında durarak Allahuekber dedim, namaza durdum.

-Kim vardı bu cemaatin içinde biliyor musunuz değerli kardeşlerim?

-Hemen arz ediyorum. Bu muazzam cemaatin içinde:

1-Bedenim ve bedenimdeki milyarlarca hücre,

2-Kâinat, kâinatın sayılamayacak derecede zerreleri, küreleri, nebatatı, hayvanatı, cemadatı, denizleri, deryaları, dağları, bağları… Kısaca evren ve içindekiler,

3-Adem peygamberden (as) bu tarafa gelmiş ve gelecek, geçmiş ve geçecek bütün peygamberler,  insan ve cinlerin bütün müminleri,

4-Matematiksel rakamlarla ifade edilmeyecek derecede melaike-i kiram.

Namaza duran herkes hayalen ve niyeten kendisini böyle bir cemaatin içinde hissedebilir. Çünkü biz beş vakitte namazda oluyoruz, kâinat ve içindekiler 24 saat her an namazda, yani Allah’ın verdiği görevlerinin başında bulunmaktadırlar. Bakın Yüce Allah bu hakikati nasıl dile getirmektedir:

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّۜ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ وَلٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْب۪يحَهُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يماً غَفُوراً

“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar Allah’ı anarlar; O’nu hamd ile tesbih etmeyen, (Onun emrini yerine getirmeyen) hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihini (Allah’ı anma tarzlarını) anlayamiyorsunuz. O halîmdir, bağışlayıcıdır.”[1][1]

Varsın camilerin kapıları bize kapatılsın. İşte biz müminler, böylesine muazzam ve muhteşem bir cemaatle namaz kılmaktayız. Kıblemiz Kâbe, imamımız dost ve düşmanın gıpta ile seyrettiği ve kusur bulamadığı Hz. Muhammed (sav).

Adı güzel, tadı güzel, yadı güzel Muhammed (sav).

Sîreti güzel, sûreti güzel, sohbeti güzel Muhammed (sav)

Kalbi güzel, kalıbı güzel, Muhammed (sav)

Eli güzel, dili güzel, yolu güzel, Muhammed (sav)

Hukuku güzel, üslûbu güzel, ahlakı güzel Muhammed (sav).

Birinci rekâtta Fatiha ve Bakara suresinin son sayfasını; ikinci rekâtta yine Fatiha ve Al-i İmran suresinin sondan bir önceki sayfasını okudum. Bunları okurken bir taraftan da ağlıyordum. Bu ağlama namaz boyu devam etti.

Acaba ben niçin ağlıyordum? Dünyayı dize getiren Korona Virüsünün korkusundan mı? Hayır. Bende bu korkudan bir eser yoktu, telaş yoktu, panik yoktu. Başka ciddi bir musibetle de sarsılmış değildim. Ama gözlerim ceyhun olmuştu. Yoksa beni ağlatan Allah Teala’nın şu mübarek kelamı mıydı?:

أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُوا۟ ٱلْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ ٱلَّذِينَ خَلَوْا۟ مِن قَبْلِكُم ۖ مَّسَّتْهُمُ ٱلْبَأْسَآءُ وَٱلضَّرَّآءُ وَزُلْزِلُوا۟ حَتَّىٰ يَقُولَ ٱلرَّسُولُ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مَعَهُۥ مَتَىٰ نَصْرُ ٱللَّهِ ۗ أَلَآ إِنَّ نَصْرَ ٱللَّهِ قَرِيبٌ

Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. (Allah’dan da şöyle bir cevap gelmişti): İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.[2][2]

Düşündüm: Bu ayette ifade edilen ve bizden önceki Müslümanların başına gelen belaların çeğreğinin çeğreyinin çeğreyi de bizim başımıza gelmemişti. Korona Virüsünden dolayı da hasta değildim. Çekilmez bir hastalığım da yoktu. Öyleyse ben niçin ağlıyordum?

Nihayet beni ağlatan sebebi buldum: Bu hal, sanıyorum zaman zaman yaptığım duamın Kabul edilmesinin sonucuydu. Neydi o duam? Yakınımdakilere, bütün Müslüman kardeşlerime ve dostlarıma sık sık yapmalarını tavsiye ettiğim o duam şu idi:

“Allahım! Seni unutmanın başımıza getireceği belalarla değil, Seni bulmanın ve Seninle olmanın sevinciyle ağlat bizi!”

İşte beni ağlatan bu sevinçti değerli dostlarım ve kardeşlerim. Yani Allah’la olmanın sevinci. Bu sevinç nimetini bana ve bu makaleyi okuyan siz değerli kardeşlerime nasip ettiği ve edeceği için Allah’a hamd ettim. “Elhamdülillahi Rabbilâlemîn” dedim. Bütün varlıkların hepsinin hamdini ve şükrünü alemlerin Rabbi olan Allah’a takdim ettim.

Başarabilsek te namazlarımızı böyle kılsak, başarabilsek te zaman zaman tenhalarda Allah sevdasıyla göz yaşı dökebilsek. Bunun çok faziletli bir davranış olduğunu Allah Rasulü efendimiz hem hali ve hem de diliyle ifade etmiştir. Buyurmuşlardır ki:

“Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teala, yedi sınıf insanı, arşının gölgesinde barındıracak (özel koruması altına alacak) tır:

1-Adaletli başkan,

2-Rabbine ibadette büyüğen genç,

3-Kalbi mescidlere bağlı müslüman,

4-Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,

5-Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma davetine (zina çağrısına) “Ben Allah’tan korkarım” diyerek yaklaşmayan yiğit,

6-Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,

7-Tenhada Allah’ı anıp göz yaşı döken kişi.”[3][3]

Allah, hepimizi bu yedi sınıf insandan eylesin, yine hepimizi belalarla değil, sadece kendisini bulmanın ve kendisiyle olmanın sevinciyle ağlayan, kendi rızası için sevinç göz yaşları döken dostlarının arasına alsın.

Seven, sevdiren, sevilen, sevinen ve sevindiren bir imana sahip olmak ne büyük bir devlet, ne büyük bir saadet ve ne büyük bir cennettir. Bu imana, bu devlete, bu saadete ve bu cennete kavuşanlardan olasınız değerli kardeşlerim, bu satırların yazarını ve yardımcılarını da dualarınıza almayı unutmayasınız.

Dr. Vehbi KARAKAŞ


[4][1] İsra, 17/44

[5][2] Bakara, 2/214

[6][3] Buhari, Ezan 26, Zekat 16, Rikak 24, Hudüd 19; Müslim, Zekat 91. Ayrıca bkz. Tirmizî, Zühd 53; Nesaî, Kudat 2


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.