2012 yılı itibariyle yaşanan kitle kırımlarıyla yeniden dünya gündemine gelen Arakan için konuşmaktan ve STK seviyesinde insani yardımdan daha fazlası mümkün. Yeter ki çözüm önerileri üzerinde kafa yoralım.
1980’li yıllarda ilk kez Burma adıyla tanıdığımız ve sonra Myanmar olarak bilinen diğer adıyla Birma veya Birmanya… İşte bu ülkedeki Rohinya veya Rakhine resmi adıyla bilinen Arakan eyaleti, 2012 yılı itibariyle yaşanan kitle kırımlarıyla yeniden dünya gündemine geldi. 1980’li yıllarda Burma hükümetinin halkın tamamına uyguladığı baskı, Arakan bölgesi için özellikle had safhadaydı ve bu baskının varlığı herkesçe biliniyordu.
Bütün bölgede yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla Burma’da, etnik farklılıkları ve dinleri gerekçe gösterilerek Arakanlılar ırkçılığa maruz kalmaktalar.
Ülke nüfusu içinde yaklaşık olarak 800 bin kişiye denk gelen bu nüfus, Budist Burmalılar tarafından Bangladeş’ten gelen kişiler olarak görülmekte ve halkın büyük çoğunluğuna bu sebeple vatandaşlık bile verilmemektedir. Vatandaşlık hakkı verilmeyen bu insanların, buna bağlı hakları da engellenmektedir. Bunun anlamı, dünyanın geri kalanında uluslararası hukuk düzenlemeleriyle mültecilere bile tanınan temel haklardan bu halkın mahrum bırakıldığıdır. Çocukların eğitim alması, yetişkinlerin resmi dairelerde iş bulabilme imkanı olmadığı gibi ticarethaneleri de çoğu kez yasadışı görülmektedir.
İşin bir de tarihi arka planına bakıldığında, tarihçilere göre bölgede sahabelerden Vakkas bin Malikin gelişinden itibaren İslam yayılmış, 800’li yıllarda Bengal Körfezi yakınında Arakan kıyılarında batan bir gemiden kurtulan insanların yerleşmesiyle İslam bölgesi olmuştur. 1430 yılında ise Sultan Süleyman Şah tarafından ilk Müslümanlara ait ilk devlet kurulmuş oldu. Burma Devleti ile aralarında sürekli çekişme olmasına rağmen bir uyum sağlayamamışlardı. Birleşik Krallığın 19. yüzyılda Burma ile birlikte bütün bölgeyi işgal etmişlerdi. Hikayenin bu kısmından sonrası bütün Hint alt kıtası müslümanlarının yaşadıklarıyla benzer özellikler gösterir.
Bu uyuşmazlığın bugün yaşanan boyutuyla 1940’lara kadar dayandığı görülüyor. 1938 yılında yarı özerk durumua geçen bölge 1940’lı yıllarda büyük katliamlara maruz kaldı.
Dünyanın genelinde barışçıl özellikleriyle bilinen Budistler, çok tuhaftır ki Arakan bölgesinde tam bir vahşet sergilediler. 28 Mart 1942’de Minbwa şehrinden başlayarak 150 bin Arakanlı’nın katledildiğini ve yüz binlercesinin komşu ülkelere sığındığını biliyoruz.
1947’de Pakistan ve Bangladeş’in Hindistan’dan ayrılmasıyla Arakanlılar için bir ümit kapısı aralanmıştı. Arakanlılar Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah’tan Arakan bölgesini de bugünkü Bangladeş olan Doğu Pakistan’a katmalarını istemişti. Ancak bu gerçekleşmedi.
1962 yılında General Nwin iktidarı ile başlayan komünist dönemde 22 yıl boyunca 20 bin Arakanlı öldürüldü. Mallarının tamamına el konuldu ve yüzlerce kadına tecavüz edildi. 1990’lardan sonra yeniden başlayan kıyım dönemi neticesinde 200 bin Arakanlı Bangladeş’e sığındı.
Dünyanın en fakir ülkelerinden olan Bangladeş, o dönemde kendisine sığınan mültecilere güçlükle de olsa ev sahipliği yapmaya devam etmektedir. Bununla birlikte son dönemlerde yaşanan katliamlara karşı Bangladeş zayıf olan siyasi ve ekonomik gücü dolayısıyla olaylara tamamen sessiz kalmakta ve hatta kıyılarına kadar bin bir güçlükle ulaşan Arakanlıların teknelerini geriye çevirmektedir.
2012 yılında yeniden toplu tutuklama, köylerin yakılması, kadınlara tecavüz, döverek öldürme, işyerleri, araç ve camilerin yakılması gibi insan hakları ihlalleri yeniden hortlamış oldu. Bu dönemde yaklaşık 150 bin kişi yer değiştirerek hayatlarını kurtarmaya çalışıyor. İşin ilginç tarafı Budizm’in temel felsefesinden tamamen kopuk ve politize olmuş Budist rahipler güvenlik güçlerinin desteğiyle insanları öldürüyorlar.
Saldırılarının özellikle gençlerin ve entelektüel insanların tutuklanması ve toplumun eğitim haklarından mahrum bırakılmasına yönelmesi bu toplumun geleceğine yönelik planlı sistematik saldırılar olduğunu gösteriyor. Bu tür insan hakları ihlalleri, uluslararası hukuka göre kültürel soykırım olarak nitelendirilmektedir. Bütün bu coğrafyada halkın, zorba yöneticilere karşı itirazları ya cılız kalıyor veya bütünüyle çaresiz bırakılıyorlar.
Bugün nüfusları Bangladeş’de 600 bine, Malezya’da 250 bine yaklaşan muhacir Arakanlılar barışçıl ve sahipsiz bir halk olarak kabul edilmekte ve gerçekte muhacirlerin resmi rakamların milyonun üzerinde olduğu ifade edilmektedir.
Peki Burma’daki olay bu denli tarihi bir derinliğe sahip olsa da çözülebilme potansiyeli var mı? Arakan için konuşmaktan ve STK seviyesinde insani yardımdan daha fazlası mümkün. Yeter ki çözüm önerileri üzerinde kafa yoralım.
İlk olarak Azerbaycan Ermenistan ihtilafının çözümü için oluşturulan “Minsk Grubu” gibi, Arakan için sürekli olarak barış arayışını uluslararası toplantılarla gündemde tutacak ve bu yolla uluslararası haber gündemlerinde yer almasını sağlayacak uluslararası bir platform oluşturulmalıdır. Bu platformun içerisinde öncelikle ve kesinlikle Bangladeş, Malezya, Endonezya, Japonya, Türkiye bulunmalıdır. Çin, Rusya ve AB’nin de gözlemci heyetlerinin bu platformda yer alması ve dünya gündemine Arakan konusunun insani ve etnik bir problem olarak sokulması şarttır.
İkinci olarak bugüne kadar Arakan konusunda fiili olarak gayretleri olan Malezya ve muhacirlere evsahiplikleri dolayısıyla Bangladeş ve Endonezya’nın destekleri önemlidir. Konuyu gündeme taşımakta samimi, ancak insani yardım dernekleri çerçevesinde amatör desteğiyle Türkiye’nin daha profesyonel bir uluslararası konsorsiyum çatısı altında bu ilgili diğer ülkelerle buluşmaları ve bu insani dramı BM gündemine taşımaları gerekmektedir.
Üçüncü olarak, İslam Konferansı teşkilatı aracılığıyla bu insani dramın sadece insani ve etnik boyutuyla dünya gündemine taşınması gerekmektedir. Bu süreçte asla konunun dini boyutu üzerinde durulmamalıdır.
Dördüncü olarak, uluslararası medya aracılığıyla yine insan hakları ve etnik ayrımcılık temasıyla konunun bilinen uluslararası medya kuruluşlarına aktarılması için kaynak ve görsel çalışmaları yapılmalıdır. Medya kanalıyla üretilen ucuz propaganda malzemesi mahiyetindeki bağlamsız ve bir kısmı asılsız materyallerin ayıklanması ve haklı tezin haksız düşürülmemesine özen gösterilmelidir.
Beşinci olarak, Arakan (Rohingya) bölgesinden söz açılınca bölgeden sadece problemlerin gündeme taşındığı ve mutlaka az da olsa iyi haberleri bulup gündeme taşımak gerektirdiğini hatırlamak gerekiyor. Bugüne kadar hangi bölgeden sadece olumsuz haberler taşındıysa o bölgelerde işler daha da kötüye gittiğini hatırlayarak olumlu haberlerin ön plana çıkarılması gerekiyor.
Altıncı olarak, Arakanlıların şu anda başta Bangladeş, Malezya, Endonezya dağınık olarak yaşayan diasporalarının eğitim seviyelerinin yükseltilmesi anavatanlarıyla bağlarının koparılmaması ve konunun gündemde tutulması için çalışmaya yönlendirilmeleri gerekir.
Bunların başarılamaması halinde Birmanya Hükümetinin bölgedeki Müslümanlara karşı sınırsız insan hakları ihlalleri dolayısıyla sonu gelmez bir trajedi yaşanmaya devam edecektir.
Eğer yukardaki yollardan hiçbirisi izlenemeyecekse geriye iki yol kalıyor. Ya bütün dünyayla birlikte milyonlarca Arakanlının köylerinin yakılması, basılan köylerinde çocuklara kadar ölüm, işkence ve infazların devam etmesi pasaport edinme gibi nüfus cüzdanı ve eğitim hakları gibi en sıradan haklarından bile mahrum bırakılmalarını izlemiş olacağız. Veya bütün Arakan nüfusunun İslam ülkeleri arasında nüfuslarını paylaşarak dünyanın o bölgesinde yaşanan zulme daha fazla seyirci kalmamalıyız. Eğer bu son çare size saçma geliyorsa lütfen önceki maddelerdeki çözüm önerilerini dikkate alarak uygulamanın yollarını ve konuyu gündemde tutmayı sağlamanın yollarını bulmayı başaralım.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…