İnsanın kişiliği; mizacını, karakterini ve kimliğini içinde barındıran çok geniş bir alana sahiptir. Kişiliği oluşturan ve oluşumunu yönlendiren çok farklı etkenler vardır. Bunların en önemlilerinden birisi ise çevredir. Başta dünyadaki ilk çevremiz olan ailemiz gelir. Ailemizin bizi yetiştirme tarzı ve bizimle kurduğu iletişim, kişiliğimizi büyük oranda etkiler.
Gelin, annesiyle sağlıklı bir ilişki kuramamış Marla’nın hikayesini ve bu ailenin başka bir kızı olan Andrea’nın bu sağlıklı olmayan ilişki içerisindeki yerini inceleyelim.
Andrea ailesini ziyaret için evine gittiğinde yabancılık hisseden bir kızdı. Annesiyle ilişkisi hiçbir zaman Marla gibi olmamıştı. Daha doğrusu annesi hiçbir zaman ona Marla’ya davrandığı gibi davranmamıştı. Marla ile annesinin ilişkisi çok farklı bir boyuta ulaşmıştı. Bir şeyler yemek, bazen bir fincan kahve içip içmemek gibi konularda birbirlerine danışıyorlardı. Ayrı evlerde yaşamalarına rağmen sık sık beraber faaliyet yaparlardı. Ancak bunların hiçbirinde Andrea yoktu. Marla’nın annesinden ayrı bir şeyler yapamaması ve karar alamaması Andrea’yı üzüyordu. Andrea, kardeşini evine davet ettiğinde ya da beraber iki kardeş bir tatil planladıklarında Marla annesinin de gelmesini istiyordu. Bugün, Marla 35 yaşına ulaşmış bir kadın olarak ve birey olarak tek başına varolamıyor gibiydi. Andrea onlardan çok farklıydı. Eve ziyarete gittiğinde orada bulunan arkadaşları ile buluşur gezerdi. Annesi tıpkı çocukluğundaki gibi bu durumdan rahatsız olurdu.
Eric Fromm’a göre kişi, bağımsızlaştıkça kaygı ve izolasyon durumlarında artış olur. Marla yaşı ilerleyip bağımsızlaştığı döneme gelse de gerçek bir bağımsız kişilik oluşturamamıştır. Kaygıdan kaçmak için annesinin onayına veya reddine hep muhtaç gibi davranmaya devam etmiştir. Bir bakıma Marla, özgür birey olmayı reddetmiştir, denilebilir. Seçim yapma şansını ve özgürlüğünü kaybetmiş durumdadır. Özgürlüğün getireceği sorumluluktan da böylece kaçmıştır. Marla, sorumluluktan kaçmak için otorite olarak gördüğü annesine kendisini adamıştır. Fromm’a göre Marla, yetkeciliğe sığınmıştır diyebiliriz. Marla’nın annesi de onun üzerinde egemenlik kurmaya çalışarak yalnızlık duygusundan kurtulmaya çalışmıştır.
Marla’nın sosyal karakteri de doğru şekilde gelişmemiştir. Hayatında annesinden başka sosyal kimliğe sahip birisi yoktur. Annesine bağımlı hale gelmiştir. Bu sebeple de annesinin olmadığı bir ortamda ve faaliyette suçluluk hissetmektedir. Annesi olmadığı zaman kendisini güvende hissetmemektedir. Çünkü çocukluktan beri bağımsız olarak herhangi bir adım atmamıştır. Bu da onu üretken olmayan sağlıksız ve sınırlı bir dünya içerisinde yaşam tercihine itmiştir.
Bunun yanında Andrea’nın bağımsız kimliğini oluşturması Marla için ürkütücü, annesi içinde rahatsız ediciydi. Andrea’nın kendi ailesinin evinde annesine tam itaat etmeden ve ona bağımlı olmadan yaşaması onu, o evde rahat olmamaya itiyordu. Annesinden sevgi ve kabul görmemiş olması onun değersizlik duygusuna kapılmasına neden oluyordu.
Marla gibi kişilerin hayatına dönüp baktığımızda kendi öz benliğini geliştirememiş ve öz düzenleme yapamayan, belli bir yaşa erişse de gerçek bir yetişkin olamamış bağımlı kişiliğe sahip bireyler görüyoruz.
Bu sebeple ebeveynler ile kurulacak sağlıklı ilişki kişiliğimiz için her şeydir. Kendinin ve potansiyellerini farkında olmayan, kendi hayatının iplerini elinde tutamayan kişiler ona biçilen değere ve sevgiye mahkûmdur. Oysa biz, ebeveynlerimizle “bağımlılık” değil, “bağlılık” ilişkisi kurmalıyız.
Çok değerlisin, sevgiyle kal.
Anahtar Kelimeler
Kişilik, Bağımlı Kişilik, Vaka İncelemesi
Yararlanılan Kaynaklar
Donna Ashcraft, Kişilik Vaka İncelemeleri, (İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2014)