Allah’ı sözlü olarak zikredip anma yanı sıra Kur’ânî emirleri ve yasaklarını uygulayarak fiilî bir şekilde çokça zikretmek yani anmak kulluk görevimizdir. Allah’ı sözlü ve fiili olarak çokça anmamızın amacı da O’nun tarafından anılmaktır. Onun tarafından anılmak ise dünya hayatımıza huzur ve âhiret hayatımıza da O’nun rızası ve Cennetlerini kazandırır.
Amacımız Allah Tarafından Anılmak Olmalıdır
Allah tarafından anılmanın amaç edinilmesi hakikatine özellikle Ankebut sûresinin “…Ve lezikrullahi Ekber…” ve Tâhâ sûresinin “ … Fe’budûnî ve Ekımıs-Salâte Lizikrî ” ifadeleri işaret etmektedir. (Ankebût29/ 45; Taha 20/14))
Bu iki âyeti açıklamaya naşlamadan konumuza doğrudan açıklık getiren Bakara sûresinin 152. âyetini hatırlayalım. Rabbimiz şöyle buyurur:
“ (Emirlerim ve yasaklarıma itâat ederek) Beni zikredin/anın ki Ben de (katımda yüceltip mükâfatlandırarak) sizi zikredeyim/anayım. Bana şükredin, nankörlük de yapmayın.”
Anlaşılacağı üzere Allah’ı zikretmek/anmak gibi O’nun tarafından zikredilmek/anılmak da önemlidir ve aslında anmanın amacı da anılmaktır.
Şimdi değinilen iki âyeti değerlendirmeye çalışalım:
a.) “…Ve lezikrullahi Ekber…” (Ankebut 29/ 45) ifadelerini ihtiva eden âyette şöyle buyrulur:
“Sana vahyedilen Kur’ân âyetlerini uygulamak üzere oku. Namazı da gereğince kıl. Hiç şüphesiz namaz bütün çirkinliklerden, ortak aklın sakıncalı bulduğu kötülüklerden uzaklaştırır. (Kulunun okuyarak ve namaz kılarak Allah’ı zikri /anışı büyük ama) Allah’ın (kulunu ) zikri/anışı ise daha büyüktür. Allah yaptıklarınızı bilmektedir.”
Vahyedilen Kurân âyetlerini okumak ve uygulamak Allah’ı zikretmektir.
Namaz da bir zikirdir ve üstelik namaz Kur’ân okumak dahil sözlü ve kalbî zikrin bütün türlerini ve özlü cümlelerini içine almaktadır. Bu sebeple namaz kılmak da zikretmektir. Kur’ân okuyarak ve namaz kılarak Allah’ı zikreden kişi, O’nun tarafından zikredilir/anılır.
Bu gerçeği açıklamak için Rabbimiz “Ve lezikrullahı Ekber yani Allah’ın (kulunu ) zikretmesi daha büyüktür,” buyurmuştur. Bir diğer anlatımla âyetin anlamı Allah’ı zikretmek değil Allah’ın kulunu zikretmesidir.[1]
b.) “ …Fe’budnî ve Ekımıs-Salâte Lizikrî.” (Tâhâ 20/14)
Şimdi de bu bölümün içinde yer aldığı âyeti görelim. Yüce Rabbimiz Hz.Musa Aleyhis-Selâm’a şöyle buyurur:
“Hiç şüphesiz ben Allahım . Benden başka hiçbir ilah yok, yalnızca Ben varım. O halde Benim (seni) zikretmem /anmam için sadece Bana ibâdet et ve (özellikle de) namaz kıl.”
Allah’ın her bir emir ve yasağına itâat olan ibadet, Allah’ı zikir/anma olduğu gibi, yukarıda değinildiği üzere namaz da zikirdir. Zikir için zikir olamayacağına göre burada da (masdarı failine muzâf kılıp) “ Lizikrî” ifadesini ” Benim seni zikretmem /anmam” için şeklinde anlamlandırmamız gerekir.
Allah’ı Unutma ve Onun Tarafından Unutulma
Zikri/anmayı-anılmayı iyice kavrayabilmek için zikrin zıddı olan Nisyan’ı/unutmayı-unutulmayı da anlamak gerekir. Zikrin zıddı Nisyan’dır. (Yusuf 12/42) Nisyan bilerek terketmek ve anmamakta aşırılık göstermektir ki buna Türkçe’de unutmak denir.
Allah’ı lafzen ve emirleri-yasaklarını uygulayarak zikreden kişi O’nun tarafından övülerek ve mükâfatlandırılarak zikredilir. Allah’ı ve de yasalarını unutan kişiye ise O, kendi öz canını unutturur. Üstelik azabına uğratarak da unutur. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Allah’ı unutanlar gibi olmayın. (Kur’ânî emirleri ve yasaklarını dışlayarak O’nu unutursanız,) O da size nefislerinizi unutturur. Unutanlar fâsıkların/kulluk çizgisini aşanların ta kendileridir.”(Haşr 59/19)
“ Sorgulama Günü’nde Allah’ı unutanlara şöyle denilir: Allah’ın huzurunda sorgulanacağınız bu günü unuttuğunuz gibi biz de sizi unutacağız .Kalacağınız yer ateştir. Hiç bir yardımcınız da olmayacaktır.” (Câsiye 45/34. Ayrıca bak. Secde 32/14)
Hulâsa edersek Allah’ı lafzen ve daha da önemlisi Kur’ân hükümlerini uygulayarak zikredenleri Allah da zikreder. Onu unutanları ise O da özel iradesiyle unutur/rahmetinden dışlar:
“…Allah’ı unuttukları için Allah da Onları unutmuştur…) (Tevbe 9/67)
Oysaki Rabbimiz olan Allah hiç bir şeyi unutucu değildir. (Meryem 64)
Yazımızı bitirirken öneminden ötürü Allah’ın Zikri/anmasının amaç edinilmesi gereğine bir daha işaret edelim. Çünkü gaye O’nun rızasıdır. O anarsa razı olur. “Onun rızası ise Cennet nimetlerinden daha büyüktür.”(Tevbe 72) Üstelik kâmil anlamda kulun rızası da O’nun rızası ile birlikte gelir. Bunun içindir ki Cennet’e girecekler için şöyle buyrulur:
”…Allah onlardan razı olmuş, Onlar da Allahtan razı olmuşlardır.( Beyyine 8)
Bu arada namazların her rekatında okunan Fatiha’nın ilk üç ayetinin her biri okunduğunda Rabbimizin “kulum beni yüceltti” diyerek kulunu andığını da açıklamış olalım.
Ali Rıza Demircan
[1] Mastar failine muzâf olduğu gibi mefulüne de muzâf olur. Biz failine muzâf olmasını tercih ettik. Çünkü birer zikir olan Kurân okuma ve namaz kılmadan sonra gelen Zikrullah ifadesinin, Allah’ı zikretmek olarak değil Allah’ın zikretmesi şeklinde anlamlandırılması gerekir. Aksi takdirde Kur’ân okumanın ve namaz kılmanın Allah’ı zikir olmadığı ve zikrin bunların dışında bağımsız bir olgu olduğu yanılgısına düşülebilir.
Bakara 40 da ise mastar mefulüne muzâf olmaktadır: Allah İsrâil oğullarına “Ve Evfû bi Ahdî Ûfi bi Ahdiküm / Bana verdiğiniz kulluk sözünü yerine getirin ki Ben de size verdiğim mükâfatları vereyim.”