Her durum ve şartta gözlerim, saf ve temiz insanları aradı durdu…
İslami güzelliklerin, ruhunda ve bedeninde neşet ettiği o güzel insanları aradım ömrüm boyunca…
Konuşmasıyla, davranışlarıyla, hatta gözlerinizin içine bakarak bir tebessümüyle sizi rahatlatan ve ferahlatan insanları aradım hep…
Dini değerlerimizden kaynaklanan o sevgi ve muhabbeti aradım… Size karşı olan sevgisini kelimelere ve davranışlarına dökebilen, dökemese de bir gülüşüyle içinizi ısıtan insanları arayıp durdum hep…
Haramlardan sakınan, insanlara kötülük yapmaktan tecennüb etmiş insanları aramak ve yaşadığımız bu ahir zamanda bulmak, dünyanın en zor işi olsa gerek…
Fakat ne hikmetse, dünya malına tamah etmiş, makam ve mevkie tapan, insanları hor ve hakir görmede sınır tanımayan ve bunlar ile tecennün eden insanlar çıktı karşıma… Hem de ne tecennün…
Herkeste sahte bir gülüş maskesi, maskenin arkasında dünyalıkları kendine ilah edinmiş, yüreği taş kesilmiş, merhamet duygusundan çok uzaklarda ki insanlar denk geldi hep…
Hakikate ve bilgiye sadece akıl ile ulaşabileceğini zanneden zavallı insanlar. Sevgi ve merhamet duygusundan uzak, seküler hayatın girdabında kaybolmuş, çok para kazanınca ve çok malı olunca çok mutlu olacağını zanneden bedbahtlar…
Yüce rabbimizin “O gün gelince, Allah’ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onlardan kimileri bedbaht olacak, kimileri bahtiyâr.”(Hud 105) Ayeti kerimesini duyamayan, duysa da anlamaktan yoksun biçareler…
Seküler hayatın bizleri dine yaklaştırmayacağını, tam tersine deist ve ateist bir inançsızlığa götüreceğini bilmeyen ya da bilmek istemeyen gafiller… Pozitivist düşünce ile vahyi dışlayarak her şeyi halledebileceğini zanneden, İslami motif taşıyan her şeye karşı, çokbilmiş ama bilmediğini bilemeyecek kadar da cahil insanlar…
Aradım işte… Belki de bulamayacağımı bile bile aradım. Sokakta aradım, camide aradım, yakınlarımda aradım ama nafile. Herkes doğru, herkes dürüst, herkes Müslüman ama bu Aysberg’in görünen tarafı. Pekiyi görünmeyen tarafı ne olacak? Sahte gülüşler ve tebessümlerin arkasındaki beslenen düşmanlıklar, Müslümanım dediği halde gayri İslami yaşantı, halisane bir uyarı yapıldığında bile burnundan kıl aldırmayan insanları ne yapacağız ve nerelere koyacağız?
Doğru ve dürüst olmak bir Müslüman için ütopya olmamalıdır diye düşünüyorum. Yüce rabbimizin bizi yaratırken mayamıza attığı sevgi meziyetini ortaya çıkarmak, İslami kriterleri kendine düstur edinmiş biz Müslümanlar için zor olamasa gerekir…
Hadi sizlere şöyle bir soru yönelteyim. “En büyük kıtlık nedir sizce?” Sizi bilmiyorum ama ben, bu soruya “sevgi ve merhamet kıtlığı” diye cevap veririm. Kalpler İslami meziyetler ile bezenmedikçe, maalesef vicdanlar pek ortada görünmüyor.
Ya vefa duygusu..? O, maalesef İstanbul’da bir semt adı olarak kaldı…
Ben ömrüm boyunca, tebessümüne kurban olduğum iki cihan güneşi Hz. Muhammed’in (sav) yolundan ve izinden gidenleri aradım ama hep de kendime şu soruyu sormadan geçmedim:
“Ben kendim ne kadar Müslümanım?”
Günümüz Müslümanının bu soruyu kendine, günde belki yüz defa sorması gerekmez mi?
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN