islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4852
EURO
36,4080
ALTIN
2.960,47
BIST
9.359,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

ARINMAK İÇİN GÖĞE BAKALIM

İnsanlar hikayeleri severler, özellikle içinde kurgu barındırdıkları için bizleri çok kolay istedikleri diyara götürebilirler.

ARINMAK İÇİN GÖĞE BAKALIM
6 Temmuz 2021 13:20
A+
A-

Halil İbrahim Peşmen

İnsanlar hikayeleri severler, özellikle içinde kurgu barındırdıkları için bizleri çok kolay istedikleri diyara götürebilirler. Ama iş ders çıkarmaya gelirse, sanıyorum insanların hikayelerden çok, yaşanmış olaylar yani anılar daha çok ilgilerini çeker. Çünkü içine herhangi bir kurgusallık katılmamıştır. Bizzat gerçekliğin yansımasıdır, ayna görevi görür bizlere.

Ben de bu düşüncelerimi baz alarak size başımdan geçen bir olayı aktarmak istedim;

Pandemi döneminde (tam kapanma yasağı geldiği zaman) uzun süredir evden çıkamamaktan bunalıyor, arkadaşlarımla konuşmaktan bile sıkılıyordum. Evde duvarlar üstüme üstüme geliyor, kitaplara kaçmak istediğim zaman bile içimdeki boşluk beni rahatsız edip duruyordu. İnsanoğlu sadece hava, su gibi maddesiz değil, sevgi, mutluluk gibi manasız da yaşayamaz…

Kitaplar güzel söylüyordu da bana işin anahtarını vermiyordu, benim arayıp bulmamı istiyordu. Ama ben gözümün önündekileri bazen göremiyor, hissedemiyor, işitemiyordum.

Günler geçip gidiyor, benim içimdeki boşluk daha da büyüyordu. Ben sanki kendi kendime yetmiyormuşum gibi bu sıkıntıları etrafıma, aileme, arkadaşlarıma yansıtıyordum. Tabiri caiz ise bana selam veren kişiyi selamından bin pişman ediyordum.

En son bu boşluk beni o kadar daraltmaya başladı ki kitap okumayı bırakın namazı kılmaya dahi üşeniyordum. Namazı zar zor kıldıktan sonra dualarda Allah’tan (c.c.) içime ferahlık vermesi için niyazda bulunuyordum.

Yine bu günlerde tam da ümidimin tükenmeye yaklaştığı zamanlarda (bir gece vaktinde) arkadaşımdan bir mesaj geldi:

-Bu gece dolunay çok güzel değil mi?

Önce bir afalladım, ne diyordu bu? Bir anda bana gecenin güzelliğini yazıyordu. O esnada durdum ve düşündüm, ne kadar uzun zamandır göğe bakmıyordum, ne zamandır yıldızların güzelliğine dalmıyordum? 

Bu düşünceler içerisinde biraz da sıkılarak cama doğru yürüdüm ve gözümle dolunayı aramaya başladım. Dolunayı sis kaplıyor zannediyordum bu yüzden arkadaşıma yazdım:

-Burada sis var.

Hemen geri dönüş geldi:

-Bulut olmasın.

-Hayır, sis bu.

-Peki, sen öyle diyorsan öyle olsun.

Camdan bakmaya devam ediyordum ki bulut dolunayın önünden çekilmeye başladı ve bir anda bütün ihtişamıyla dolunay gözlerimin önünde parlamaya başladı. 

Allahuekber, bu ne güzellik, bu ne ihtişam!

Dolunay, ışığıyla adeta içimdeki boşluğa duvar örüyor, bir yandan dilim bu ihtişam karşısında zikrullah ile ıslanıyordu. Adeta içimde gökyüzü ışığıyla tuğla örerken zikrullah onu sağlamlaştırıyordu. Ben de bu esnada hem dolunaya hem yıldızların güzelliğine hem de zikrullahın sırrına doyuyordum. 

Bu güzelliğin karşısında uzunca vakit geçirdikten sonra anlıyorum, bende ne eksikmiş, neyi kaçırmışım, neye yanmışım… Bu olayın hemen ardından Üstad Cahit Zarifoğlu’nun şu sözü aklıma geldi:

“Gökyüzüne bakmayanların kalbi daha çok kirlenir…”

Şimdi çok daha iyi anlıyordum üstad neyi kastetmiş, ne demek istemiş? Tüm taşlar yerini buluyordu bu mana güzelliğinde.

Ardından dudaklarımdan şu kelimeler dökülüverdi:

-Gökyüzüne bakmayanların ahıdır bu dünyanın çektiği.

Aslında belki de sır şudur “Gökyüzü hâlâ Allah’ın yarattığı gibi!”

Şimdi bir daha gökyüzüne bakıyor ve bizi Allah’a emanet ediyorum. Güzel güzel göğe bakmamız dileğiyle… 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.