Yüzlerce tebrik mesajı almış şöyle bir yazı çıktı karşıma “Hiç korkma güzel kızım. İlerde babam duyarsa kızar değil, babam duyarsa halleder diyebileceğin bir baba seçtim sana…
Bu cümle iki uç düşünce, iki uç yetiştirme tarzının özeti gibi aslında.
Bir dönemim kızları baba korkusuyla büyüdü, bazı babalar gerçekten korku saçtı, bazı babalarda annelerin otorite kurmak için babayı kullanmasının kurbanı oldu.. Ama korku ve baskıyla büyüdüler. Ve bu kızların bazıları, hayatlarındaki en önemli erkekten yeterince sevgi ve değer göremedikleri için onlara ilgi gösteren ilk erkek uğruna dünyaları yaktılar. İlgiye olan muhtaçlarını aşk sanıp hatalı evlilikler yaptılar. Korku ve bastırılmışlık sahip oldukları potansiyellerini köreltti çoğunun.
Erkekler ise korkutan babanın eti senin kemiği benim anlayışıyla payına hiçbir hak bırakılmadan okula teslim edilen çocuklarıydı.
Bu baskı ve değersizlik ile yetiştirilen “bak adam oldu işte fena mı” anlayışının dünkü çocukları bu günkü yetişkinleri içlerinde kopan fırtınaları, aşamadıkları değersizlik hissini iyi bildikleri için bu anlayışla çocuk yetiştirmek istemediler, istemiyorlar. Onlarda baban kızar yerine baban halleder modeliyle çocuk yetiştirmeyi seçiyorlar.
Ancak babam halleder zihniyetli günümüz çocukları da görünüşte özgür, özgüvenli ama aslında bağımlı yetişiyorlar. Kendi sorumluluklarını almıyor ya da alamıyor, sorunlarına çözüm üretemiyor ya da üretme gereği duymuyor…Yani çocukluktan sıyrılıp ta asla yetişkin olamıyorlar.
Bu yüzden “babam kızar değil, babam halleder de değil” en güzeli “babam beni anlar, anlamaya çalışır, bana güvenir destekler, yol gösterir” ebeveynliğidir derim ben. Bu nasıl mı olacak ? demokratik ebeveyn tutumuyla elbette.
DEMOKRATİK EBEVEYN TUTUMU
Demokratik ebeveyn tutumunda güven vardır saygı vardır. Ebeveyn çocuğunun kişiliğine saygı duyar, kapasitesini keşfetmesini sağlar ve destekler. Çocuğuna kendini keşfedeceği özgürlük alanları açar ama bunu yaparken kontrolü bırakmaz. Çocuğa sağlıklı sınırlar ve kurallar koyar. Ona yol gösterir, fikirler sunar ancak ne yapması gerektiğini söylemez. Demokratik tutumla yetişen çocuk kendi kararlarını uygulama desteği ve gücü bulduğu gibi yaptıklarının sonuçlarını ve sorumluluklarını göze almayı da öğrenir.
SANDALET
Babaannesi oğluma bir sandalet hediye etti. Ama Yusuf sandaletleri hiç beğenmedi. Sevmediği bir şeyi giymesi için de asla baskı yapmadım. Eğer kendi seçip almış ve sonrada giymeyeceğim deseydi tavrım elbette ki böyle olmazdı. Ama okul ayakkabısını yıkamayı unuttuğum bir okul sabahı, oğluma “Okul ayakkabını yıkamayı unuttum, bu günlük hediye gelen sandaletlerini giyer misin “dedim. Oğlum itiraz edip “Ben o ayakkabıları sevmiyorum” dedi. Acalece kirli ayakkabılarını temizledim, çantasına koydum.
Yolda oğlum akşam parka gidip gidemeyeceğimizi sordu. Olur gideriz dedim, sonra oğlum “Anne sende parka gitmeyi seviyorsun değil mi dedi. “Hayır oğlum, çok sevmiyorum, ben yürüyüş yapmayı tercih ediyorum, ama sen sevdiğin için parka gidiyorum, çünkü senin mutlu olman beni de mutlu ediyor. Mutluluk yalnızca kendi isteklerimizle olmaz, sevdiklerimizi de mutlu etmek bizi mutlu edebilmeli, bunu biraz düşün olur mu” dedim. Akşam parka gittik, eğlendik.. Ertesi sabah Yusuf “Anneciğim ayakkabılarımı yıkamadıysan ben sandaletlerimi giyerim sıkıntı yapma olur mu” dedi. “Yok oğlum yıkadım, canın neyi giymek istiyorsa onu giy” dedim duyduğumdan çok hoşnut bir halde.
Bunu niye mi yazdım. Çocuklarımıza anlatmamız gerekir. Mutluluğu da, mutluluğa giden yollarıda. Hani çoğu zaman kendimizden veriyoruz, fedakarlık yapıyoruz, yeter ki mutlu olsun diyoruz ya. İşte bazen de yanlış mesajlar vermiş oluyoruz.
Şeyma DEMİRCAN NAMAZCI