Sonraki Haclarım
Bu ilk haccımdan sonra Süleymaniye Camii İmam Hatipliğim döneminde 1979’da bir hac daha yaptım. Bu haccımda Mescid-i Nebi’nin yanı başında bulunan çadırlarda bir sabah namazı sonrasında Türk hacılara vaaz etmiştim.
1986’da eşimi ailesiyle birlikte hacca gönderince ve bir yıl sonra da 20 yaşlarında olan oğlum Ahmed Misbah’ı hacca götürünce Mevlâmız bize Emir Turizm’i kurma yolunu açtı. Emir Turizm aracılığıyla pek çok defa hacca gittim. Ailece Ramazan umrelerine gittik. Dokuz çocuğumun her birine de Hac ve Umre yaptırmak nasip oldu.
Amacım İslâm’ı Tebliğdi
Yıllarca Emir Turizm’in hacıları ile birlikte hacca gittim. Haclarımda ana amacım İslâm’ı tebliğ etmek olurdu. Hacılarımızı Arafat öncesinde mutlaka Mina’ya götürürdük. Mina’da bir sene ‘Peygamberimizin Veda Haccı’nı,’ bir sene de ‘Haccı Nasıl Anlamalıyız?’ konularını işlemeyi gelenekselleştirdim. Arafât’ta da değişik yönleriyle “İnsanın Yüceliği ve İnsana Karşı Görevlerimiz” mevzuunu işlerdim. Sohbetlerimiz aynı başlıkları taşısa da her yıl renklilik ve çeşitlilik arz ederdi.
Arafat Duamızın Kanal 7’d e Canlı Olarak Yayınlanması
Arafat’ta yapılan vakfe dualarımız da çok canlı olurdu.
Kanal 7 temsilcisi Sefer Turan’ın gayretleriyle Arafat dualarımızın ikisi, iki sene üst üste Kanal 7 tarafından telefon hattıyla canlı olarak yayınlandı. Hacda veya Umredeyken Mekke’den bir kaç televizyon programına da katıldım.
Diyanet merkez çadırında yapılan ve bütün Türk hacılarının ayağa kalkarak amin dediği dualar son dönemlerde başlatılmıştır.
Hacılarımız Genelde Bilgi ve Bilinç Yoksunudur
Bir Haccımızda Arafât’ta Peygamberimizin Arafât Hutbesini, cümle cümle açıklayıcı bir sohbet etmiştim. Doğal olarak da ret bağlamında Ülkemizdeki ırkçılık çalışmalarına ve faiz sömürüsüne yüklendim. Çok verimli bir sohbet oldu. Sohbet sonrasında konuşmamızı dikkatle izleyen bir hacımız gelip de bana şöyle söylemez mi?
– Hocam çok güzel konuştunuz ama keşke siyasete girmeseydiniz?
Hâlâ kültürel düzeyi son derece düşük olan bu gibi hacılarımızla ve onlardan pek de farklı olmayan Din Görevlilerimizle İslâm’ın amaçladığı Hac yapılabilir mi?
Rabbimi Şahit Kılardım
Haclarımın hemen hemen hepsinde Mina ve Arafat sohbetlerini bitirirken Peygamberimizin uygulaması çizgisinde şahitlik isterdim.
“Bugün burada size gücüm ölçüsünde Allah’ın dini olan İslâm’ın özellikleri ve güzelliklerini anlatmaya çalıştığıma şahitlik eder misiniz” diyerek soru yöneltir, aldığım “şahitlik ederiz” cevabından sonra sağ elimi kaldırıp şehadet parmağımı göğe çevirir ve “Şahit ol Rabbim” derdim.
Hac Hutbemizin Ruhundan Yansımalar
Hac ve Umre hatıralarımın bütünü için özel bir hatırat yazmak gerekir. Bir kere yola çıktık, bakalım, Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. Sözü, ilk hac hutbemizden cümlelerle noktalayalım:
Hac; Yeryüzünde Allah’a ibâdet edilen ilk mabet olan ve günümüzde de yüz binlerce cami ve mescidin mihrapları ve milyonlarca mü’minin bedenleri ve ruhları ile yöneldiği Kâbe’mizin varlığı sebebiyle emredilen bir ibâdettir.
Hac, İslâm Dini’nin fiiliyatta en güçsüz devrini yaşarken bile en parlak istikbale namzet olduğunu, cihad neşesini mü’min ruhuna sindirerek anlatan bir ibâdettir. Çünkü hac bizatihi cihaddır.
Hac; çağlar üstü İslâm İnkılâbı’nın insanlık camiasına hediye ettiği en büyük eşitlik ve birlik müessesesidir. Zira hac, dünya mü’minleri arasında cihanşümul bir rabıta tesis eden, ırk, renk, dil ve coğrafya farklarını potasında eriterek mü’minleri eşitlik çizgisinde birleştiren ve Müslümanlar için inanç, gaye ve mekân birliğini gerçekleştiren bir ibâdettir.
Mü’minlerin, zencisi ile beyazını, Faslısı ile Alman’ını, Afgan’lısı ile İngiliz’ini ve Türk’ü ile Acem’ini, ruhlarını arındırarak ihramlar içerisinde birleştiren ve kaynaştıran hac müessesesinde insanlık, tasavvur bile edemeyeceği gerçek insanlık ve eşitliğin hakikat olduğunu görebilir.
Hac; İslâm ülkeleri arasında siyasî ve iktisadî birliğin gerçekleştirilmesine ve kültür birliğinin sağlanmasına vasat hazırlayacak mucizevî bir kurumdur.
Hiç şüphe edilmemelidir ki Hac vesilesi ile her yıl mukaddes belde Mekke’yi İslâm ülkeleri arası fabrikasyon mamulâtın teşhir ve mübadele olunabileceği bir fuar, İslâm milletlerinin kaderiyle alâkalı kararların alınabileceği siyasî bir merkez, dinî ve tecrübî ilimlerin her dalındaki yeni çalışmaların teati edilebileceği bir ilim şehri haline getiremeyen mü’minler, ilâhî rızaya erdirecek bir hac yapamazlar. Zira mezkûr faydaların sağlanılması Haccı farz kılan Allah’ın gösterdiği hedeftir.
Bu vesile ile ifade edelim ki, mukaddes Hac içtimaının dünya milletlerinin dikkatle izlediği bir ibâdet ve dünyamızın siyasî ve iktisadî yapısına tesir edebilecek dinî bir sosyal kurum olamayışı, İslâm Ülkeleri’nin emperyalist doğu ve batı kültürleri ile kuşatılmış olmaları sebebiyle Haccı değerlendirememelerinden kaynaklanmaktadır.
Müslümanlar için ulvî bir ibâdet, canlı bir aşk ve eşitlik panayırı, bir tarih şuuru ve zevki, içtimaî ve iktisâdi bir kongre ve bir cihâd olan Hac, İslâm Dini’nin asırlardır aralıksız devam eden ve Kıyamet Günü’ne kadar da devam edecek olan bir mucizesidir.
Ali Rıza Demircan
“Bir Kuşluk Vakti’nde GÜZEL KUL OLMA MÜCADELEM” sh. 349-358