Ateizmin Mağlubiyeti
İslam’a Düşmanlık Edenlerin Ölüm Sonrası Çelişkisi: Ateizmin Hezimeti
İslam’a hayatları boyunca saldıran, dini değerleri küçümseyen ve inançsızlıklarını alenen ilan eden kişilerin, öldükten sonra İslami kurallara göre cenaze merasimi düzenlenmesi, büyük bir çelişki olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum, yalnızca İslam’ın merhamet ve kolaylık dini olduğunu değil, aynı zamanda inançsızların kendi söylemleriyle yaşadıkları hezimeti de gözler önüne seriyor.
Bir yandan dine ve onun kutsallarına karşı alaycı bir tutum sergileyenler, ölümün hakikatiyle yüzleşildiğinde, hayatları boyunca reddettikleri kurallara muhtaç hale geliyorlar. Ateist ya da İslam karşıtı kimselerin cenazelerinde dahi İslami ritüellerin uygulanması, onların modern söylemlerinin nasıl yüzeysel ve tutarsız olduğunu ortaya koymaktadır.
İslam’ın Merhameti ve Kolaylık İlkesi
İslam, insanlara hayatın her alanında kolaylık sunan bir dindir. Cenaze namazları da bu anlayış çerçevesinde değerlendirilir. Ancak bu, kuralların keyfi şekilde esnetilebileceği anlamına gelmez. Zaruret durumunda, kalabalık ve izdiham halinde kadın ve erkeklerin cenaze namazında aynı alanda bulunmalarına izin verilse de, bu izin birtakım sınırlarla çerçevelendirilmiştir. Tesettüre riayet edilmesi, kadınların arka saflarda yer alması gibi kurallar ihmal edilmemelidir.
Muazzez İlmiye Çığ’ın cenazesinde, büyük bir kalabalık olmasına rağmen kadınların tesettürsüz bir şekilde ön saflarda yer tutması, dini kuralların açıkça çiğnendiğini ve ritüellerin içinin boşaltıldığını göstermektedir. Bu durum, Allah’ın gönderdiği dini esaslar yerine, insanların kendi isteklerine göre şekillendirilmiş bir “uydurma din” anlayışını ortaya koymaktadır.
İslami Ritüellerin Ciddiyeti ve Saygı Meselesi
Cenaze namazı, bir dua mahiyetindedir ve bu ibadetin ciddiyetle yerine getirilmesi gerekir. Ancak hayatları boyunca İslam’a düşmanlık edenlerin öldükten sonra camilere getirilmesi ve İslami ritüellere uygun şekilde defnedilmeleri, bu ritüellerin ciddiyetine gölge düşürmektedir. Bu çelişkili durum, hem dine hem de inançlı insanların vicdanına saygısızlık anlamına gelir.
Hayatı boyunca İslam’a saldıran bir kişinin cenaze namazına katılanların, bu ritüellerin gerektirdiği asgari şartlara bile uymaması, bu tutarsızlığı daha da belirgin hale getirmektedir. Bu gibi durumlar, dinin ciddiyetle ve ilahi kurallara uygun şekilde yaşanması gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktadır.
Sonuç: Ne Üzere Yaşadıysan, Öyle Defnedilmelisin
İslam, hayat dini olduğu kadar ölümden sonraki süreçleri de düzenleyen bir dindir. Ancak bu düzenlemeler, dine inanmayan ya da açıkça düşmanlık eden kişiler için bir zorunluluk değildir. Bir insan nasıl bir hayat yaşamışsa, öldükten sonra da o minval üzere defnedilmelidir. Hayatı boyunca dine karşı duranların, öldükten sonra İslami ritüellerle camiye getirilmesi, hem bir hezimetin hem de büyük bir çelişkinin ifadesidir.
Cenaze namazlarında kadın ve erkeklerin tesettüre riayet etmeden, aynı safta durarak ibadet etmeye çalışması gibi uygulamalar, İslam’ın esaslarına zarar veren, dini kişisel yorumlarla şekillendiren bir anlayışın göstergesidir. İnsanlar, Allah’ın gönderdiği dini yaşamalı, kendi istek ve arzularına göre dinin kurallarını değiştirme hadsizliğine kapılmamalıdır. İslam, kolaylık dini olsa da ciddiyet ve saygı dinidir; bu, her durumda gözetilmelidir.