Jakoben Laik Baskı
Başarı olarak nitelenecekse Cumhuriyet döneminin en başarılı olduğu alan jakoben yani baskıcı, dışlayıcı ve ötekileştirici laiklik adına insanların sindirilmesidir. Allah’ı nimetleri üzerinden gereğince sevemeyenler ve azabından korkuyu içselleştiremeyenler endişeyi/korkuyu putlaştırmışlardır. Bunun tezahürlerinden biri hastalıklı / çift kişilikli olmaktır. Bundan kastımız farklı yerlerde değişik görüntü vermektir. Bu tür çiftkişiliklerin hastalıklı olduğunda şüphe yoktur.
Bu hastalıklı – çift kişilikten korunmak için görüşlerimi apaçık beyan etmiş; İslâm’ı dışlayıcı, ötekileştirici ve baskıcı laikliğe karşı olduğumu, İslâm ceza hukuku ilkeleri olan hadler dahil İslâm’ı bir bütün halinde hayat düzeni olarak gördüğümü açıklamışımdır. Bunun bedeli yedi defa ağır ceza ve devlet mahkemelerinde yargılanmak oldu. Üstelik Ahmet Hakan gibi imam hatip kökenliler tarafından bile radikal görüldüm.. Elhamdü lillah bu durumdan şikayetçi değilim, üstelik iftihar ediyorum.
Bu konuyu bu gün ele alışımın sebebi Meral Akşener hanımefendinin iki ayrı görüntüsü oldu. Bu görüntüler o kadar yaygın ki Meral kardeş eleştirilecekse milyonlar eleştirilecek demektir.
Hastalıklı – Çiftkişiliğin Görüntüye ve İfadelere Yansıması
Hastalıklı… kişilik görüntüye ve ifadelere yansır. Meral hanım Hacı Bayram’ı ziyaret ederken baş örtüsüne kadar tesettürlüdür. Asil ve güven verici bir görünümdedir. Keşke ruh dünyasıyla birliktelik içinde hep bu görünümde kalabilseydi, biz de ona duacı ve yardımcı olabilseydik. Tesettür Rabbimizin Kur’ânî buyruğudur. Kendileri ile evlenilebilir namahrem ve yaşayan erkeklere karşıdır. Hacı bayram merhum ölüdür. Geleni göremez. Onu ziyarette örtünmenin anlamı nedir? Burada laikliğin zıddına kutsala saygısızlık şeklinde algılanan hurafeci halk baskısı vardır. Bu tür baskı, laik yasal baskı kadar etkilidir. Siyasi hayatı da bitirebilir.
Meral hanımın Anıt Kabir’i ziyaretinde ve toplumdaki modern görünümlü erkeğimsi hali ise bilinen alıştığımız görüntüde. Onun ruh köklerimizden kopuşluğu yansıtan karanlık modern hali, kısmen laikliğin yasal ve hem de halkın bir kesiminin ruhsal/kültürel baskısının ürünüdür.
Meral Hanım Hastalıklı Milyonları Temsil Eden Örnektir
İyi de baskıların çocuğu olan Meral hanımın verdiği zıd görüntülü hastalıklı çiftkişilikli halini kim eleştirebilir toplumumuzda?
Bırakınız renkten renge girebilen ve bazılarımız gibi atatürkçülükte karar kılan siyasileri ve yöneticileri, ilahiyat akademisyenlerimiz, matruş ve kravatlı müftülerimiz arasında hastalıklı/çift kişilikli olmayan kaç Adem kaç Havva vardır? Cemaatleri ve kısm-ı azamiyle tarikatleri unuttuğumu sanmayın. Onların şekilci çoğunluğunun bu gibi konuları anlayabilecek düzeyleri de talepleri de yoktur.
Değinilenlerin pek çoğu bir araya geldiğimizde İslam’a bağlılık söylemi içindedir. Ama meclisi ve muhatapları değiştirin yüzde doksanı laiktir, atatürkçüdür, şeriat karşıtıdır. Kendilerini mazur göstermek için de bin dereden su getirirler. Entelleri de tarihselciliğe sığınırlar.
Sahi İlahiyat Akademisyenlerimizin ve Müftülerimizi Amacı Nedir?
Çok yakın bir geçmişte bir ilahiyat fakültesi dekanımıza, “ilahiyat akademisyenlerinin ve yetiştirdiğiniz müftüler ve imam hatiplerin amacı nedir, ülkemizi İslâmî kurallara doğru geliştirme amaçları var mıdır?” diye sorduğumda, ürktü ve de üzüldü fakat müsbet bir cevap veremedi. Çünkü verebileceği bir cevabı yoktu.
Seküler/laik düzenlerin insanlığı maddeten ve manen sömürdüğü ve insanlığın İslam’ın iman ve yaşam kurallarına muhtaç olduğu böylesi bir dönemde İslâm adına gayeli olamayanlar veya diğer bir ifadeyle İslâm’ın risk üstlenebilecek müjdelenmiş gariblerinden olamayanlar hastalıklı çift kişilikler değil de nedir?
Bu satırları yazarken birden bir bilgemizin “Haramlar içkiler gibi sarhoşluk verseydi kaç ademoğlu ayık kalabilirdi? “şeklindeki sözleri aklıma geldi.
Mânevî sarhoşluk olan hastalıklı/çiftkişilikli olmak maddî sarhoşluk da verseydi sarhoşlarımızı taşımak için herhalde Belediye otobüsleri ihtiyacı karşılayamazdı.
Sözü hepimizi düşündürmesi ve ürpertmesi gereken âyetlerle bitirelim:
“ İnsanlardan Allah’a inandık diyen öyleleri var ki Allah’ın yasaları çizgisinde yaşarken bir hak mahrumiyetine/cezaya uğratılınca insanların kendilerine yönelik bunaltıcı seküler baskısını Allah’ın azâbıymış gibiçetingörürler. Rabbinden gerçek îman sahiplerinebir yardım/ zafer gelince de müminlere ‘ biz sizinle aynı çizgide beraberiz ‘ derler. İyi de Allah, bütün yaratılmışların kalplerinden geçenleri en iyi bilen değil midir?
Allah, gerçekten iman edenlerin de, ikiyüzlülerin de kimler olduğunu mutlaka gösterecektir.
İslâm’ın îman ve yaşam kurallarını tanımayıp inkâr edenler, iman edenlere ‘bizim yolumuza uyun hatalarınızın günahlarını biz yükleniriz’ derler. Halbuki onlar, bunların günahlarından hiç mi hiç bir şey yüklenemezler, şüphe yok onlar, yalancılardır.” (Ankebût 10-13)
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…