İlk Yazımızda tesettürlü kadınlarımız ve kızlarımızın niçin açıp saçıldığını irdelemiştik.
İkinci yazımızda tesettürlü olup namaz kılmayan kadınlarımız-kızlarımızı konu edindik.
Bu yazımızda ise namazlı olup tesettürsüz olan kadınlarımızı, kızlarımızı konu edineceğiz.
Bir özet sunarak söze girelim:
Namaz Kelime-i Şehadet getirilerek Allah ile yapılan sözleşmenin yenilenmesidir. Ana ibadetimizdir. Rabbimizin huzurunda sorgulanacağımız ilk görevimizdir. Allah’ımızın rızasına erdirecek en faziletli ameldir. Çünkü namaz Allah’ın egemenliği fiilen tanımadır. Onun hükümranlığına boyun eğiştir.
Tesettür de imandır, ibadettir, ahlâktır, estetiktir ve sağlıktır. O da Rabbimizin ruhumuz yanı sıra bedenimiz üzerindeki egemenliğini kabuldür.
Birbirinden bağımsız iki ayrı farz görev olsa da devamlılık için tesettür namaza, namaz da tesettüre muhtaçtır.
Kendi özgün ve özgür varlığına, evrene, yeryüzüne kendisini çevreleyen doğal varlıklara bakan kişi Allah’a imanını pekiştirir ve Ona ibadet etme ihtiyacını duyar. Kalplerin huzuru Ona yönelişle gerçekleşebileceği için dua ve namaz cezbedicidir. Daha da önemlisi hayatımızı ilahi irade çizgisinde yaşayabilmek için ihtiyaç duyulacak enerji de sürekli olarak Allah’a yönelişle yani genelde dua ve özelde namazla sağlanabilir.
Bu sebeple olacak, Allah, kendisine ve elçisi Muhammed’e imanın ardından ama ailevî ve sosyal hayatımızı yönlendirici yasalarını koymadan namaz görevini yüklemiştir. Namaz İslamî hayat içinde ana görevimizdir. Namaz Cennet’in de ana yoludur
Beş vakit namaz kılan bir mümin kadın ve erkeğin eşini, çocuklarını ve mallarını bırakarak hicret etmek ve silahlı savaşa girmek dahil, ağır geleceği için yapamayacağı hiç bir ilahi görev yoktur.
İman eden ve namaz kılan kadın tesettür emrini de uygulayabilir. Ülkemizde eğitim sisteminde, medya ve iş dünyasında tesettürsüzlük egemendir, doğru. Dışlayıcı, aşağılayıcı ve yerici olumsuz etkiler de vardır, bu da bir hakikat. Ama bütün bunlar tesettürü engelleyici değildir.
Böyle iken namaz kılan kadınlarımızın tesettürsüzlüğü doğal görerek sürdürmeleri anlaşılır gibi değildir.
Burada bilgi ve bilinç yoksunluğu sebebiyle namazı önemseyip tesettürsüzlüğü mesele edinmeyen başta ana baba olmak üzere aile fertlerinin ve ilişkide bulunulan yakın çevrenin olumsuz etkilerinden söz edilebilir. Modernist ilahiyatçılar ve şeyhlerin tesettürün dini bir emir olmadığı şeklindeki görüşlerinin tesettürsüzlükte büyük payı olduğu da söylenebilir.
Yaşadığımız şartlar ne olursa Müslüman kadınlardan tesettür görevi düşmez. Bilgi ve bilinç eksikliği yoksa er geç iman ve namaz tesettüre götürecektir.
İslami ölçülere uygun olmayan giyim tarzı Kur’an diliyle ifade edersek Münker’dir. Yani İslâm Dini’nin ve imanla ayarlı aklın kabul edemeyeceği bir eksikliktir. Namaz ise Münker’lerden koruyucudur.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:
“SANA vahyedilen bu ilahî kelâmı oku (ve başka insanlara ilet.) Namazında dikkatli ve devamlı ol: çünkü namaz insanı Münker’den; İslam Dini’ne, olgun akla ve sağduyuya aykırı olan her türlü şeyden alıkoyar; Allah’ın namazı sebebiyle kulunu anması ise gerçekten en büyük erdemdir. Allah bütün yaptıklarınızı bilir”. (Ankebût 29/45)
Evet, kulluk bilgisi ve bilinci ile sürekli olarak kılınan namaz tesettürsüzlüğü giderir. Ama tesettüre girilemediği için namaz asla bırakılmamalıdır. Bu azim bir günah olur.
Namaza her hal ü kârda devam edilmelidir. Çünkü kılamayacaklarını bildirerek namazdan affedilmelerini isteyen yeni Müslüman olmuş Taif heyetine Peygamberimiz buyurduğu gibi “Namazsız Müslümanlıkta hayır yoktur.”
Ali Rıza Demircan