islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5031
EURO
36,4292
ALTIN
2.955,81
BIST
9.302,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

BAŞIMIZA GELENLER 1

BAŞIMIZA GELENLER 1
12 Nisan 2023 09:00
A+
A-

İnsanın hissesine hayattan düşen de ceza mutsuzluk ve huzursuzluk değildir. Hiç bir insan dünyaya –birilerinin iddia ettiği gibi- çile çekmek için gelmemiştir. Hayat insanoğlu için zindan değil deneme süreci, iyiye (tekâmüle) doğru yarış alanı, sonsuzla bağ kurmak için yola çıkılan bir yolculuktur.

İnsanın hayatta karşılaştığı şeyler onun kişisel tercihiyle, çevre şartlarıyla ve başkalarının yaptıklarıyla bağlantılıdır. Zira insan tek başına değildir. Onun bazı eylemleri başkalarına ulaştığı gibi, diğer insanların yaptıkları eylemlerden bazıları da kişiye ulaşabilir. Bunlar doğru veya yanlış, faydalı veya zararlı, huzur verici veya üzücü olabilir.

Bu sebeple insanın başına gelen veya karşılaştığı şeylerin dört kaynağı vardır diyebiliriz:

Birincisi: Başa gelenler Allah’tan olabilir.

Din dilinde buna fitne, belâ ve musibet, kısaca imtihan (deneme-sınama) denir. İnsan bazen kendi iradesi olmadan bazı şeylerle karşılaşır. Bazı şeylerden mahrum kalır, bazı sıkıntılara uğrayabilir. Allah (cc) kullarının nimetle denediği gibi zorluklarla da denebilir. Burada kişinin hiç bir dahli yoktur.

Hastalık, felaket, kaza, afetler, ihtiyarlık, elden ayaktan düşmek, özürlü/engelli olmak, fakir düşmek, kuraklık, deprem ve bundan dolayı zorluk veya kıtlık, Allah yolunda çekilen zorluklar birer musibet mi? Evet.

İnsan bunlarla karşılaşır mı? Evet.

Bunlardan dolayı insan kederli, mutsuz olabilir mi? Evet.

Bu gerçeği bilen mü’min isyan etmez, esef etmez, ah vah etmez. Bilir ki Allah’ın kendisi için takdir ettiğinde mutlaka bir hayır vardır.

Burada yapılması gereken şey sabretmektir. Zira Allah (cc) sabredenlerle beraberdir. İlâhi belâ ve musibetlere sabreden şükretmiş, şükreden kulluk yapmış, kulluk yapan imanının gereğini yapmış olur.

İmanın gereğini yapmak da mutluluktur, huzurdur, itminandır.

Allah (cc) kuluna bir sıkıntı, yük, musibet, zorluk, daha doğrusu kulun hoşlanmadığı bir şey verdiği zaman onu mutlaka sevap, günahlarına keffâret, daha çok sevap olarak ona geri öder. Her bir musibete, her bir hastalığa, her bir belâya karşılık verir. Zorluklarını kolaylığa, zahmetlerini rahmete çevirir.

Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu: “Müslümana isabet eden hiçbir musibet yoktur ki, Allah onlarla (hatalarını) örtmesin, hatta bir diken batmasına kadar…” (Buhârî, Merda/1 no: 5640)

“Müslümana yorgunluk, hastalık, gam, hüzün, eziyet, hatta diken batmasına kadar ne gelirse gelsin, Allah bunlarla ancak onun hatalarını örter.” (Buhârî, Merda/1 no: 5641)

Sa’d bin Ebî Vakkas (ra) Rasûlüllah’a (sav);

-Yâ Rasûlallah! Hangi insanların başına gelen belâ daha şiddetli olur? dedim. O da;

-“Rasûller, sonra sırayla (Allah katında) rütbece en üstün olanlar. Kul, dininin (zayıflığı ve kuvvetliliği)ne göre belâya uğrar. Eğer dininde kuvvetli ise belâsı şiddetli olur, eğer dindarlığında gevşeklik varsa dindarlığı nispetinde belâya uğratılır. Nihâyet kul üzerinde hiçbir günah kalmayarak yeryüzünde dolaşınca belâ onun peşini bırakır” dedi. (İbni Mâce, Fiten/23 no: 4023. Dârimî, Rikâk/67 no: 2786. Ahmed bin Hanbel, 1/172)

“Hiçbir müslüman yoktur ki, (ayağına) bir diken veya ondan büyük bir şey batsın da onun sebebiyle kendisine bir derece verilmesin ve bir günah silinmesin.” (Müslim, Birr/14-46 no: 6561-6568)

“Kendisine hastalık veya başka bir şeyden eza isâbet eden hiçbir müslüman yoktur ki Allah onunla günahlarını ağacın yapraklarını döktüğü gibi dökmesin.” (Müslim, Birr/14-45 no: 6559)

Allah’tan gelenlere karşı şu tavırlar daha isabetli:

1.Hayatın bir imtihan olduğunu akıldan çıkarmamak

“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk 67/2. Bir benzeri: Enbiyâ 21/35)

Allah (st) kullarını bazen nimetle, bazen musibetle imtihan eder. Müslümanlar hayatın bir sınama olduğuna inanırlar. Buna göre elimizde olan nimetler birer sınav aracı olduğu gibi, başımıza gelen felaketler de, musibetler de birer deneme sebebidir.

2.“Biz Allah’tan geldik…” diyebilmek

Musibetlere karşı böyle demek her babayiğitin harcı değildir. Bunun için güçlü bir imana, Allah’ın takdirine rıza gerekir.

“Onlar (sabredenler); başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” (Bekara 2/156)

3.Olumlu düşünmek ve ümitvar olmak

Zira her şey için mutlaka bir çıkış yolu vardır. Kur’an bunu haber veriyor.

“… Kim Allah’tan korkup-sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter…” (Talak 65/2-3)

Bir sonraki âyette; “… Kim Allah’tan ittika ederse (korkup sakınırsa), Allah ona işinda kolaylıklar yaratır” (Talak 65/4) deniyor.

4.“Bunda da vardır bir hayır” diyebilmek

“… Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bekara 2/216)

5.Allah’ın hakkımızdaki hükmüne ve iradesine hazır olmak, ya da takdirin Allah’a ait olduğunu unutmamak

Bir mü’minin, Allah’ın kendisi için veya toplum için koyduğu hükümler karşısındaki tavrı, reaksiyonu veya pratikte yaptıkları onun  İslâmi hayatının ölçüsünü belirler.

Allah ve Rasûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (Ahzab 33/36. Bir benzeri: Tevbe 9/51)

Kaza ve kadere inanan bir kimse, bazı zorlukların, bazı hastalıkların, bazı musibetlerin Allah’tan geldiğine ve bunun bir deneme olduğunu bilir.

“Mükâfatın büyüklüğü, belânın büyüklüğüne göredir. Şüphesiz Allah (cc) bir kavmi severse onları (çeşitli belâlara) mübtelâ kılar. Kim (belâ ve musibete) rıza gösterirse Allah’ın rızası o kimseyedir. Kim de (denemeye) öfkelenir (ilâhî hükme rıza göstermez) ise Allah’ın gazabı o kimseyedir.” (İbni Mâce, Fiten/23 no: 4031)

6.Mülkün Allah’a ait olduğunu unutmamak

“Onlar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şâhittir.” (Burûc 85/9. Ayrıca bkz: Âli İmran 3/98. En’am 6/19. Hac 22/17. Sebe’ 34/47. V.d.)

7.Eldekine razı olmak

Mülkün Allah’a ait olduğuna, O’nun her şeyi dilediği gibi takdir edip yarattığına inanan bir kimse elinde ne var ise ona razı olur

8.Her zorluktan sonra kolaylık gerçeğini hatırlamak

Allah (cc) hz. Muhammed’e bildirdiği gibi her zorluktan, her sıkıntıdan, her felâketten sonra; bir kolaylık, bir ferahlık, bir nimet vardır.

“Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.” (İnşirah (94/5-8)

Hüseyin K. Ece

Zaandam

 

 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.