Kişisel, toplumsal ve yönetim hayatımızda barışçı olmakla yükümlüyüz. Rabbimiz bizim barışçı olmamızı emretmektedir:
“Ey îman edenler! Topluca barışa yönelin. Şeytanın bozguncu adımlarını izlemeyin, zira o sizin apaçık düşmanınızdır. Hakikatin birlikteliği sağlayıcı bütün delilleri size geldikten sonra tökezlerseniz, Allah’ın karşı konulamaz kudret sahibi olduğunu ve yerli yerinde emirler verdiğini bilin. (Bakara 208-9)
“İslâm karşıtları/saldırganlar barışa eğilim gösterirse sen de göster ve Allah’a güven. Hiç şüphesiz O, kapalı kapılar ardında konuşulan sözleri duyan, yapılanları da görendir.”(Enfal 61)
Barış İçin Arabulucu Olmak
Rabbimiz barışçı olabilmemiz için arabulucu olmamız gereğini bize öğretmekte ve vazife olarak da omuzlarımıza yüklemektedir. Kurân’ımızda şöyle buyrulur:
“Bütün müminler kardeştir. (Fert veya toplum olarak çeliştikleri ve çatıştıkları zaman) iki kardeşinizin arasını bulun ve huzur iklimine girebilmeniz için Allah(ın barışa yönlendirici emirlerine aykırılık) tan korunun.” (Hucurat 10)
Saldırganla Savaşmak
Şanı Yüce Rabbimiz, barışa yanaşmayarak ve arabuluculuğa karşı çıkarak saldırganlığını sürdürmek isteyecek tarafa karşı mazlumdan yana tavır koyup gereğinde savaşmamızı da şöylece emretmektedir:
“Müminler içinden iki grup çatışır/savaşırlarsa onlar arasında barışı sağlayın. Siz barışı sağlamaya çalışırken bu iki gruptan biri diğerine haksız bir şekilde saldırırsa Allah’ın barış buyruğuna boyun eğdirinceye kadar, saldırgan tarafla siz de savaşın. Saldırganlıktan vazgeçerlerse aralarını adalet ölçülerini uygulayarak bulun. Bu arada adil paylaşımı da sağlayın, çünkü Allah, adil paylaşım yapanları sever.” (Hucurat 9)
Saldırganla Barış Yapmamak
Saldırgana karşı savaşılırken ödün de verilmemeli, kararlılık gösterilmelidir. Açıkçası saldırılar sürdürülürken barış da istenmemelidir. Rabbimiz şöyle buyurur:
“Allah’ın koyduğu sınırlar içinde ve üstün konumda savaşırken, korkup gevşemeyin ve barış için yalvarıp yakarmayın. Allah sizinle beraberdir ve O, yaptıklarınızın karşılığını eksiltmeksizin tam olarak da verecektir.” (Muhammed 35)
Barışı Hukuki ve Sosyal Adaletle Sağlamak
Saldırgan taraf barışa dönüş yaparsa hukukî ve sosyal adaleti uygulayarak barış sağlanmalıdır. Çünkü Sulh’un pek hayırlı olduğunu açıklayan (Nisa 128-9) Rabbimiz, izlememiz gereken yöntemini de şöylece açıklamıştır:
“…(Çelişip çatışanların) aralarını adalet ölçülerini uygulayarak bulun. Bu arada Allah’ın koyduğu ölçülere adalet gösterin / adil paylaşımı da sağlayın…”(Hucurat 9. Kıst’ın pay anlamı düşünülmelidir.)
Hukukî ve sosyal adalet temel haklar ve özgürlükleri içerdiği gibi ülke imkânlarından görev-hak dengesi içinde paylaşımı da içermektedir. Değinilen haklar ve özgürlüklerin Din hürriyeti yanı sıra Dil özgürlüğü ve eğitimini içerdiği de açıktır. Çünkü Dil farklılığı, Allah’ın, bilgisi ve kudretinin belgesi olarak sunduğu bir nimettir:
“Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Allah’ın varlığın ve yaratıcılığını gösteren belgelerdendir. Bu farklılıkta bilgi ve bilinç sahipleri için gerçekten alınacak ibretler vardır.” (Rûm 22)
Peygamberimiz Kur’ânî Sulh İlkelerini Uygulamıştır
Peygamberimiz yukarıda Kur’ân âyetleri ile özetlenen ilkelerin bütününü uygulayıp örneklendirmiştir. Hudeybiye anlaşması yalnızca bazı pratik örnekleri içermektedir. Meselâ O, anılan anlaşmada barış görüşmeleri yapılırken kısa süreli yararlar değil uzun vadeli amaçlar gözetmiştir. O, anlaşma metnine” Allah’ın Peygamberi” olarak yazılmasına karşı çıkılmasını bile kabul etmiş, böylece kendisi dahil kişiler üzerinden değil ilkeler üzerinden görüşmeler yapılması gereğini öğretmiştir.
Ara buluculuğun Erdemi ve Ara Bozuculuğun Yıkıcılığı
Yazımızı, Peygamberimizin, ara buluculuğun erdemini ve ara bozuculuğun yıkıcılığını bildiren bir hadisiyle bağlayalım.
Allah Şanını artırsın O, sahâbilerine öğretmek amacıyla şöyle sorar:
– Size (farz olanların dışındaki ) namaz, oruç ve zekât derecesinden daha üstün/daha sevaplı bir amel öğreteyim mi?
Evet, evet öğret Ya Resûlellah! denildiğinde ise şöyle buyurur:
– Sözünü ettiğim amel, ihtilaflı kişileri-toplulukları uzlaştırmaktır.
Ara bozmak ise kökten kazıyıcıdır. Saçın kökünü kazır demiyorum ha! Dînin (öğütlediği îman, ahlâk, adâlet va barış hayatının) kökünü kazıyıcıdır. (Tirmizî, Kıyame 57)
Ali Rıza Demircan