Batı’da İslamofobi: Tarihten Günümüze Süregelen Bir Nefret
Avrupa’da İslam düşmanlığı, köklü ve derin bir geçmişe sahiptir. Günümüzde bu düşmanlık, özellikle Kur’an-ı Kerim’in yakılması gibi provokatif eylemlerle kendini göstermekte ve bu eylemler, ifade özgürlüğü adı altında savunulmaktadır. Ancak bu tür eylemler, Batı medeniyetinde İslam’a karşı uzun bir süredir var olan olumsuz bakış açısının bir yansımasıdır. İslam düşmanlığının Batı’daki tarihine bakıldığında, Haçlı Seferleri’nden başlayarak, modern zamanlarda Müslümanlara karşı yapılan ayrımcılık ve nefret suçlarına kadar uzanan bir süreç karşımıza çıkar.
İslam düşmanlığının Batı’daki kökenleri, Orta Çağ’a kadar gitmektedir. 11. yüzyılda başlayan Haçlı Seferleri, Batı’da İslam’a ve Müslümanlara karşı oluşan önyargıların güçlenmesine neden olmuştur. Haçlılar, Kudüs’ü ve diğer kutsal toprakları ele geçirme amacıyla Müslümanlara karşı büyük bir savaş başlatmış ve bu süreçte Müslümanlara karşı derin bir nefret ve düşmanlık beslenmiştir.
18. ve 19. yüzyıllarda Batı’da gelişen Oryantalizm hareketi, İslam ve Doğu toplumlarını Batı medeniyetine göre geri kalmış, barbar ve ilkel olarak resmetmiştir. Bu anlayış, Batılı devletlerin İslam coğrafyasını sömürgeleştirme sürecinde meşruiyet kazanmak için kullandıkları ideolojik bir araç haline gelmiştir. Oryantalist yazarlar ve akademisyenler, İslam’ı ve Müslümanları sürekli olarak olumsuz bir şekilde tasvir etmiş, bu da Batı’daki İslam düşmanlığını daha da derinleştirmiştir.
21. yüzyılın başında, 11 Eylül 2001’de ABD’de gerçekleştirilen terör saldırıları, Batı’da İslam’a karşı büyük bir nefret dalgasının başlamasına yol açtı. İslamofobi olarak adlandırılan bu yeni dalga, Müslümanların terörizmle ilişkilendirilmesi, camilere yapılan saldırılar ve Müslümanların günlük yaşamlarında karşılaştıkları ayrımcılıkla kendini gösterdi.
Son yıllarda Avrupa’da İslam’a ve Müslümanlara karşı düşmanlık, daha görünür ve açık hale gelmiştir. Özellikle Kur’an-ı Kerim yakma gibi eylemler, bazı Avrupa ülkelerinde ifade özgürlüğü olarak savunulmakta, ancak bu, İslam’a karşı duyulan derin önyargının ve nefretin bir ifadesi olarak yorumlanmaktadır. Bu tür eylemler, sadece dini değerlere yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda Müslüman toplumunu marjinalleştirme ve dışlama girişimidir.
Tarihsel olarak köklü bir geçmişe sahip olan İslam düşmanlığı, Batı medeniyetinde uzun yıllardır varlığını sürdürmektedir. Günümüzde, bu düşmanlık, sözde özgürlükler adı altında daha da meşrulaştırılmaya çalışılmakta ve Müslümanlara karşı sistematik bir ayrımcılık olarak kendini göstermektedir. Ancak, bu tür eylemler, toplumsal barışı tehdit eden ve İslam’a karşı var olan olumsuz önyargıları besleyen tehlikeli birer provokasyondur. Müslümanların ve İslam’ın Batı toplumlarındaki yerini korumak ve bu düşmanlığa karşı durmak, tüm insanlık için bir sorumluluk olmalıdır…
MİRATHABER.COM