Günümüze kadar ayakta kalmayı başaran Ayasofya 537 yılında kilise olarak kullanılmaya başlanmıştır. 916 yıl kilise olan yapı, 1453 Yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul’un fethiyle camiye çevrilerek, 482 yıl cami olarak kullanılmıştır. Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu’nun kararı ile 1935 yılında müzeye çevrilen Ayasofya 2020 yılında yeniden camiye çevrilerek Müslümanların ibadetine açılmıştır.
Günümüzde İstanbul, Fatih ilçesi Ayasofya Meydanında bulunmaktadır. 1985’den beri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır.
Ayasofya ilk yapıldığında, Büyük Kilise (Megale Ekklesia) olarak adlandırılmıştır. Ancak Kilise V. yüzyıldan itibaren Sophia olarak anılmaya başlanmıştır. 1453’teki fetihten sonra kilisenin adı, günümüzde de kullanıldığı hali olan “Ayasofya” olarak değiştirilmiştir.
II. Selim, 1573’te Ayasofya Camii’nin etrafını binalardan temizletip, payandalarla camiyi kuvvetlendirmiş, minare ve medrese ekletmiştir. Bu inşaatlar sürerken Mimar Sinan’a emir vererek kendisi için bir türbe yaptırmıştır. Türbede II. Selim’den başka eşi Nurbanu Sultan, kızları Gevherhan, İsmihan, Fatma sultanlar ile şehzadeleri Süleyman, Osman, Cihangir, Mustafa, Abdullah ve III. Murad’ın oğulları ve kızları da yatmaktadır. Türbede günümüzde 42 sanduka mevcuttur.
Ayasofya’nın duvarları, kubbesinin ağırlığından dolayı yaşanan dışa açılmalar nedeniyle belli sağlamlaştırma müdanelerine maruz kalmışsa da bunlar yeterli olmamıştır. Mimar Sinan kubbeyi taşıyan payeler ve yan duvarlar arasındaki boşluklara kemer eklemeleriyle ve ağır dayanak duvarlarıyla yapıyı destekleyerek bu soruna çözüm bulmuştur.
Minareler; İstanbul’un fethinin ardından Ayasofya kilisesi camiye çevrildikten sonra, Fatih tarafından yarım kubbelerden birinin üzerine bir ahşap minare yaptırılmış, fakat bu minare günümüze ulaşmamıştır. Güneydoğu’da bulunan minare, Fatih Sultan Mehmed veya II. Bayezıd dönemine aittir. Bab-ı Hümayun tarafındaki minarenin, Güneybatı ve Kuzeybatı yönündeki eş minareler Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.
Sekiz Adet Büyük Hat Levha; Bu levhalar Sultan Abdülmecid döneminde yapılan onarımlar sırasında hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından, kenevirden yapılmış yeşil zemin üzerine, altın yaldız ile yazılmıştır. “Allah, Hz. Muhammed, Dört Halife, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin” isimlerinin yazılı olduğu sekiz adet levhanın, İslam Dünyası’nın en büyük hat levhalarından olduğu bilinmektedir. Dev levhaların çapı 7.5 metre olup, harf kalınlığı ise 35 cm’dir.
Osmanlı hükümdarları Ayasofya’nın bakımına ve cami olarak zenginleşmesine itina gösterdikleri gibi halk da bu iş için vakıflar yapmıştır. Mihrabın sağındaki dehlizin içinde görülen XVII. yüzyıla ait Kâbe ve Medine tasvirli çiniler, bu tarzdaki halk vakıflarından kalmış hâtıralardır. Ayrıca içeride bazıları bizzat padişahlar (III. Ahmed, II. Mahmud) veya tanınmış hattatlar tarafından yazılmış levhalar da bulunmaktadır.
Mimari Terim
Payanda; halk arasında eli böğründe olarak da bilinen payanda, mimari bir yapıda düşey bir elemanı desteklemek için kullanılan yapı elemanıdır. Bir mimari eserde kubbe ve çatı ağırlığını duvarlara transfer etmek için kullanılan yönteme uçan payanda denir. Ayasofya’da uçan payandalar bulunmaktadır.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…