Anayasa tartışmaları her gündeme geldiğinde, ilk dört madde sıkça ön plana çıkıyor. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, bu tartışmalara nokta koymak amacıyla net bir açıklama yaptı. Çelik, “Anayasamızın ilk dört maddesi tartışmaya kapalıdır” diyerek, değişim taleplerine kapıyı kapattı. Bu açıklama, değişiklik isteyenlere adeta bir uyarı niteliği taşıyor. Ancak, bu duruş “sivil anayasa” söylemiyle çelişiyor mu? AK Parti’nin anayasa değişikliği önerilerinin, darbe anayasasından ne kadar farklı olduğu tartışılabilir.
1982 Anayasası, darbe sonrası hazırlanmış ve ülkemizde derin izler bırakmıştır. Pek çok kesim, anayasanın sivil bir ruh taşımadığını ve vesayetçi yapıyı koruduğunu savunuyor. Anayasanın ilk dört maddesi ise, değiştirilemez ve tartışılamaz olarak kabul ediliyor. Bu durum, anayasa yapım sürecini tıkayan bir engel olarak görülüyor. Özgürlükler, demokrasi ve halkın iradesini esas alan bir anayasanın, bu maddelerin esnekliğine ihtiyaç duyduğu ifade ediliyor. Ancak, yeni anayasa talepleri bu maddeler üzerinden kilitleniyor.
Atatürk dönemindeki anayasalarda, bugünkü gibi “değiştirilemez” maddeler yoktu. 1921 Anayasası’nda devletin dini “İslam” olarak geçiyordu. 1924 Anayasası’nda ise yine benzer bir ifade yer aldı. Laiklik, Atatürk’ün ölümünden kısa bir süre önce, 1937’de anayasal hüküm haline getirildi. Bugün ise laiklik, Cumhuriyet’in temel niteliği olarak kabul ediliyor. Ancak, bu tarihsel süreçte ilk dört madde gibi tartışılamaz hükümler bulunmuyordu.
1961 Anayasası, askeri darbenin ardından yapılmış ve vesayetçi bir yapıya büründürülmüştür. Bu anayasa, özgürlükler alanında 1982 Anayasası’na göre daha geniştir. Ancak, vesayet kurumları olan MGK ve AYM gibi yapılarla, halkın iradesi zayıflatılmıştır. 1982 Anayasası ise bu vesayeti daha da güçlendirmiş ve özgürlükler konusunda geri adımlar atmıştır. Her iki anayasa da darbe sonrası yapılan vesayetçi yapılarla anılmaktadır.
AK Parti’nin sivil anayasa yapma vaadi, 1982 Anayasası’nın aşılması gerektiğini savunuyor. Ancak, ilk dört maddeyi tartışmaya açmamak, bu süreci zorlaştırıyor. Yeni bir anayasa yapım sürecinde, toplumun tüm kesimlerinin katılımı önemlidir. Değiştirilemez maddeler yerine, halkın iradesini yansıtan, özgürlükçü bir anayasa talebi her geçen gün artıyor. Sivil bir anayasa yapabilmek için, eski darbelerin izlerinden de kurtulmak gerekiyor.
HABER YORUM
İslami hassasiyeti olan bir Müslümanın, meşveret sistemine dayanan Cumhuriyet ve Demokrasiyle bir problemi olamaz. Burada problem, gerek Cumhuriyetçilik ilkesinin gerekse laikliğin İslam karşıtı argümanlara temel oluşturulmaya çalışılmasıdır.
Laikliğin Anayasada tanımının yapılmamış olması, tarihi süreç içinde Müslümanların üzerinde baskı aracı olarak kullanılmasına sebebiyet vermiştir.
Özellikle Kemalist düşünce, laiklik ilkesini her fırsatta, adeta Müslümanlara bir sopa olarak göstermiş, 28 Şubat sürecinde olduğu gibi mütedeyyin insanlar ağır baskı ve zulümlere maruz kalmışlardır. Genç kızlarımız başörtülü olduğu ve başörtüsünü savunduğu için okul önlerinde coplanmış, okullarından atılmış ceza alarak cezaevlerine dahi girmişlerdir…
Hal böyle olunca, yeni Anayasa hazırlıklarına girişilen bir süreçte, darbeci anayasanın ilk 4 maddesinin tartışılmaya bile kapatılması, “Özgürlükçü Anayasa” söylemlerini maalesef havada bırakmaktadır…
MİRATHABER.COM
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…