islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4852
EURO
36,4080
ALTIN
2.960,47
BIST
9.359,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Avrasya’daki Değişimler Ne Anlama Geliyor ve Düğmeye Basanlar Kimdir?

Avrasya’daki Değişimler Ne Anlama Geliyor ve Düğmeye Basanlar Kimdir?
27 Aralık 2022 08:45
A+
A-

Bir kaç gün önce Çinli ve Hintli askerlerin birbirlerine taşla ve sopayla saldırdıkları medyada yankı buldu. Çok uzun zamandır Hindistan ve Çin gerginliğinin zemini hazırlanıyor. Tıpkı İslam Dünyası’nda yaşanması istenen Sünni-Şii ve Seküler-Muhafazakar çatışması gibi bir savaş uzakdoğuda iki kadim millet arasında planlanıyor. Arabistan Yarımadası’ndaki Yemen-Suudi çatışmalarını ve İran’da ve Afganistan’da yaşanan ani rejim değişikliklerine yönelik talepleri ve isyanları bütün İslam Dünyası’na yaymak istiyorlar. Temelde hedeflenen şey huzursuzluk ve kargaşanın hakim olması ve istikrarsızlığın sürdürülmesidir.

Bu olayın hemen öncesinde ilginç bir şekilde Çin’de bir yangında ölen Uygur Ailenin yabancı ülkede yaşayan kızı olayı farklı şekillerde bir bildiri ile duyuruyor. Benzer şekilde Doğu Türkistan ve Arakan olayları da sürekli bir şekilde basında ısıtılıyor. Bilhassa Müslümanlık ve Türklük kimliğinin mağduriyeti üzerinden on yıldır ilginç bir şekilde olaylar abartılarak döndürülüyor. Meselenin daha başka boyutları olduğunu düşünüyoruz ve bu kısa değerlendirmeyi yapma gereği görüyoruz. Uygur Meselesi, Çin’in asimilasyon politikasıdır. Bu gerçeği örtmeden, sağlam bir şekilde üzerine gidilmesi gerektiğini savunuyoruz ancak cılız söylemlerle ve yersiz çıkışlarla harekete geçilemediğini de hatırlatmaktayız. Uygurların hemen sonrasında Türkistan’ın da tehlike altında olabileceğinin yine altını çiziyoruz. Ancak bunlar elli ve yüz yıllık sürecin konusudur. Burada şu anda ele aldığımızsa anlık bölgesel politik oyunlardır.

Bu olayların hakikat boyutu bir yana bir plan dahilinde sistematik bir algının oluşturulmaya çalışıldığı şüphesi artik insanın zihnini kurcalıyor. Yaşananların daha da gerisine gittiğimizde çok daha mühim bir şekilde coğrafyamızda suların ısındığını görebilmekteyiz. İslam Dünyası’nın BRIC eksenine kaymasına alternatif olarak dünya kupasının Katar’da düzenlenmesi ve Müslümanların bir biçimde gönlünün alınması Batı’nın bir hamlesidir. İslam Ülkelerinin liderlerinin futbol üzerinden prestij yarışına girmesi Şark-Batı yakınlaşması olarak lanse ediliyor. Öte yandan Müslümanların Çin ve Hindistan için Afrika ile Latin Amerika arasında bir köprü durumunda bulunması ve yakınlaşmaları, Batı’nın ekseninden artık çıkmaları manasını taşıyor ve bu Batı’yı tedirgin ediyor. Bu sebeple medyada Çin ve Rusya aleyhinde haberler asılsız veya bilinçli şekilde haddinden fazla pompalanıyor.

Geçtiğimiz iki üç yılda dünyada çok önemli olaylar oldu. Bundan yedi sekiz yıl öncesinde altı  Latin  Amerika liderinin suikastlere uğraması nasıl tesadüf değilse, bugünlerde Ortaasya’da olan hareketlilik de bir tesadüf değildir. Acaba Arap Baharı denen olayın bir benzeri Türkistan’da mı tezgahlanıyor? Gözüken o ki birileri yine düğmeye bastı ve Türkistan’da ve Avrasya’da siyasi ve ekonomik hareketlilik kendini gösterdi. Son iki yılda yaşananların ufak bir özeti;

Önce Afganistan’da Taliban, devleti ele geçirdi ve rejimi değiştirdi.

Kırgız-Tacik çatışması yaşandı.

Kazakistan’da halk ayaklanması oldu ve hükümet değişti.

Ardından Pakistan’da İmran Han devrildi.

Rusya, bu süreçte Ukrayna ile savaşa tutuştu.

İran’da ayaklanmalar baş gösterdi ve rejimin aleyhinde halkın tavrı mevcut.

İnsanın aklına gelen ilk soru: “Acaba Büyük Ortadoğu Projesi’nin ikinci ayağı mı yürürlüğe kondu?” oluyor. 11 Eylül Bahanesi ile Müslüman ülkere karşı başlayan Küresel Haçlı Seferi’nin hala bitmediği ancak büyüyen Çin’in ve Hindistan’ın da durumlari gözönüne alınarak çatışmaların ve değişimlerin onlara gözdağı olabilecek şekilde sınırlarına taşındığı yani onlara yakın bölgelerde yapıldığı görülmektedir. Kanaatimizce ve daha açık ifadeyle Güney Müslümanlarından sonra sıra Kuzey Müslümanlarına geldi ve çatışma sahası batıdan doğuya doğru çekildi. Bütün bunlar bir taşla vurulan üç dört kuşa delalet etmektedir. Rusya’ya ve Türkiye’ye olduğu kadar, İslam Dünyası’na ve Uzakdoğu’daki iki deve de yakın dönemde verilen güç ve kontrol hala bizde mesajlarıdır.

Askeri ve stratejik uzmanlar, 2030’a kadar Tayvan odaklı bir hamle ile pasifikte bir savaşın çıkacağını öngörmekle beraber, küresel güçlerin bir kuşak bir yol projesini baltalayarak Çin’in elini zayıflatmayı umduklarıni tekrarlamaktadır. Biz meseleyi küçük ve büyük ölçekte, uzun ve yakın vadede değerlendirmek zorundayız, ancak Sovyetlerin dağılışının ardından NATO’nun sözcüsü konumunda olan M. Tatcher’ın ; “O zaman düşman İslam olacaktır.” söylemi aklımızdan çıkmamalıdır. Zira bu dönemde “İslam İçinde Çatışma Teorisi” sömürgecilerin yürürlüğe koyduğu bir diğer proje olarak biliniyor ve bahsettiğimiz ayaklanmalar da buna pekala delalet ediyor.

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.