Bilgisi ve bilinci artıkça her insanın düşünceleri ve yargılarında değişimler olabilir. Ne var ki değişimler olumluya evrilebildiği gibi olumsuzluğa da kayabilir.
Haydar Baş ve Rivayeti
Haydar Baş kardeşimizi öteden beri düşünceleri ile takip edebilmiş değilim. Onda Atatürkçülük konusunda bir istikrar mı yoksa bir değişim mi var karar veremedim. Ama fark etmez, aşağıdaki sözlerini istikrar veya değişim örneği olarak kabul edebiliriz:
“Atatürk’ün annesi Molla Zübeyde Hanım, Seyyid Feyzullah Efendi’nin soyundan. Peygamberin soyundan gelenlere ‘seyyid’ denir. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in her ikisinin soyundan gelenlere de ‘hem seyyid, hem şerif’ denir. Mesela Atatürk’ün babası Ali Rıza, hem seyyid, hem şeriftir.”
Seyyid Ve Şerif Kimdir
Önce Seyyid ve Şerif konusuna Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisinden alıntılarla bir açıklık getirelim:
“ İslâmiyet’ten sonra Hz. Peygamber’in soyunu devam ettiren kızı Hz. Fâtıma ile Hz. Ali’nin çocukları ve torunlarına (Seyyid gibi) Şerif unvanı da verilmiştir…
Hz. Peygamber’in kızı Fâtıma’nın Hz. Hasan ile Hüseyin vasıtasıyla devam eden soyundan gelenler için seyyid ve şerif tabirleri kullanılarak bunların toplum içerisinde rencide edilmemesi ve kendilerine olan saygının sarsılmaması bütün İslâm toplumlarında temel prensip olmuştur. “
Haydar Baş’ın nakline göre Atatürk hem ana ve hem de baba tarafından Seyid ve Şerif olduğuna göre kendisi de Seyyid ve Şerif’tir.
O halde seçkin ve saygın bir Müslüman olarak kendisine din temellibir saygının gösterilmesi gerekir. Bu saygı geleneğimizin de bir gereğidir.
Atatürk Seyyid/Şerif miydi? Yoksa Deist/Ateist mi?
Haydar Baş, Atatürk’ü Seyyid ve Şerif olarak seçkin ve saygın bir Müslüman gibi göre dursun Atatürkçülerin büyük çoğunluğu onu Peygamberlik kurumuna inanmaksızın yalnızca Allah’a inanan bir Deist veya O’na da inanmayan bir Ateist olarak da nitelerler. Özel bir çalışmamız olmadığı için biz ortada kalacaktık ama onun ölümü öncesindeki şu ifadelerini nereye koyacağız?
“TBMM’de ölümünden önce en son açılış konuşmasını yapmış olan Atatürk, CHP’nin misyonunu anlattıktan sonra cümlelerini şöyle bağlamıştı:
“Fakat, bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmaları ile asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gayipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”(Kaynak: M. Kemal Atatürk TBMM Zabıt Ceridesi, cild 20, Içtima 1, 1.11.1937, sayfa 3. Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi.)
Atatürk’ten bağımsız olarak bir yargıda bulunacaksak bu ifadelerin sahibini İslâm’ın münkiri olarak görmek konumundayız. Her neyse…Her neyse dedimse de unutmadan nakledeyim; Haydar Baş Atatürk’ü bir de uydurma bir makam olan Kutbu’l-Aktab yani Evliyanın yeryüzünde tasarruf edebilir şahı olarak ilan etmez mi… Böylesi yaklaşımlardan Allah’a sığınırız.
Amacımız Atatürk’ü Araştırmak Değil
Bizim amacımız Atatürk’ün deistliği/ateistliğini kanıtlamak veya Seyyidliği/Şerifliğini belgelemek değildir. O da kullardan bir kuldu, niceleri gibi o da yaşadı ve öldü. Şimdi inancı ve amelleriyle başbaşa; nimetlenmekte veya azap görmektedir…Dileyen, istediği gibi inanır.
Bu yazıda ki asıl gayemiz Seyyidlik ve Şeriflik meselesine açıklık getirmektir. Müslümanlar olarak biz Peygamberimizin soyundan gelen ve bilfarz gelecek olan imanlı ve amelli insanlara saygı duyarız. Ama o kadar, ötesi yoktur. Onları ayrıcalıklı bir konuma oturtmak ve Seyyid ve Şerif olarak yüceltmek gibi görevlerimiz de yoktur.
İslâm’ın Üstünlük İlkeleri
Çünkü İslâmın üstünlük ilkeleri bellidir, özetleyelim:
I. İslâm’da yücelik ölçüsü Takva’dır; îman ve ameldir.(Hucurat 13) İslamî iman çizgisinde Allah’ın emirleri ve yasaklarına kim daha çok bağlı ve etkili bir toplumcu olursa yüce ve daha yüce olan odur.
II. İman etmedikçe Peygamber çocuğu veya eşi olmanın hiçbir ayrıcalığı yoktur. Kan bağı, değil âhiret azabından dünyevî felaketlerden bile koruyamaz. (Hûd 43,81)
III. Rabbimizin huzurunda kendisi de sorguya çekilecek olan Peygamberimiz Kur’ânî doğrultuda daima “Rabbimin huzurunda ben bile nasıl sorgulanacağımı bilmiyorum…” demiş, ( A’râf 6;Ahkâf 9) yetkisi olmadığı için hiçbir kişiye Cennet garantisi verememiştir. Amcası Abbas’a ve kızı Fatıma’ya da şöyle buyurmuştur:
“Güzel amellerle kendinizi kurtarmaya çalışın, ben sizi Allah’ın azabından koruyamam.” (Buharî Vesaya 11)
Yüceltme/Kutsallaştırma Günahkâr Kılar
Yüceltme/kutsallaştırmak için şahıslara Seyyid’lik ve Şerif’lik yamanmasının hiçbir İslâmî temeli yoktur. Böylesi niteleme kişileri büyütmediği gibi yüceltici kişileri de günahkâr kılar. Bu sebeple Atatatürk’ü Seyyidleştirip Şerifleştirmek ona yücelik kazandırmaz. “Şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik,” gibi unvanların kullanımını yasaklayan devrim yasası yürürlükteki anayasada varlığını korurken suç nitelikli Seyyid türü yamamalar Atatürk’e de saygısızlık olsa gerek.
Haydar Baş’ın ifadeleri yanı sıra izlediğimiz fakat hayra yormadığımız bazı olaylar şöylece başlık atmamıza sebep oldu:
Atatürkçüler! Atatürkçülük elden gidiyor haberiniz var mı?
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…