Siyasiler/Sanatçılar/Kadın Örgütleri!
Yüce Allah kullarına merhametlidir. Ana babalara da, çocuklarına da merhametlidir. O, merhameti sebebiyle Nisa sûresinin 11. âyetinde mîras hükümlerini açıklarken şöyle buyurur:
“…Ölenin çocuğu varsa ana babasından her birinin mirastan altı da bir payı vardır. Çocuğu yoksa ana babası ona varis olur…”
Artık Bu Zulüm Sona Erdirilmelidir
Kişi ölür, eşi vardır, erkek ve kız çocukları vardır, ana babası da vardır. Anne baba altıda birer olmak üzere malın üçte birinin varisidir. Yani Yaradan’ın koyduğu mîras hukuku düzeninde her halükârda malın üçte birini anne ve baba alır. Anne altıda bir alır, baba altıda bir alır. Eğer ölen kişinin karısı var da çocukları yoksa kadın dörtte bir alır, diğer kalan dörtte üç ana babaya kalır. Üçte bir ana alır, üçte ikisi babaya verilir. (Nisa 4/11)
Ana babaların çocuklarından önce ölmeleri yaygın bir kural gibidir. Ama yedi buçuk milyarlık insanlık camiasını düşünürseniz bu kuralın, pek çok istisnaları olduğu da görülecektir. Şimdi ben buradan Müslüman kadın derneklerine ve seküler kadın örgütlerine bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Anneler Kadın Değil mi?
Anneler kadın değil mi? Neden onların haklarını savunmak için ayağa kalkmıyoruz? Bu zulmün önüne geçmek için niçin bir mücadele vermiyoruz. Eğer ana baba zenginlerse malın üçte birini alırlar ve onların ölümlerinde diğer çocuklara ve miras alınan çocuğun varislerine de miras intikal eder. Böylece toplumda servetin yaygınlaştığına tanık oluruz. Bilebildiğimiz ve bilemediğimiz nice bereketler var bu ilahi taksim düzeninde.
Tarihi dönemler boyunca İslâm alimleri tarafından pek de anlaşılamayan âyetlerden bir tanesi de Bakara sûresinin 180. âyetidir. Bu âyeti bir türlü anlayamadık. Anlaşılamadı. Bu âyeti kerîmede ölüm yaklaşıldığında ana baba için mîrastan vasiyet yapılması şöylece emrediliyor:
“Birinize ölüm gelip çattığı zaman eğer bir mal bırakacaksa anaya babaya, en yakınlara islâm’ın genel ilkeleri ve olgun aklın gereklerine uygun bir şekilde vasiyet etmek, Allah’ın emirleri ve yasaklarına aykırılıktan korunanlar için yapılması gerekli bir vazifedir.”
Şöyle deniyor: Nisa suresinin 11. ayetinde Allah mîras haklarının belirlerken ana babanın hakları/payları belirlenmiştir. Dolayısıyla ana babaya vasiyet gerekli değildir. Peygamberimiz de “Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Bundan sonra varise vasiyet yoktur.” buyurduğuna göre bu âyet yürürlükten düşürülmüştür. Böyle deniyor ama azim bir hata ediliyor.
Ana Baba’nın Mîras Hakkı Düşürülemez
İslâm, yalnızca İslâmî yasaların bütünüyle egemen olduğu toplumda yaşanmaz. Yaşadığımız bu seküler laik düzende de, gücümüz ölçüsünde İslâm’ı yaşamakla yükümlü değil miyiz?
Şimdi biribirimize soralım, yaşadığımız İslâm dışı hukuk sisteminde, ana babaya mîras hakkı veriliyor mu? Verilmiyor. İşte değindiğimiz Bakara sûresinin 180. âyeti, İslâm’ın mîras hukukunun yürürlükte olamadığı / yakın gelecekte de olamayacağı toplumda vasiyet yoluyla ana babaların haklarını korumak için indirilmiştir. Yürürlükten düşürülmüş de değildir. Kim ileri sürerse sürsün Kur’ânda var olup da hükmü düşürülmüş bir ayetten bahsetmek Kur’ân’ı anlayamamak, onu bir hayat düzeni olarak algılayamamaktır.
Bugün de etrafımıza baktığımız zaman, fakir analar babalar görüyoruz. Onlar çocuklarının ölümünde torunlarının ve gelinlerinin ellerine bırakılmaktadır. Çocukların hakları var, eşin hakkı var da ana babanın hakkı yok mu?
Ana baba İçin Vasiyet Edilmelidir
Buradan maddi durumları iyi olan mümin kardeşlerime hatırlatıyorum, anneleri babaları fakirse, sakın ha onları unutmasınlar, torunlarına muhtaç duruma düşürmesinler. Yani Rabbimizin emir buyurduğu gibi resmi olarak vasiyette bulunsunlar.
Parlamento Üyelerine:
Ana babaya miras hakkı gibi İnsan doğasıyla uyumlu olan, anlatılabilmesi halinde ülkemizin genelinin onaylayacağı böylesi bir konuda neden bir kanun teklifi vermezsiniz? Zulme dönüşen nafaka konusuna niçin duyarsızsınız? Milletimizin kanını emen borca dayalı para sistemi ve faiz düzenine niçin köktenci bir tavır koyamazsınız?
Biliyoruz Anayasal düzenimizle İslam’ı dışladık. İyi de bütün bunlar için İslam’ın inançlısı ve bağlısı olmak gerekmez. İslam’dan ilham alıp akleden sorumlu bir insan olmak yeterdir. Yoksa akıl tutulması mı yaşıyoruz?
ALİ RIZA DEMİRCAN
.