Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin İsrail’e yönelik desteklerini gözden geçirmeleri, yüzeyde insani kaygılara dayalı gibi görünse de, derinlemesine incelendiğinde menfaatler çatışmasının da önemli bir rol oynadığı söylenebilir. Son bir yıldır Filistin’de devam eden katliamlar karşısında AB ülkelerinin sessiz kalması ya da İsrail’e silah ve ticaret desteğini sürdürmeleri, bölgedeki stratejik ve ekonomik çıkarlarla doğrudan bağlantılıdır.
Birçok Avrupa ülkesi, İsrail ile olan ticaret anlaşmalarını ve askeri işbirliğini bozmak istemediği için, insan hakları ihlallerine rağmen bu ilişkiyi sürdürmüştür. Ancak, 42 bin insanın hayatını kaybettiği bir soykırım boyutuna ulaşan çatışmalar karşısında, halklar üzerindeki baskı ve uluslararası kamuoyu tepkisi bu ülkeleri daha fazla sessiz kalamayacakları bir noktaya itmiş görünüyor. Fransa, İspanya ve İtalya gibi ülkelerden gelen çağrılar, bir yandan insancıl(!)değerleri savunurken, diğer yandan bu ülkelerin bölgedeki çıkarlarının da yeniden şekillendiğini gösteriyor.
Burada dikkat çekici olan, Avrupa’daki büyük güçlerin İsrail’e karşı takındıkları tavrın aynı zamanda iç siyasi dinamikleri ve uluslararası arenadaki güç dengeleriyle ilişkili olmasıdır. İsrail’in özellikle ABD ile yakın bağları, bu ülkeleri zor bir denkleme sokmakta. Ancak son gelişmeler, Avrupa’nın artık ABD ve İsrail çizgisinden ayrılmaya başladığını, kıta Avrupası ile Anglo-Sakson dünyası arasında bir fikir ayrılığı oluştuğunu işaret ediyor.
Sonuç olarak, Avrupa ülkelerinin bu yeni tavır değişikliği, insani kaygılarla şekillenen bir duruş olduğu kadar, İsrail ile olan stratejik işbirliklerinin geleceği üzerine derin bir düşünceye girdiklerini de göstermektedir. Soykırıma dur demek yerine, menfaatlerin çatıştığı bu kritik dönemde pozisyonlarını yeniden değerlendirme yoluna gitmeleri muhtemeldir.
AB Ülkeleri, Ekonomik Sıkıntıdaki İsrail’e Silah Satmayı Neden İstemiyor?
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları ve uzun süredir devam eden işgali, uluslararası toplumun tepkisini çekerken, ABD’nin İsrail’e silah hibesi yapmaya devam etmesi dikkat çekici. ABD, İsrail’e askeri yardım kapsamında her yıl milyarlarca dolarlık silah hibesi sağlıyor, bu da İsrail’in saldırgan politikasını sürdürmesine olanak tanıyor. Ancak son dönemde gelen haberler, İsrail’in ekonomik olarak zor bir durumda olduğunu ve askeri operasyonlarının maliyetinin arttığını gösteriyor. Bu durum, Avrupa Birliği ülkeleriyle olan silah ve ticaret ilişkilerinde yeni bir boyut kazanmışa benziyor.
AB ülkelerinin bir kısmı, İsrail’e silah satışını gözden geçirme eğilimi gösterirken, bunun arkasındaki nedenlerin yalnızca insani kaygılarla sınırlı olmadığı aşikâr. Ekonomisi zayıflayan İsrail’e silah satmak, hem ticari olarak AB ülkeleri için daha az kârlı hale geliyor hem de bu silahların Filistin’deki sivillere yönelik katliamlar için kullanılma riski, kamuoyunun baskısını artırıyor. Özellikle İspanya, İrlanda ve Belçika gibi ülkelerin İsrail’e yönelik ambargo taleplerini sıklaştırması, Avrupa’nın ekonomik menfaatlerinin de bu kararlarda rol oynadığını gösteriyor.
Avrupa’nın İsrail’e silah satma konusundaki isteksizliği, bir yandan insan hakları ihlallerine karşı duruş gibi görünse de, diğer yandan ekonomik menfaatlerin de çatıştığı bir tablo sunuyor. İsrail’in giderek ekonomik olarak zorlanması, AB ülkeleri için kârlı bir ticaret partneri olma niteliğini yitirebilir. Ayrıca, ekonomik olarak sıkışan bir İsrail’e silah satışının geri dönüşü zayıf olabilir ve Avrupa’daki kamuoyu baskısı, bu tür ticaretin prestij kaybına yol açma riski taşıyor.
Sonuç olarak, Avrupa ülkelerinin İsrail’e yönelik silah ambargosu eğiliminde, hem insani kaygılar hem de İsrail’in ekonomik çöküş sinyalleri etkili olabilir. İsrail’in ABD’den aldığı hibe silahlar, ülkenin askeri ihtiyaçlarını karşılarken, AB ülkeleri bu durumda ticari olarak kârlı bir ortaklık görmekte zorlanabilir. Ekonomik menfaatlerin de etkisiyle, AB’nin İsrail’e karşı daha sert politikalar geliştirmesi sürpriz olmayacaktır.
MİRATYOUTUBE
MİRATHABER.COM