ALİ RIZA DEMİRCAN
Mâna ve madde fâtihi olan Peygamberimiz, İstanbul’un fethini müjdeleyen mucizevî bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Kostantiniyye elbette feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.” C.Sağîr, 2/123)
Her haberi doğru, her sözü gerçek, her işareti hak olan Yüce Peygamberimiz, bu mübarek sözleri ile İstanbul’un fetih emirlerini vermiş, bu emri yerine getirecek kumandanı sevmiş, fetih mücâhidlerini bağrına basmıştı.
Sevgili Peygamberimizin inanan kalpleri fetih aşkıyla çağlatan bu iltifatı, İstanbul’un Müslümanlar tarafından defalarca muhasara edilmesine yol açmıştı. Fakat bu manevî devlet Osman Oğulları’ndan Fâtih Sultan Mehmet Han’a nasip olmuştu.
İslâm Dini’nin hayat nizâmı ve adalet ilkesi üzerinde kurulan Osmanlı Devleti’nin, Ulu Peygamberimizin izinde yetiştirilmiş 22 yaşındaki bu genç bilgin hükümdarı, Peygamberimizin «O ne güzel kumandandır» müjdesine mazhar olma aşkıyla yanmıştı. Gece-gündüz fetih sevdasıyla yaşamış, sağlam bir imanla lüzumlu bütün hazırlıkları yapmış, gerekli tedbirleri almıştı.
6 Nisan 1453 Cuma günü surların dibinde kılınan Cuma namazından sonra ufukları inleten tekbir sadaları ile muhasara başlamıştı.
İstanbul’un fethi arzusuyla tutuşan maddî ve manevî güçle mücehhez üç yüz bin mücahid ve yüz yirmi parça donanma ile başlayan muhasara, elli üç gün sürmüştü. Güllelere dayanan surlar, candan, canandan geçen mücâhidlerin gaza ve şehâdet mefkûresine mağlup olmuştu.
Muhasara uzadıkça bazan ümitler kınlıyor, fakat âlimler cihâd âyetlerini okuyarak mücâhidleri teşci ediyor, asırlar önce İstanbul, surlar önünde şehid düşen büyük sahâbî Ebû Eyyüb-el-Ensârî’yi misâl vererek askerleri gayrete getiriyorlardı.
Medine’ye hicretinde Peygamberimizi hanesinde misafir etmiş, Bedir harbinde İslâm ordusunun yeşil sancağını taşımış bu yüce sahâbî 80 yaşında bir pîr iken İslâm ordularıyla Konstantiniyye’ye yani İstanbul’a) gelmiş, muhasara sırasında arzusuna ermiş; şehid düşmüştü.
İstanbul’un manevî fâtihi Akşemseddin’in bu yüce sahâbînin kabrini keşfetmesinden sonra fethin müyesser olacağına imanı artan Anadolu ve Rumeli askerleri, birer kahramanlık örneği kesilmiş, Ebû Eyyüb-el Ensârî’yi yeşil sancağı ile aralarında hissetmişlerdi. Her nefer bir Ulubatlı Hasan olmuştu.
« Ya ben İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni » diyen genç Fatih, hocası Akşemseddin ile kumandanlarını, askerlerini coşturuyor, sarsılmayan azmî ve Allah’ın inâyetiyle 70 parça gemiyi Kasımpaşa sırtlarından Halic’e indiriyordu.
27 Mayıs Pazar günü askerine oruç tutarak fethe hazırlanmalarını emreden Fâtih Sultan Mehmed Han, 29 Mayıs sah sabahı, sabah namazından sonra okunan Fetih sûresini dinleyen mücahidleriyle son hücumu yapmış, surlar açılmıştı.
Tekbir sadâları içerisinde şehre giren Fâtih’in Peygamberimizin; « O ne güzel kumandandır» medhine mazhar olmanın bahtiyarlığı içerisinde kalbi sürurla dolup taşıyordu.
« Allah cihâdını mübarek kılsın hünkârım.» diyerek etrafını çevreleyen kahramanlarına «Allah’a şükürler olsun, Allahşehîdlerimize rahmet etsin, mücâhidlerimize şeref ve saadetler ihsan buyursun» diye cevaplar veriyordu.
Fâtih Sultan Mehmed Han böylece etrafında yükselen « Maşallah Padişahım, çok yaş a» âvâzeleriyle şehrin ortasına varmış, burada durarak mücâhidlerine şu kısa hitabelerini irâd buyurmuşlardır:
« Ey kahraman mücâhidler! Allah’a hamd olsun. İşte bundan böyle sizler Kostantiniyye fâtihlerisiniz. Hz. Peygamberin medih buyurduğu şerefli askerler sizler oldunuz, gazanız mübarek olsun. Asla çocukları, din adamlarını, sizinle harbetmeyen kimseleri öldürmeyin, kadınlara dokunmayın ki Peygamberin size lâyık gördüğü şerefin ehli olasınız.»
Sonra atından inerek kıbleye dönmüş, yüzünü topraklara sürerek Allah’a şükran secdesine varmıştı. Korku içerisinde dehşete düşen İstanbul halkına haberciler salmış: « Herkes işine baksın, malından, canından, ırzından emin olsun; huzursuzluğa meydan verilmeyecek » diye nidalar olunmuştu.
Sınırsız bir din ve vicdan hürriyeti tanıyarak geçek adaleti tesis etmişti.
Büyük Fatihimiz böylece, İstanbul’un yalnız toprağını değil, Bizanslıların gönüllerini de fethetmişti.
Fethin 3. Günü İstanbul’da ilk Cuma namazını, camiye tahvil ettiği Ayasofya’da kılan, çağ kapayıp, çağ açan yüce ceddimize, Cenab-ı Mevlâ’dan rahmet niyaz ederim.
Saygı Değer Mü’minler!
Görülüyor ki, İstanbul’umuzun hakikî fâtihi, müjdeli talimatı veren Peygamberimizdir. Peygamberimiz, Fâtih’in ve fetih askerlerinin gönlünde taht kurmasaydı İstanbul alınmaz, bu ma’bedler diyarı İslâm’ın malı olmazdı.
Evet, Ayasofya’sıyla beraber İstanbul İslâm’ın malıdır. Yalnız İstanbul değil, tarihi ile beraber-bütün Anadolu İslâm’a âiddir.
İslâm’la yücelmiş milletimizin Anadolu’daki tarihini başlatan Malazgirt zaferi, İslâm’a vatan, adaleti götürecek mekân arayan Müslümanların zaferidir.
26 Ağustos 1071 Cuma günü Cuma namazından sonra askerlerinin önüne geçerek onları teşcî eden ve: «Allah’ım, Sen’i kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve Sen’in uğrunda savaşıyorum. Allah’ım, niyyetim hâlistir. Bana yardım et, sözlerimde hilaf varsa beni kahret» niyazı ile Allah’a teslim olan, şehîd edildiği yerde gömülmesini vasiyyet eden Alparslan Gazi ve kahraman mücâhidleri İslâm Nizamı’ndan güç alan insanlardı.
Antakya’yı fethedince yüz on müezzinle şehrin büyük kilisesinde ezan okutan Anadolu Türk Devleti kurucusu Süleyman Şah âdeta insan arzu ve irâdesine dayanan zulüm idâresinin yıkıldığını, İslâm Nizamı adına âdil ve bereketli bir idarenin kurulduğunu ilân ediyordu.
Osman Gazi’nin ölüm döşeğinde, oğlu Orhan Gazi’ye yaptığı aşağıdaki vasiyet, devletimizin temel felsefesiydi.
« Oğlum, senden dileğim, zulüm ve fenalığa iltifat etmemektir. Dünyayı doğruluk ile şenlendirmeli. Benim ruhumu da cihâda devam ederek şâd eylemelisin. Dinî hükümlerin intizamla yapılması için ilim adamlarına hürmet et. Asker ve mal ile gururlanma. Dinimizin adaletine aykırı şeylere heves etme. İstediğim Allah’ın dinidir. Yoksa dünya padişahı olmak için kavga etmek maksadını gütmeyesin. Ben yalnız din için, Allah’ın rızâsı için harb ettiğim gibi, sana da benim yolumda gitmen yaraşır.»
Evet… İslâm Nizamı’nın hediyesi olan Anadolu’muzu İstiklâl Harbi ile kurtaran yine halkın İslâmî imanı, gönüllerde yaşayan gaza ve şehâdet mefkûresiydi.
Ezanlar dinmesin, ma’bedlerimizin göğsüne nâmahrem eli değmesin, namusumuz lekelenmesin, ecdada makber, şühedâya türbe olmuş İslâm’ın bu son yurdu çiğnenmesin, İstiklâl-i Din ve Vatan elden gitmesin diyen her imanlı yiğit candan geçmiş, İslâm’a vatan olmuş bu topraklarda yedi düvele baş eğmemişti.
Tarihimizin, dinimizi gerçek manasıyla yaşadığımız her devrinde, İslâm mübarek topraklarımıza rahmet gibi sinmiş, ecdadımızın gönüllerinde filizlenmiş, millî zevklerimizde ve sanat eserlerimizde renk renk tecelli etmiş ve 6 asır yaşayan büyük devletimizin hayat iksiri olmuştur. Evet, aziz ecdadımızın inşa ettiği medeniyette, icra ettiği adalette, tesis ettiği vahdette görülen diriltici ruh İslâm’dı. Bizim, her muvaffakiyetimizin sırrı İslâm’dı. Gerileyişimizin ve çöküntüye uğrayışımızın ana sebebi de, İslâm şeriatından ayrılışımız olmuştur.
Muhterem Mü’minler!
Biz İslâm’la var olmuşuz, bu nizamla yaşamışız. Ahlâkımızı, adaletimizi, var olma gücümüzü, kudretli olma aşkımızı Allah’ın dininden devşirmişiz.
Tarihimizde olduğu gibi devrimizde de fert ve toplum olarak manevi yönden yücelmek, maddî bakımdan gelişmek istiyorsak biricik yol İslâm’a dönmek, O’nun hayat yasalarına göre hayatımızı düzenlemektir.
Istanbul’umuzun fethinin bu yıldönümünde Yüce Rabbimden cümlemize tarih şuuru vermesini, İslâmî çizgide yürüme aşkını ihsan etmesini dilerim.
Hutbemizi bir âyetle bitiriyorum: «(Ey Mü’minler!) Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer gerçek mü’minler iseniz en üstün sizlersiniz.» (Al-i İmran, 139)
Önemli Not
Bu yazı, tam 50 /elli yıl önce tarafımızdan hutbe olarak yazılmış ve Süleymaniye Camii minberinden göz yaşları içinde binlerce mümine hutbe olarak sunulmuştur. Elli yıl önce de yayınlanmıştır. Dili de aynen korunmuştur.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments