Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti 7. Olağan Büyük Kongresi’nde vatandaşlara şöylece çağrıda bulundu:
“Milli servetimiz olan evlerindeki döviz ve altını, çeşitli finans araçlarına yatırarak, ekonomiye ve üretime kazandırmalarını istiyorum.“
Cumhurbaşkanımızın bu çağrısını uyulması gerekli vatandaşlık görevi olarak algılayabiliriz. Algılamalıyız da. İyi de nereye yatıracağız?
Ülkemizin kanını emen faiz sisteminin kurumları olan bankalara yatırarak günahkâr mı olacağız? Üstelik bankacılık sistemine yatırdığımız altın ve dövizlerimizle zalim faizcilere kazandırırken, ödenecek faizi fakir milletimize ödetip sosyal sefalete aracılık mı yapacağız/nefislerimize ve toplumumuza zulüm mü edeceğiz?
Bu güne kadar böyle oldu. Mevduatlara devlet garantisi vererek halkı iğfal ile bankacılığı semirttiğimiz yetmedi mi?
Sayın Cumhurbaşkanım! Bu çağrınıza icabet etmeyi hayra dönüştürerek ülkemiz ekonomisine canlılık kazandırabiliriz.
Size Faize Alternatif Çözüm Olarak Devlet Denetimli ve Destekli Borsacılık sistemini teklif ediyorum. Bu sistemi 15 Haziran 2017’de duyurmuştum. Güncelleyerek arz ediyorum:
Sistemin Kur’ânî Kaynağı
Bu sistem İslâm’a göre meşrudur, alt yapımız da hazırdır. Önemli olan doğrudan yatırımlarla bizzat kullanılamayacak küçük ve büyük miktarlardaki Türk parası, altın ve dövizlerin atıl halde tutulmayıp ekonomiye kazandırılmasının Rabbimizin buyruğu/muradı olduğunun iyice açıklanabilmesidir. Bu yapılabildiği takdirde Müslüman halkımızın Rabbinin buyruğuna itaat ederek küçük de olsa yatırımlarını devlet garantisindeki borsa hisselerine yönlendireceğinden şüphe etmiyoruz.
Şimdi değinilen bu sistemimizin Rabbimizin de muradı olduğuna açıklık getirelim:
Bakara 219
Rabbimiz el-Bakara 219’da zaruri harcamaların dışındaki küçük-büyük birikimlerin İnfak edilmesini emrederek şöyle buyuruyor:
“(Ey Peygamber!) Sana sarhoşluk veren içkilerden ve kumardan soruyorlar. De ki: Onların her ikisinde de hem büyük bir günah/zarar hem de insanlar için bazı faydalar vardır. Ancak yol açtıkları günahlar/zararlar sağladıkları faydalardan daha büyüktür.
Yine sana neyi İnfak edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyacınızdan arta kalanını İnfak edin. İşte, Allah düşünebilmeniz için mesajlarını size böylece açıklıyor.”
Kur’ân dilinde İnfak mutlak anlamda harcamadır. Bu harcama zekât ve hayır yollarıyla olabildiği gibi Allah yolundan engellemek ve gösteriş yapmak için de olabilir. (Bakara 267; Âl-i İmran 92; Enfal 36; Nisa 38) Her hangi bir şekilde örneğin eşe nafaka için de olabilir. (Nisa 34, Talak 7)
Biz ihtiyacımızdan arta kalanını yani yeterinden fazlasının İnfak edilmesi emrini yatırım olarak anlıyoruz. Böyle anlaşılması da gerekir. Çünkü yeterinden fazlasını İnfak etmeyi bütünüyle zekât ve hayır harcamaları olarak anlayamayız. Böyle bir görevimiz yoktur. Bize böylesi bir görev verilseydi Mevlâ’mızın da açıkladığı üzere cimrilik eder yapamazdık, üstelik de kinlenirdik. (Muhammed 36-38) İnfak emrini israf ve lüks harcamaları olarak da göremeyiz. Çünkü israf ve lüks harcamaları da haramdır. (A’raf 31; İsra 26,27; Kasas 58)
Önümüzdeki tek yol kendimizin/sanayicilerimizin ve daha geniş anlamıyla toplumumuzun yararına harcama olan yatırımdır. Küçük miktarlarda da olsa etkin devlet denetimli ve destekli borsaya yatırım yapmak şirketleşmedir. Şirketleşme ise farz görevimiz olan birlikteliğin ekonomik boyutudur. (Âl-i İmran 103; Enfal 46) Birlik, kültürel, siyasî ve ekonomik olabilir.
Şirketleşme de ekonomik birliktir.
Mevcut imkânlarımızın değerlendirilmesi için ana ihtiyacımız, faiz karşıtı bir ekonomik yapıyı amaçlayacak İslâmî/Doğal zihniyet devrimidir. Bu devrimi yapacak yönetici bilincimiz ve siyasî irademiz var mı? Bunu sizi takip ederek bekleyip göreceğiz.
Sayın Cumhurbaşkanım! Çağrıda bulundunuz biz de Evet dedik. Yaratana isyanda kullara itaat edilemeyeceği için faize kapalıyız. Mademki inancınız yanı sıra insanlık fıtratınızın gereği olarak da faize yani sömürülmeye karşısınız, hakka da halka yar olmak için gösterin kendinizi. Gösterin ki sizi “bizimdir deyu” yürekten savunmaya devam edebilelim.
Ali Rıza DEMİRCAN