Kur’an terminolojisi ile isimlendirmek gerekirse ateizm de deizm de küfür, ateist de deist de kâfirdir. Her ikisi de küfür olduktan sonra aralarında bir sıralama yapmak anlamlı olmasa da deizm ateizme göre küfrün katmerli olanıdır denilebilir. Çünkü Kur’an’da menfaatlerini Allah’ın emirlerine tercih edenler kâfir olarak tanımlanır:
اللَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَوَيْلٌ لِّلْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ شَدِيدٍ الَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا أُولَٰئِكَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ
Göklerde ve yer ne varsa hepsi kendisine ait olan Allah’tır. O kâfirlerin şiddetli bir azaptan dolayı çekecekleri var! Onlar ki dünya hayatını ahirete tercih ederler ve Allah’ın yolundan alıkoyar, o yolda bir eğrilik isterler. Onlar derin bir sapıklık içindedirler. (İbrahim 14/2-3)
Ayetlerin devamı deistlere cevap niteliğindedir:
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ ۖ فَيُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Biz her rasulü sadece kendi toplumunun diliyle gönderdik ki onlara beyanda bulunsun. Bundan sonra Allah gereğini yapanı saptırır, gereğini yapanı da doğruya yöneltir. O üstün ve kararları doğru olandır. (İbrahim 14/4)
Görüldüğü gibi Allah’ın seçim yapma yeteneği ile donattığı iradeli bir varlıkla, seçmesi ve uzak durması gerekenleri beyan edecek şekilde iletişim kurmamış olması anlamsızdır. Seçim yapabiliyor olmak hür olmayı gerektirir. Kâfirlik de bu hürriyeti kullanarak, Allah’ın emri yerine dünya menfaatini seçmek demektir. Deizm budur.
Günümüzde kâfir bir hakaret, deist, ateist ise havalı sözcükler olarak görülmektedir. Ancak Kur’an’da kâfir, inanç bakımından yapılan sosyal bir tanımlamadır. Allah’ın varlığını kabul edip elçi göndermesi ile ilgili problem yaşayanlar Kur’an’da da “gerçek kâfirler” olarak nitelendirilirler:
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَن يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَن يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذَٰلِكَ سَبِيلًا أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا ۚ وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا
Allah’ı ve rasullerini görmezden gelen ve Allah ile rasullerinin arasını ayırmak isteyen, bir kısmına inanır, bir kısmını inkâr ederiz diyen ve böylece iman ile küfür arasında bir yol tutmak isteyenler… İşte gerçek kâfirler onlardır. O kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık. (Nisâ 4/150-151)
Rabbimiz bu gibi kişilere bizim de kâfir diyebileceğimizi bildirmektedir. Dolayısıyla bir mümin için deist veya ateist kelimeleri ancak kâfir kelimesi kadar havalı olabilir:
قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ
De ki; Ey kâfirler! (Kâfirûn 109/1)
Ayetin devamı her yanlış seçimin de bir din olduğunu ortaya koymaktadır.
لَا أَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ وَلَا أَنَا عَابِدٌ مَّا عَبَدتُّمْ وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ
Ben sizin kulluk etmekte olduğunuza kulluk etmiyorum. Siz de benim kulluk etmekte olduğuma kulluk edenler değilsiniz. Ben sizin kulluk ettiğinize kulluk eden biri değilim. Siz de benim kulluk etmekte olduğuma kulluk edenler değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana! (Kâfirûn 109/2-6)
Günümüzde elle tutulur bir delile dayanmadan, neredeyse ateist ve deistleri kâfirliklerinden dolayı mazur göstermeye varan bir söylem, özellikle hocalar vasıtasıyla yayılmaya başlanmıştır: “dindeki hurafe ve yanlışlar insanları, özellikle de gençleri deizme yöneltiyor.” Bu söylemin doğru olduğuna dair bir takım münferit iddialar dışında hiçbir delil yoktur. Olsa bile hiçbir şey kâfirliğin mazereti olamaz. Ayrıca dine katılmış yanlışlar ve hurafelerdense, Kur’an’a referansla konuşan hocaların söylemlerindeki farklılık ve çelişkilerin insanları deizme yöneltmesi çok daha mantıklıdır. Çünkü deizm zaten Allah’ın Kitabını kabul etmemektir. Bunun için de en güzel bahane Kur’an’dan konuştuğunu söyleyen hocaların çelişkileri olur. Geleneksel din algısında ise nadiren Kur’an’a atıfta bulunulur.
Bir insanın dine eklenmiş yanlışlar veya Kur’an’da kendince gördüğü hata ve çelişkiler yüzünden deist olması akılla izah edilebilecek bir durum değildir. Kur’an’ın sözde bir takım çelişkiler içermesi nasıl olur da Allah’ın bir din göndermediğinin delili olabilir. Bu olsa olsa Kur’an’ın Allah’ın kitabı olmadığını gösterir o kadar. Dolayısıyla, aslında bir kişinin deist olması için hiçbir mantıklı gerekçe üretilemez. Bu yüzden de insanların deist olmak için bahaneye ihtiyaçları olmadığını, kâfirliğin herkesin tercih edebileceği bir yol olduğunu söylemek yanlış olmaz. Deist ve ateistlerin kendi kâfirliklerine bahane aramaları saçmadır ama müminlerin, onların bu küfürlerine makul bir bahaneleri olabileceğini düşünmeleri daha saçmadır. Gerçekte ateist de deist de Allah’tan emir almak istemeyen, kendisini ilahlaştırmış kişidir. Onların bu seçimlerini mazur gösterebilecek mantıklı tek bir gerekçe bulmak mümkün değildir.Ateist, Deist, Kâfir
Kur’an terminolojisi ile isimlendirmek gerekirse ateizm de deizm de küfür, ateist de deist de kâfirdir. Her ikisi de küfür olduktan sonra aralarında bir sıralama yapmak anlamlı olmasa da deizm ateizme göre küfrün katmerli olanıdır denilebilir. Çünkü Kur’an’da menfaatlerini Allah’ın emirlerine tercih edenler kâfir olarak tanımlanır:
اللَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَوَيْلٌ لِّلْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ شَدِيدٍ الَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا أُولَٰئِكَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ
Göklerde ve yer ne varsa hepsi kendisine ait olan Allah’tır. O kâfirlerin şiddetli bir azaptan dolayı çekecekleri var! Onlar ki dünya hayatını ahirete tercih ederler ve Allah’ın yolundan alıkoyar, o yolda bir eğrilik isterler. Onlar derin bir sapıklık içindedirler. (İbrahim 14/2-3)
Ayetlerin devamı deistlere cevap niteliğindedir:
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ ۖ فَيُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Biz her rasulü sadece kendi toplumunun diliyle gönderdik ki onlara beyanda bulunsun. Bundan sonra Allah gereğini yapanı saptırır, gereğini yapanı da doğruya yöneltir. O üstün ve kararları doğru olandır. (İbrahim 14/4)
Görüldüğü gibi Allah’ın seçim yapma yeteneği ile donattığı iradeli bir varlıkla, seçmesi ve uzak durması gerekenleri beyan edecek şekilde iletişim kurmamış olması anlamsızdır. Seçim yapabiliyor olmak hür olmayı gerektirir. Kâfirlik de bu hürriyeti kullanarak, Allah’ın emri yerine dünya menfaatini seçmek demektir. Deizm budur.
Günümüzde kâfir bir hakaret, deist, ateist ise havalı sözcükler olarak görülmektedir. Ancak Kur’an’da kâfir, inanç bakımından yapılan sosyal bir tanımlamadır. Allah’ın varlığını kabul edip elçi göndermesi ile ilgili problem yaşayanlar Kur’an’da da “gerçek kâfirler” olarak nitelendirilirler:
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَن يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَن يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذَٰلِكَ سَبِيلًا أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا ۚ وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا
Allah’ı ve rasullerini görmezden gelen ve Allah ile rasullerinin arasını ayırmak isteyen, bir kısmına inanır, bir kısmını inkâr ederiz diyen ve böylece iman ile küfür arasında bir yol tutmak isteyenler… İşte gerçek kâfirler onlardır. O kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık. (Nisâ 4/150-151)
Rabbimiz bu gibi kişilere bizim de kâfir diyebileceğimizi bildirmektedir. Dolayısıyla bir mümin için deist veya ateist kelimeleri ancak kâfir kelimesi kadar havalı olabilir:
قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ
De ki; Ey kâfirler! (Kâfirûn 109/1)
Ayetin devamı her yanlış seçimin de bir din olduğunu ortaya koymaktadır.
لَا أَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ وَلَا أَنَا عَابِدٌ مَّا عَبَدتُّمْ وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ
Ben sizin kulluk etmekte olduğunuza kulluk etmiyorum. Siz de benim kulluk etmekte olduğuma kulluk edenler değilsiniz. Ben sizin kulluk ettiğinize kulluk eden biri değilim. Siz de benim kulluk etmekte olduğuma kulluk edenler değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana! (Kâfirûn 109/2-6)
Günümüzde elle tutulur bir delile dayanmadan, neredeyse ateist ve deistleri kâfirliklerinden dolayı mazur göstermeye varan bir söylem, özellikle hocalar vasıtasıyla yayılmaya başlanmıştır: “dindeki hurafe ve yanlışlar insanları, özellikle de gençleri deizme yöneltiyor.” Bu söylemin doğru olduğuna dair bir takım münferit iddialar dışında hiçbir delil yoktur. Olsa bile hiçbir şey kâfirliğin mazereti olamaz. Ayrıca dine katılmış yanlışlar ve hurafelerdense, Kur’an’a referansla konuşan hocaların söylemlerindeki farklılık ve çelişkilerin insanları deizme yöneltmesi çok daha mantıklıdır. Çünkü deizm zaten Allah’ın Kitabını kabul etmemektir. Bunun için de en güzel bahane Kur’an’dan konuştuğunu söyleyen hocaların çelişkileri olur. Geleneksel din algısında ise nadiren Kur’an’a atıfta bulunulur.
Bir insanın dine eklenmiş yanlışlar veya Kur’an’da kendince gördüğü hata ve çelişkiler yüzünden deist olması akılla izah edilebilecek bir durum değildir. Kur’an’ın sözde bir takım çelişkiler içermesi nasıl olur da Allah’ın bir din göndermediğinin delili olabilir. Bu olsa olsa Kur’an’ın Allah’ın kitabı olmadığını gösterir o kadar. Dolayısıyla, aslında bir kişinin deist olması için hiçbir mantıklı gerekçe üretilemez. Bu yüzden de insanların deist olmak için bahaneye ihtiyaçları olmadığını, kâfirliğin herkesin tercih edebileceği bir yol olduğunu söylemek yanlış olmaz. Deist ve ateistlerin kendi kâfirliklerine bahane aramaları saçmadır ama müminlerin, onların bu küfürlerine makul bir bahaneleri olabileceğini düşünmeleri daha saçmadır. Gerçekte ateist de deist de Allah’tan emir almak istemeyen, kendisini ilahlaştırmış kişidir. Onların bu seçimlerini mazur gösterebilecek mantıklı tek bir gerekçe bulmak mümkün değildir.
Devam edecek…
Erdem Uygan
Tekrarlayan paragraflar var. Bir gözden geçirin derim. Selamlar.