islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4764
EURO
36,4423
ALTIN
2.951,48
BIST
9.375,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

AMERİKA’DAKİ MÜSLÜMANLAR: UNUTULMUŞ BİR TARİH-1

300 yıldan uzun bir süre, Müslümanlar Amerika’nın hikâyesini “kurucu babalar”dan günümüzdeki Blues müziğine kadar etkilemiştir.

AMERİKA’DAKİ MÜSLÜMANLAR: UNUTULMUŞ BİR TARİH-1
25 Ekim 2021 12:31
A+
A-

1863 yazında Kuzey Karolina’daki gazeteler babacan bir şekilde “Moreau Amca” olarak adlandırılan “saygın bir Afrikalı”nın ölümünü duyurdular.

Bir Müslüman olan Ömer İbni Said, 1770’te Senegal’de doğdu ve öldüğünde 56 yıldır köleydi. 2021’de onun hayatı hakkındaki opera Omar, Güney Karolina’nın Charleston kentindeki Spoleto Festivalinde prömiyerini yapacak (etkinlik 2022’ye ertelendi).

Genellikle Müslümanların 20. yüzyılda Amerika’ya göç eden göçmenler olduğu düşünülür, fakat 3 asır ve öncesinde Ömer gibi Afrikalı Müslümanların varlığı tanıdıktı. Onlar İslam’ın 8. yüzyıldan beri bilindiği ve 1000’li yılların başında yayılmaya başladığı Senegal, Mali, Sierra Leone, Gana, Benin ve Nijerya’da büyümüşlerdi.

Çeşitli tahminler olmakla beraber, onlar Amerika’ya götürülen 2,5 milyon Afrikalının en az 900 binini oluşturuyordu. Ömrünü Amerika’da köle olarak geçiren 400 bin Afrikalıdan on binlercesi Müslümandı.

Köleleştirilmiş topluluk içinde azınlık olmalarına rağmen Müslümanlar başka hiçbir topluluk gibi kabul görmediler. Köle sahipleri, seyyahlar, gazeteciler, bilginler, diplomatlar, rahipler ve misyonerler onların hakkında yazdı. Georgia’nın kurucusu James Oglethorpe, Başkanlar Thomas Jefferson ve John Quincy Adams, dış işleri bakanı Henry Clay, Amerika milli marşı yazarı Francis Scott Key ve kurucu babaların portre ressamı Charles W Peale onlardan bazılarıyla tanışmışlardı.

İmanın Tezahürleri

Müslümanların dikkat çekmesinin bir kısmı onların mümkün olan her vakitte dinlerinin en göze çarpan ilkelerine riayet etmeleriydi. İslam’ın ikinci şartı olan namaz hem köleler hem de köle sahipleri tarafından fark edilen inanç tezahürlerinden biriydi.

Kölelikten kurtulan Charles Ball 1837 tarihli otobiyografisinde başkalarının anlamadığı bir dilde günde beş kez sesli olarak namaz kılan bir adamın öyküsünü çok detaylı anlattı. “O zamandan beri öğrendiklerime göre, Muhammedi olması gereken birkaç kişi tanıyordum, gerçi o zaman Muhammed’in dinini hiç öğrenmemiştim.” diye ekledi.

Charles Spalding Willy Goergia’da Sapelo Adasında dedesi tarafından köle edinilen Gineli Bilali hakkında şunları söyledi: Her gün üç kez doğuya yönelip Allah’a dua ederdi. O “Allah için sabah öğlen ve akşamları namaz kılan, dindar” başka Müslümanlara da şahitlik etmişti.

16 yaşındayken 1752 yılında Gine’den kaçırılan Yarrow Mamout ön planda olan bir Müslümandı. 44 yıllık köleliğin serbest bırakıldı ve Washington DC’de bir ev satın aldı. Ünlü sanatçı Charles Willson Peale’in belirttiğine göre Mamout “caddelerde sürekli yaratıcıyı hamdeden ilahiler söylerken görülen ve duyulan ve yaratıcısıyla söyleşen” ünlü biriydi.

1930’larda, eskiden Georgia’da köleleştirilen kadın ve erkekler akrabalarının ve başka kişilerin günde birkaç kez nasıl namaz kıldıklarını anlattılar; “Onlar seccadede diz çöküyor, eğiliyor, garip sözcükler söylüyor ve tesbih çekiyorlardı. Torunlarından biri Bilali’nin tesbih çekerken “Belambi, Hakabara, Mahamadu” dediğini hatırlıyordu.

Oldukça fakir olan insanların İslam’ın şartlarından olan zekâtı nasıl verebileceğini düşünmek zor olsa da sadaka vermenin bütün Müslümanların en yaygın ve kuvvetli amellerinden olduğu kanıtlandı.

Sea Adasında kadınlar bu geleneğe damgalarını vurdular. 1930’larda onların çocukları annelerinin çocuklara verdiği pirinç keklerini sevgiyle hatırladılar. Onu anlatan bir kelime vardı “Saraka” ve paylaştıktan sonra “Amin, amin, amin.” sözleri bunu takip ederdi.

Pirinç kekleri halen Batı Afrikalı Müslüman kadınlar tarafından Cuma günleri sadaka olarak verilmektedir. Kekin adı saraka değil de verme eylemi olan sadakaya saraka denir ve bu kelime kadınlar keki verirken telaffuz edilir.

Müslümanların bu etkisini yansıtacak şekilde bu güne kadar Karayiplerin dört bir yanındaki gayrimüslimler de İslami menşeini bilmeden saraka veriyor.

Oruç ve beslenme gereksinimleri

Şüphe yok ki İslam’ın şartlarından oruç yetersiz beslenen ve fazlasıyla çalışan insanlar için oldukça zordu. Yine de Bilali ve onun geniş ailesi Ramazanda oruç tutuyorlardı. Arkadaşı Salih Bilali de öyleydi. Yaklaşık 14 yaşındayken Mali’den kaçırıldı, fakat “sahibi” James Hamilton Couper’ın yazdığına göre o 60 yıl sonra da “katı bir Muhammediydi, alkollü içkilerden uzak duruyor ve çeşitli oruçları özellikle de Ramazan orucunu tutuyordu.”

Ömer ibni Said’in de oruç tuttuğu belirtildi. Belki de hayatı kayda geçmeyen diğerleri de Jamaika’da Muhammed Kaba’nın yaptığı hilenin aynısını yapıyorlardı; o ne zaman oruç tutmak zorunda olsa kendini hastaymış gibi gösteriyordu.

Birçok tanıklıkta İslam’ın beslenmeyle ilgili kısıtlamalarından bahsedilir. Uzun yaşamı boyunca Yarrow Mamout insanlara “Domuz yemek iyi değil ve viski içmek çok kötü.” derdi.

Mississipi’de bir prensin oğlu köle sahipleri yiyecekleri sağladığı için bu kurallara bağlı kalmanın zorluklarını kabul etti, “onun Amerika’daki kölelik durumunun onu dininin gerekliliklerine uymaktan alıkoyduğunu üzülerek” ifade etti; “Domuz eti yemek zorunda fakat alkollü içkileri tatmayı bile reddediyor.”

Güney Karolina’da sadece Nero olarak bilinen bir adam daha şanslıydı, o yiyeceğini sığır eti olarak alıyordu. Oruç tutarak ve belli bazı yiyecekleri almayı reddederek Müslümanlar sadece dinlerine bağlı kalmıyorlar aynı zamanda hayatları üzerinde bir dereceye kadar kontrol sahibi oluyorlardı.

Devam edecek…

Çeviri: Zehra Kaya

Kaynak: https://www.aljazeera.com/features/2021/2/10/muslims-in-america-always-there

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.