New York’ta 13 temmuz, 1966 yılında kurulan Uluslararası Krishna Bilinci Derneği (ISKCON), başlangıçta Hinduizm’in çoktanrılı yapısından ayrılan, tek bir tanrı olan Krishna’ya yönelik ibadeti teşvik eden ruhani bir organizasyon olarak ortaya çıktı. Halk arasında “Hare Krishna” hareketi olarak bilinen ISKCON’un öğretileri, Krishna’ya adanmışlığı vurgulamakta ve bu yönüyle Hinduizm’in genel geleneklerinden farklılaşmaktadır. Zamanla ISKCON hızla genişleyerek dünya genelinde 150’den fazla ülkede şubeler kurmuş ve geniş bir takipçi kitlesi kazanmıştır. Ancak, bu büyüme süreci, birçok ülkede kriminal faaliyetler ve siyasi müdahalelerle suçlanması nedeniyle örgütün faaliyetlerinin sorgulanmasına yol açmış ve Singapur gibi bazı ülkelerde yasaklanmasına veya kısıtlanmasına neden olmuştur.
Bangladeş’teki ISKCON’un son dönemdeki eylemleri ise önemli bir tartışma başlatmış ve örgütün niyetleri ve ittifakları hakkında şüpheler uyandırmıştır. Tarihsel olarak, Bangladeş’in çeşitli dini yapısı içinde nispeten huzurlu bir varlık sürdüren ISKCON, son dönemlerde düzenlediği kamusal gösteriler ve mobilizasyonlar nedeniyle dini ve siyasi gözlemcilerden eleştiri almıştır. Bazı çevreler, ISKCON’un Hindistan’ın Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS) örgütü ve Awami Birliği ile çıkarlarını uyumlu hale getirdiğini ve böylece Bangladeş’in iç siyasetini etkileyebileceğini öne sürmektedir. Bu şüpheleri artıran bir diğer nokta ise, ISKCON’un azınlık haklarını savunma iddiasıyla düzenlediği protestolarda siyasi amaçlı aktörlerin bu toplantıları farklı gündemlerle kullanmasına izin verdiği iddiasıdır. Örneğin, Chittagong’da ISKCON öncülüğünde düzenlenen protestolara Awami Birliği ile ilişkili kişilerin katıldığı ve bu gösterilerde şiddet olaylarının yaşandığı bildirilmiştir; bu durum, örgütün dini amaçlar yerine yabancı siyasi çıkarları mı desteklediği sorularını gündeme getirmiştir.
Bu eylemler yalnızca ISKCON’un Bangladeş’teki itibarını zedelemekle kalmamış, aynı zamanda topluluk liderlerinin ve siyasi analistlerin örgütün iddialarının meşruiyetini sorgulamalarına neden olmuştur. Bazı kesimler, ISKCON’un seçici aktivizmi, Bangladeş’teki Hindu toplulukları etkileyen geçmiş olaylarda sessiz kalması ve mevcut siyasi yüklü söylemlerle uyumlu hareket etmesi nedeniyle bu örgütün dış güçlerin etkisinde olduğunu öne sürmektedir. Bu artan algı, ISKCON’un tamamen dini bir organizasyon olarak imajını zedelerken, çeşitli çevrelerden Bangladeş’in sosyal huzurunu ve egemenliğini bozmayacak şekilde faaliyetlerini sürdürebilmesi için hükümet tarafından daha sıkı bir denetim yapılması çağrılarına yol açmıştır. ISKCON’un temelde ruhani öğretilerle temellendirilen misyonuna rağmen, Bangladeş’teki son eylemleri, örgütün rolü ve ittifakları hakkında daha geniş sorular ortaya çıkarmış ve ülkedeki yabancı dini unsurların siyasi etkisi üzerine ulusal bir tartışmayı tetiklemiştir.
Bangladeş’te ISKCON, oldukça özgün bir bağlamda faaliyet göstermektedir. Ülkede resmi bir kaydı bulunmamasına rağmen, örgüt yakın zamanda Chittagong’da azınlık meselelerini ele alan bir “8 maddelik gündem” sunarak protestolar düzenlemiştir. Ancak birçok analiste göre, bu protestoların azınlık topluluklarının haklarından ziyade Hindistan’ın Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS) gündemini ve Bangladeş’in iktidardaki Awami Birliği’nin siyasi hedeflerini desteklemeyi amaçladığı düşünülmektedir. Daily Amar Desh gazetesi editörü Dr. Mahmudur Rahman, ISKCON’un bu protestolardaki katılımının esasen siyasi olduğunu ve örgütün Hindistan’ın çıkarlarına hizmet etmek amacıyla bir araç olarak kullanıldığını öne sürmektedir.
Bangladeş Hindu topluluğu başkanı Avukat Govindra Chandra Pramanik de benzer bir görüşü paylaşmaktadır. Pramanik, ISKCON’un aktivizminin seçici doğasına dikkat çekerek, örgütün Bangladeş’te Hindu bireylerin veya toplulukların gerçek tehditlerle karşı karşıya kaldığı durumlarda gözle görülür bir şekilde sessiz kaldığını vurgulamaktadır. Pramanik, “Awami Birliği’nin öğrenci kanadı Biswajit’i açıkça öldürdüğünde ya da Awami rejimi döneminde Hindu tapınakları şiddetli saldırılara uğradığında ISKCON neredeydi?” diye soruyor. Eleştirileri ayrıca, Hindistan-Bangladeş sınırında Hindu Bangladeşlilerin Hindistan yetkilileri tarafından uğradığı iddia edilen kötü muameleye ISKCON’un tepki vermemesine de uzanmaktadır. Pramanik, bu tutarsızlıkların, ISKCON’un son faaliyetlerinin gerçekten Hindu haklarını savunmaktan ziyade RSS’nin çıkarlarını ilerletmeyi amaçlayan siyasi bir motivasyona sahip olduğunu düşündüğünü ifade etmektedir.
Chittagong’daki son protestolar sırasında, göstericilerin sivillere ve polise saldırdığı iddia edilen şiddet olayları patlak verdi. Awami Birliği destekçilerinin ISKCON’un bayrağı altında bu protestolara katıldıkları ve kaosu körükledikleri yönünde iddialar ortaya atıldı; bu durum, ISKCON’un barışçıl bir dini örgüt olarak konumunu zedelemektedir. ISKCON liderliği, şiddetten resmen uzak durarak bu olaylara karışan önde gelen bir üyeyi, Chinmoy Kumar Prabhu’yu, görevden aldığını ilan etse de, Prabhu hâlâ ISKCON’un Bangladeş operasyonlarında bir liderlik rolü üstlendiğini iddia etmektedir. Bu hesap sorulamazlık durumu, yerel yetkililer ve kamuoyu nezdinde endişe uyandırmıştır.
ISCKON’un Bangladeş’teki imajını daha da karmaşık hale getiren bir diğer mesele ise tapınaklara el koyma iddialarıdır. Çeşitli raporlar, ISKCON’un başka Hindu tapınaklarını zorla işgal ederek kendi kurumsal kimliği altında yeniden markalaştırdığını öne sürmektedir. Bu tür eylemler, Bangladeş’in Hindu topluluğunun bazı kesimlerini ISKCON’un gerçek niyetlerini sorgulamaya itmiş; geleneksel Hindu kültürel alanlarını zayıflatan ve Hindu topluluğu içinde bölünme yaratan bir teşebbüs olarak görülmesine neden olmuştur.
Gözlemciler, ISKCON’un Bangladeş’teki eylemlerinin, Hindistan, özellikle de RSS ve ona bağlı gruplar tarafından yürütülen daha geniş bir ajandayı yansıttığını öne sürmektedir. Azınlıkların zulme uğradığı anlatısını gündeme getirerek, ISKCON eleştirmenler tarafından, Bangladeş’i Hindu azınlığına düşman bir ülke olarak resmetmeye çalışmakla suçlanmaktadır. Eleştirmenler, bu tür bir portrenin Hindistan’ın çıkarlarına hizmet ettiğini; Bangladeş’in iç işlerine müdahaleyi meşrulaştırmak ve Awami Birliği’nin azınlık haklarını savunan bir imaj kazanmasını sağlamak amacı taşıdığını iddia etmektedir.
Nüfusun %90’ının Müslüman olduğu Bangladeş’te, hükümet genellikle dini gruplar arasında barışçıl bir birlikte yaşamı teşvik etmiştir. Buna rağmen Awami Birliği, Hindistan’ın desteğini kazanmak amacıyla “azınlıkları koruma” söylemini kullanmakla suçlanmakta ve kendisini bölgedeki Hindu haklarının koruyucusu olarak göstermeye çalışmaktadır. Analistler, ISKCON’un bu siyasi stratejiyi, Hint bölgesel çıkarları doğrultusunda kullanarak azınlıkların refahını değil, belirli meseleleri seçici olarak vurguladığını öne sürmektedir. Dr. Rahman’a göre, ISKCON’un mevcut protestoları, Bangladeş’te tarihsel olarak mevcut olan dini uyuma rağmen Hindu mağduriyeti anlatısını yaratmaya çalışarak, Hindistan’ın siyasi etkisini güçlendirmeyi amaçlayan daha geniş bir çabanın parçasıdır.
Bu endişeler göz önünde bulundurulduğunda, Avukat Pramanik ve Dr. Mahmudur Rahman, Bangladeş hükümetinin ISKCON’un faaliyetlerine müdahale etmesi çağrısında bulunmuşlardır. Pramanik, ISKCON’un Bangladeş siyasetine dahil olmasının, ülkenin egemenliği için bir tehdit oluşturduğunu ve inançlar arası uyumu bozabileceğini belirtmektedir. Pramanik’e göre, eğer ISKCON gerçekten azınlık haklarına duyarlı olsaydı, Awami Birliği destekçilerinin Hindu vatandaşlarına saldırdığı ya da Hindu vatandaşlarının Hindistan-Bangladeş sınırında şiddete uğradığı durumlara tepki gösterirdi. Pramanik ve diğer eleştirmenler, ISKCON’un bu meselelerdeki sessizliğini, yalnızca siyasi olarak elverişli olduğunda azınlık hakları konusunda sesini yükseltmesini, son eylemlerinin taraflı olduğunu ve muhtemelen RSS ajandası tarafından etkilendiğini gösterdiğini savunmaktadırlar.
5 Ağustos 2024 tarihinde Şeyh Hasina hükümetinin devrilmesi, Hindistan’ın Bangladeş üzerindeki etkisini önemli ölçüde zayıflatmıştır. Bu gelişme, Hindistan için bir hayal kırıklığı yaratmış ve Hindistan hükümeti, Bangladeş’teki iç siyasi değişiklikleri dikkatle izlemeye başlamıştır. Hindistan’ın, özellikle yeni ABD Başkanı Donald Trump gibi uluslararası figürler aracılığıyla, Bangladeş’teki Hindu nüfusuna yönelik tehditler hakkında yaptığı açıklamalar, Hindistan’ın bölgedeki çıkarlarını korumak amacıyla Bangladeş üzerinde baskı kurma çabalarını ortaya koymaktadır. Bu tür açıklamalar, Hindistan’ın Bangladeş’teki siyasi ve dini ortamı etkilemeye yönelik bir strateji olarak görülmektedir.
Analistler, bu durumun Hindistan’ın, özellikle Hindu toplumunun hakları adına duyduğu endişeleri öne sürerek, Bangladeş hükümetine karşı uluslararası baskı oluşturmaya yönelik bir anlatı inşa ettiğini öne sürmektedir. ISKCON, bu bağlamda, Hindistan’ın çıkarlarını desteklemek amacıyla kullanılan önemli bir araç haline gelmiştir. ISKCON’un Bangladeş’teki protestoları ve etkinlikleri, Hindu haklarının korunmasına yönelik söylemleriyle Hindistan’ın politik müdahalesini meşrulaştırmaya hizmet etmektedir. Ancak, analistlere göre, bu tür temelsiz iddialar ve dini zulüm anlatıları, Bangladeş’in iç işlerine dış müdahale sağlamanın bir yolu olarak kullanılmaktadır. Bu süreç, Bangladeş’in ulusal egemenliğine yönelik bir tehdit oluştururken, Hindistan’ın bölgedeki hegemonyasını yeniden pekiştirmeyi amaçlayan bir stratejinin parçası olarak değerlendirilmektedir.
ISKCON’un faaliyetleri etrafında dönen son tartışmalar, Bangladeş’in egemenliğini ve dinler arası huzuru korumanın önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bangladeş’teki birçok vatandaş, Hindu toplumu liderleri de dahil olmak üzere, ISKCON’un orijinal misyonu olan manevi aydınlanmaya geri dönmesi ve siyasi tartışmalardan uzak durması gerektiğini savunuyor. Bangladeş’in dini hoşgörü geçmişi, Müslümanlar ve Hinduların barış içinde bir arada yaşadığı bir toplum yapısını yansıtarak, halkının değer verdiği birlik ve beraberlik anlayışını ortaya koyuyor. Din veya politika adına bu huzuru bozan herhangi bir organizasyon, halk tarafından şüpheyle karşılanmaktadır.
ISKCON’un tartışmalı faaliyetleri, Güney Asya’daki din ve siyaset arasındaki karmaşık ilişkiye dikkat çekmektedir. Bangladeş için, dini birlikteliğini sürdürmek ve egemenliğini korumak en öncelikli hedef olmalıdır. Pramanik ve Rahman gibi savunucuların hükümete kararlı bir şekilde harekete geçme çağrısı yaparak, azınlık savunuculuğu kisvesi altındaki yabancı etkilerin gözlemlenmesi gerektiğine dikkat çekmeleri, Bangladeş’in tüm topluluklarının barış ve karşılıklı saygı içinde yaşadığı bir ülke olarak kalmasını sağlama amacını taşımaktadır.
ISKCON’un Bangladeş’teki faaliyetlerinin incelenmesi, dini etki ile siyasi manevraların karmaşık bir birleşimini ve önemli bölgesel yansımaları ortaya koymaktadır. Başlangıçta manevi bir hareket olarak kurulan ISKCON, şu an Bangladeş’te, yalnızca dini veya kültürel hedeflere odaklanmak yerine, Hindistan’ın RSS ve Awami League gibi siyasi çıkarlarla uyumlu hareket etmekte gibi görünmektedir. Son dönemdeki protestolar, şiddet olaylarına ve siyasi önyargı suçlamalarına yol açmış olup, ISKCON’un azınlık savunuculuğu kisvesi altında yabancı çıkarları ilerletmeye çalıştığına dair endişeleri gündeme getirmektedir. Ayrıca, Bangladeş’teki Hindu toplumu önderleri tarafından vurgulanan aktivizmin seçici doğası, ISKCON’un yerel Hindu refahına olan gerçek bağlılığını sorgulamaktadır. ISKCON’un Hindu tapınaklarının ele geçirilmesi gibi tartışmalı eylemlere katılması, organizasyonun faaliyetlerinin Bangladeş’in dinler arası huzur geleneğini sarsabileceği algısını pekiştirmektedir.
Bu endişeleri ele almak için, Bangladeş hükümetinin dini organizasyonlar, özellikle de yabancı bağlantıları olanlar için denetim ve şeffaflık sağlaması faydalı olacaktır. ISKCON’un resmi kaydının olmaması, açık yönergelerin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Ayrıca, organizasyonun manevi gelişimi ön planda tutarak, siyasi aktivizmden uzaklaşmayı ve halkın güvenini yeniden kazanmayı düşünmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, Bangladeş hükümetinin, yerli dini ve siyasi gruplar üzerindeki dış etkileri dikkatle izleyerek ulusal egemenliği koruması gerekmektedir. Toplumlar arası yapıcı bir diyalog geliştirmek, ülkenin dini hoşgörü mirasını korumak için kritik bir öneme sahiptir.
Son olarak, etkili bir azınlık savunuculuğu için, ISKCON ve benzeri organizasyonların yerel toplum liderleriyle işbirliği yapmaları ve siyasi motivasyona sahip yabancı çıkarlarla ittifaklardan kaçınmaları önemlidir. Bu şekilde, Bangladeş’in dini azınlıklarının ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilirken, ülkenin bütünlüğünü ve birliğini koruyabilirler. Bu zorlukların düşünceli bir şekilde ele alınması, sadece Bangladeş’in egemenliğini pekiştirmekle kalmaz, aynı zamanda dini organizasyonların birleşmiş ve istikrarlı bir topluma olumlu katkı sağlamalarını temin edecektir.
Analyst: MD Salah UDDIN, Güney Asya Siyaset ve Din Analisti
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-