Türkiye’de kurulu yüzün üzerinde siyasi parti var. Bu partilerimizin temel kuruluş gerekçesi söylemleri, üç aşağı beş yukarı aynı. Bunu bir cümleyle ifade etmek istersek; halkın arasında adaletsizlikleri ortadan kaldıracak, refah düzeyini arttıracak politikaların uygulanması gerektiğini söylediklerini görüyoruz.
Partilerin tüzüklerinde bunların yer alması, halkın önünde bunların söylenmesi önemli. Ancak bunun gerçekleşmesi için, süreklilik arz edecek, halkın inandırılacak bir çalışmayla sürdürülmesi maalesef seçim süreçlerinin dışına çıkamıyor. Halkın refah düzeyini yükseltmek için iktidara talip olan siyasi partiler, seçimler sonrası suskunluğa bürünüyorlar. Elbette bu söylediklerimizin istisnası vardır. Ancak onlarında çoğu maalesef siyasi parti teşkilat çalışmaları olarak kalmakta, yeni bir dünyada yeni Türkiye’yi kuracak yeni vizyonu kaçırabilmektedir.
Bu söylediklerimiz yapılması gerekenlerin başında, öze dönüş şeklinde yeni güçlü bir yapılanmayla, kendi medeniyetimizi sahiplenerek, orada küllenmiş hakikatlerin yeni bir söylem biçimi ile güncellenmesi gerekir.Dünyanın kalbi bölgemizde atıyor. Her gün yeni stratejiler yeni ittifaklar yeni planlar bölgemizde yapılıyor. Bunları doğru takip edip doğru yorumlayıp ve milli bir duruş sergileyebilmek için de, halkın dikkatini çekebilmek gerekiyor.
Türkiye yeni bir devlet yapılanması içerisine girmiştir. Devlet kurgusu yeniden düzenleniyor. Son anayasal değişiklik devletin işleyiş biçimini baştan aşağıya değiştirecek bir yapısal düzenlemeyle yenilendi. Burada eleştirilebilecek maddelerin olabileceği gibi isabetli bulunulan maddelerde olabilir. Bölgemizde bu kadar hızlı el değiştiren vekalet savaşları gölgesinde bizim üzerinde duracağımız, devlette yapılan bu değişimin ekonomi alanında yapılmayışıdır. Anayasaya dokunuluyor ama faizci ekonomik düzene dokunulamıyor. ana muhalefet partisi iktidarı eleştirirken ne hikmetse mevcut uygulanan iktisadi politikalara çok cılız, çoğu kez de hiç eleştiri getirmiyor. Neden? Bunun bir çok nedeni vardır ama biz şunun altını çizmek istiyoruz ki o da şudur; muhalefet partileri eskimiştir. Eski usul siyaset yaparak halkın gözünde var olmaya çalışılmaktadır. İnanç ayrılığının yansıması olan eski partilerin söylemleri oluşturduğu tabanı muhafaza etmek gibi bir kaygıyı da taşıyarak, düşünsel manada eskimişliğini muhafaza etmektedir.
Bir siyasi partinin varlık amacı, toplumdaki adaletsizlikleri ortadan kaldıracak yeni bir düzen önerisi olmalıdır. Bu düzen adaleti adil bir paylaşımla başlayarak sağlamalı. İyi olanlara evet derken, kötü olanlara sadece hayır demekle kalmayan milletin umudu olacak siyasi parti olmak zorunda.
Eskimiş Siyasi partilerimiz kendini kodlarken, sadece tüzüğünde yazdığı kucaklayıcı ifadelerin yetersizliğini bütün yönetim organları ile kavramadıkça, halkın teveccühünü alması, başarıya ulaşması mümkün olmayacaktır.
Yeni dünyada bölgemizde sınırlar değiştirilmeye çalışılırken akıtılan kan, haksız yere öldürülen binlerce masum insanın olması, eski siyasi partilerin varlık amacına rucu ettirilecek, onları diriltecek halka dokunacak biçimde yeni ve çözüme odaklı, hamasi duygulardan uzak, halkın her kesimine uzanabilecek somut çözüm önerileri ortaya koymak zorundadır. Çünkü mevcut siyasi iktidar devletin yeniden yapılanma sürecinde, faizci ekonomik yapıyı değiştirecek bir model, ekonomi kurmayları tarafından ne önerildi nede böyle bir önerinin emaresini verdi. Bankacılık sistemi güçlendirilirken, faizciler sadece devleti değil, tabana yayılma politikasıyla halkı da sömürür hale getirildi. Kurulu para kredi sistemi, hiç bir siyasi partinin daimi gündeminde olmayışı, halka dokunamayışın temel nedenlerinden biridir.
Anayasa değişiyor ama asıl zulme neden olan ekonomik sistem değişmiyor. Anayasada bir takım maddelere itiraz ediliyor ama faize anayasal olarak bir itiraz gelmiyor.
Milleti, devleti sömüren bankalar daha da güçlendirilerek, ekonomi yönetimi tamamen bankaların gücü ile ayakta durabiliyor. Oysa halk, iş adamı borç batağında. Devlet, her yönü ile yeniden yapılanıyor ama faizci ekonomik yapı olan para kredi sistemine dokunulamıyor. Neden? Bu sorunun cevabı aslında çok net ve basittir. Bir paradigma kabulü. Asla faizsiz bir ekonomi uygulanamaz yalanı. Bütün faizci dünya düzeni ile entegre oluşla yitirilmiş iktisadi bağımsızlığı ile konuşanlar, elbette faizsiz bir iktisat modeline inanmaz ve bunun mücadelesini asla vermezler.Bunların çoğu faizin iktisadi hayatta açtığı tahribatları bildiği halde, yürek ve amel bütünlüğü arasındaki parçalanmışlık ve çelişkiler onların faizle mücadele etmesinin önünde de en büyük engeldir.
Siyasi partilerin eskimişliğinin nedenlerinden biride, sadece kendi düşünce biçimine mensup STK ile ara sıra dirsek temasına geçmesi, vizyonunu yine kendi bildiği ve kabul ettiği ölçüde sınırlamasıdır. Sözde STK ile görüşmeler, maalesef hep kamuoyu mesajı şeklinde kalıp, çözüm ortağı şeklinde farklı STK görülememektedir. Oysa temel değerlerimizden biri olan, sözü dinleyip en güzeline uymak olduğunu sık sık tekrarlar dururuz.
Mevcut düzenin yeniden yapılandırılması ile ilgili büyük eksiklikler var. Devlet işleyişinde ki değişikliklere rağmen, iktisadi model üzerinde yapısal değişime gidilmeyişini görüp, bu konuda yeni plan ve projelerin hayata geçirilmesi için ivedilikle çalışılması gerekir. Millet mevcut iktisadi yapının işleyişi ile çökme noktasına gelmiştir. Şu bir gerçek ki; millet çökerse devlet çöker. 15 Temmuzda çökertilemeyen devlet, milletin çökmeyişindendir.Bunu fark eden dış güçler ve iş birlikçileri yoğun bir şekilde banka kredilerini arttırarak geri ödenemez hale getirip, milleti borç batağı ile iyice çökerterek hedeflerine ulaşmaya çalışıyor. Tıpkı Osmanlı’ya yaptıkları gibi…
Doğrusu adalet için yürüdüğünü söyleyen muhalefetin, millet için ne zaman yürüyeceğini merak ediyoruz.Vatan hainliği ile suçlanılan bir millet vekili için ülkeyi ayağa kaldıran muhalefet, faize karşı ne zaman yürüyecek?
Faize karşı bir yürüyüş başlatacak bir siyasi partimiz olmayacak mı?Sadece kapalı kapılar ardında üç yüz beş yüz kişiye konuşarak faizle mücadele edilebileceği mi sanılıyor?
Allah ve elçisi ile savaşan faizci ekonomik düzene karşı bir tepki ortaya koyacak, siyasi bir partimiz, sivil toplum kuruluşlarımız yok mu? Buradan bir teklif yapıyorum; Devletimizi, milletimizi soyan borca dayalı para kredi sisteminin değiştirilmesi için, faize karşı bir yürüyüşü başlatalım.
Her yıl 200 milyar faiz ödemek zorunda değiliz. Faiz ödemeye mecbur değiliz. Faizsiz bir ekonomik yapı oluşturacak müktesebata, bilgiye sahibiz.
Biz faize rıza göstererek, Allah ve Resulu ile savaşmaktansa; dünyanın en güçlü devleti ile savaşmaya razıyız.
Şimdi kaldırılana kadar faizle sürekli mücadeleye, var mısınız?
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…