islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4764
EURO
36,4423
ALTIN
2.951,48
BIST
9.375,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Avrupa’nın Değerleri mi, İnsanlığın Kadim Değerleri mi?

Avrupa’nın Değerleri mi, İnsanlığın Kadim Değerleri mi?

Modern dünya, birçok algıların var olduğu  sahte bir sanal alemi ortaya çıkarmıştır.  Yıllardan beri, Batı’nın kendini  medeni ve gelişmiş olarak diğer toplumlara empoze etmesi hikayesi ile büyüdük. Fakat, son 15-20 yıldır, bu modern dünyanın modernliğinin, sadece fiziki ve teknolojik dünyada geçerli olduğunu,  ahlaki ve hukuki alanı kapsamadığını birçok olayla birlikte anladık.

Bu konuda yıllarca süren Afganistan savaşı, Filistin’deki baskı ve zulümler, Irak-İran harbiyle  Müslümanların birbirini öldürdüğü bir harbin Amerika tarafından başlatılması, Irak’ın Amerika tarafından Kuveyt’e saldırma ve sonunda bu ülkenin işgali, Suriye’de Rusya ve İran tarafından, bir halkın katliama maruz kalması, Çin’deki Uygur Müslümanlarına insanlık dışı işkence ve baskının sürdürülmesi, Myammar’da Müslümanların Budist rahiplerce yakılması ve öldürülmesi gibi hadiseler, modern dünyanın karanlık ve iki yüzlü yüzünün gözü önünde  olan hadiselerdir. En son hadise olarak, Yemen’nin İran yanlısı militanların  Şii hakimiyetini bu ülkenin sisteme hakim olması çabaları ve buna karşılık, Amerikan politikasını destekleyen Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’nın bu iç savaşa destek vermesi. Aynı zaman diliminde Libya’da meşru olarak göreve gelmiş hükümete, Rus yanlısı Vagner güçleri ile, Fransa yanlısı General Hafter’in, Birleşik Arap Emirliği ve bazı batılı ülkelerin bu isyancıya destek vermesi ile devam eden çatışma ve katliamlar. Hepsi, modern (!) dünyanın kurduğu  yapay düzenlerin fotoğrafı, Batı’nın ve Asya’nın süper güçlerinin kirli yüzlerini ortaya koymaktadır.

Halbuki, siyaset ve hukuk kitapları, uluslararası sistemin  Birleşmiş Milletler ve Nato gibi  uluslararası kuruluşların, dünya siyasetinde adalet ve barışı sağlamak ve Dünya milletleri arasındaki problemleri çözmek üzere kurulduğunu anlatmaktadır. Fakat gerçek hayatın gelişmelerine bakıldığında, bu iki kuruluşun çeşitli gizli ajandaları olduğunu ve hiçbir zaman uluslararası kuruluş özelliğine kavuşamadığı görülmektedir. BM, beş daimi üye ile, ciddi hiçbir kararı alamayacak bir sistem ile ölü doğmuştur. Fakat bu kuruluşun gizli ajandası, süper güçlerin aralarında anlaşmaları halinde, her konuda kendi menfaatleri için birçok konuyu rahatlıkla halledebileceklerini göstermektedir.

Nato ise, ancak Batı menfaatleri ve başta Amerika olmak üzere, Fransa, İngiltere ve diğer Avrupa devletlerinin menfaatleri zedelendiğinde devreye giren bir mantık içerisinde hareket etmektedir. Nato, Amerika, Rusya ve Batılı ülkelerin desteklediği terör örgütleri Türkiye’ye saldırdığı ve onbinlerce insanımızı öldürmesine ve isyan hareketlerine teşebbüs etmesine rağmen, hiçbir müdahale etme tutumu göstermemiştir.

Batı’nın büyüsü, son 15-20 yıldır çok ciddi bir şekilde bozulmuştur. Daha doğrusu, Batı’yı pazarlayan film, yayın ve bilim kurumlarının yanlış yönlendirmesi ile, batı’nın insanlık, demokrasi ve hukuk düzeni gibi kavramlarına ait “sanal gücü” artık iflas etmiştir.  Batı’nın temeli olan Yunan ve Roma gibi, ahlak dışı, zulüm ve hegemonik kültürlerin, aslında insan haklarını, huzuru ve adaleti yok eden özellikleri, Batı medeniyetinin kasıtlı bir şekilde,  güzel ve ideal düzen ve bilim merkezlerinin kaynağı olduğu hikayesi, artık yeniden doğru bir şekilde anlaşılmalıdır.

Tarih’te ilk Anayasayı, Harp hukuku’nu  insanların eşit ve adalet ilkelerine eşit olarak sahip olduğunu ortaya koyan İslam dini, her nedense; ideolojiler’e karşı, zayıf gösterilmeye ve diğer sistemlerin önemli değerleri kadar  yetkiye sahip olamadığı  şeklinde iddialar ortaya konulmaktadır. Halbuki İslam dini, adalet ve bilgiye erişme konusunda, hiçbir sistemin sahip olamadığı hak ve imkana insanlığı kavuşturmuştur. İslam dinine ve onun üniversel değerlerine karşı bu ilgisizlik ve kasıtlı tutum, nasıl bir düşüncenin mahsulüdür; bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.

Bugün Marksizm ve Liberalizm yanında, İslamın kendi sosyal sistemini kabul etmeme ve başardığı siyasi, sosyal ve hukuki inkılapları görmezlikten gelmek, sadece bağnazlıktan ve İslamın hoşgörüsünden korkmaktan başka bir mana taşımamaktadır.

Bahar Kalkanı harekatı, Türkiye’nin kendi ülkesini ve kardeş toplumların güvenliğini korumak için göstermiş olduğu samimi ve fedakar yaklaşımına, insanlığın kör ve sağır olmasının getirdiği anlayışsızlık ve iki yüzlülük sebebiyle başlatılmış bir operasyondur. Bu harekat, gerekli ve büyük devletlerin sürdürdüğü düşmanlık ve duyarsızlıklığın sonucudur.

Suriye’yi, leş kargaları gibi  toprağı, petrolü ve stratejik noktalarını ele geçirmek üzere saldırgan güçleri olan Amerika, Rusya, Fransa ve İran gibi ülkeler, bu bölgenin ellerinden kaçmaması için Türkiye’ye  karşı da çeşitli terör gruplarını desteklemiştir.  Bu olayı küçümseyen veya gereksiz gören Türkiye içi fesat gruplarının da, basiretsiz ve düşmanca yaklaşımlarını ayrıca işaret etmek ve siyaset adına hayati olayları istismar ve yanlış gösterme çabalarının halkımızca bilinmesi gerekiyor. Ak parti’yi çeşitli yönleriyle eleştirme hakkı, Türkiye’nin dış düşmanları karşısında, düşmanların ekmeğine yağ sürmek noktasına kimseyi getirmemelidir. Amerika ve Rusya’nın birbirini rakibi olmasına karşılık, çeşitli zamanlarda birbirleriyle paslaşarak, gerektiğinde birbirine destek olduklarını görmemiz, farklı fikir ve siyasi tercihlerde olan insanımızı, dünya güçleri karşısında devletimizi zayıflatmaya yol açmamalıdır. Bu tür düşünce ve hareket içinde olanlar, ülkenin dostu değil, düşmanı olurlar.

Prof. Dr. Sami ŞENER

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.