…Emperyalist vizyon, sömürü çarkı, finansal oyunlar, patent ve teknoloji üstünlükleri ile batı medeniyetinin müreffeh ve konforlu döngüsü artık sürdürülebilir olmaktan çıktı.
Bu durumu uzun örneklerle anlatmaya girişmeden kısa başlıklarla betimleyecek olursak:
Batının akıl hocaları bu fotoğrafı tüm netliği ve verileri ile çok önceden hükümetlerine ilettiler. Ancak onlar bu düşüşü yavaşlatacak çözümleri, yine eski zulüm ve adaletsiz uygulamalarına başvurarak bulmanın dışında bir çözüm üretemediler.
Bu durum global olarak, dünyanın jandarmalığını yürüten ABD’ne de tüm sömürgeci güçlere karşı da derin bir nefret ve kalıcı bir güvensizlik oluşturmuştur.
2012’de Fransa Cumhurbaşkanı Holland’ın Cezayir katliamını bir hata olarak tanımlaması ya da ABD Başkanı J. Biden’in Kızılderililere yaptıkları katliam ve asimilasyonlardan dolayı özür dilemesi hiçbir şeyi değiştirmiyor. Özellikle Afrika’da sömürgeci ülkelerin eski yaptırım güçlerinin kalmadığını görmek gerek. Çin, Rusya, Türkiye gibi ülkelerin sahada aktif olmaları hem insan gücü hem ekonomileri asırlardır sömürülen Afrika ülkeleri için çıkış kapıları anlamına geliyor ve cellatlarına karşı dik durmalarında etken oluyor. Diğer bir deyişle sömürgecilerin ekonomik, siyasi, dini ve silah gücü artık eskisi kadar sökmüyor.
Batıda bu gelişmeler karşısında derin rahatsızlıkların oluştuğu ortada. Avrupa’da aşırı sağın ivmelenmesinin altında da Türkiye karşıtlığı ve İslamofobi hareketlerinin altında da bu gerçeklik başat bir etken.
Batıda eski zalimliklerin bölgesel vesayetçiler eliyle perdelenerek sürdürülebileceğini uman ahmak siyasetin varlığı bile, Avrupa’nın dünyaya ihraç ettiği medeniyet söylemleriyle derin çelişkiler barındırıyor…
Global arenada dünyanın jandarmalığını üstlenen hâkim ekonomisi ABD görevinde zerrece adil olamadı. Bu adaletsizlik diğer ülkeleri farklı ekonomik paktlar arayışına itti. ABD Convertbl olan dolar para birimini dünya ticaretinin tamamına hâkim kılmak istiyor. Ancak bu da çeşitli paktlar ve ambargolar sebebiyle artık gerçekleşmesi olanaksız bir hayal. Zira hiçbir ülke geçmişte yaşanan keyfilikleri bile bile yarın ABD’nin ambargosuna ve parasal varlıklarına kendinden menkul sebepler ile el koyması riskine razı değil.
Günümüz uluslararası ticaretinde trend, her ülkenin kendi parasıyla ticaret yapmasına evrilmektedir.
Bu oluşumun güçlenmesi, ABD’nin SWIFT sisteminin ipini çekecek olan büyük bir hamledir!..
İngiliz siyasetçi ve eski Avam Kamarası Üyesi George Galloway’de benzer yorumu yapıyor. Kendisi, TUSAŞ saldırısının Erdoğan BRICS zirvesindeyken gerçekleşmesinin asla tesadüf olamayacağını dillendirdi. Galloway demecinde, “NATO üyesi ve Avrupa Birliğinde üyelik aşamasında olan Türkiye’nin BRICS’e yanaşması bunları delirtti” ifadelerini kullandı. BRICS’i “dünyayı değiştirecek yeni bir oluşum” olarak nitelendiren Galloway, üye ülkeler arasındaki serbest para transferinin ABD’nin SWIFT hegemonyasına ket vuracağını ifade ederek “Bu, ABD diktatörlüğünün sonunu getirir” dedi.
Görülen o ki; Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nin meydana getirdiği BRICS ekonomik oluşumu, şimdiden batı medeniyetinin en büyük korkusu haline dönüşmüş bile.
Akamete uğrayan İMEC Koridoru için öngörülen güzergâh.
Çin’in devasa üretim gücü ile Batıyı endişelendirdiği ve tedbir almaya sevk ettiği ortada. Ancak herşeye rağmen Çin, devasa üretim çarkını akamete uğratmamak için tüm ambargolara rağmen İran ve Rusya’nın enerji kaynaklarına derinden ihtiyaç duyuyor.
Enerji demişken Rusya’nın batıya açılan enerji musluklarının kapısının Türkiye olacağını ilan etmiş olmasının, Arap yarımadası ve Irak için de harikulade verimli bir açılım olduğuna değinmek gerek.
Batı cephesini kızdıran ve tüm orta-uzun vadeli planlarını allak bullak eden şu gelişmeleri de not etmeden geçmek olmaz.
Türkiye’nin denizaşırı üs ve askeri iş birlikleri büyük bir stratejik oluşumun göstergesidir.
Tüm bunlar ve dahası ABD’nin stratejik hedefleri için açık tehdittir ve muhataplarınca böyle de algılanıyor.
*****
BRICS oluşumu ve sonrasında Türkiye’nin istikametini bu platforma çevirmesi ihtimali bardağı taşıran damla oldu. Türkiye’nin bu yöndeki tercihinin önemi, ABD ve Avrupa ile Rusya ve Çin’in başını çektiği oluşumların dengesinin bıçak sırtı olmasındandır.
Türkiye, son 20 yıldaki dinamiği ile dünyaya dağılmış Türkler ve Müslüman halklar üzerindeki etkisini de katarak bu bıçak sırtı dengeyi diğer tarafın aleyhine bozacak özgül ağırlığa sahip konuma gelmiştir. Silah Sanayi ve Makine Sanayi’ndeki Türkiye’nin mukayeseli üstünlükleri göz ardı edilemeyecek ehemmiyet ve cesamettedir. Buna maden varlıkları, tarımsal üretim kabiliyeti, yukarıda adı geçen dünyaya dağılmış Türk ve Müslümanların beklentileri, ABD ve İsrail’e karşı oluşan nefret bagajının taşınamaz boyuta ulaşması vb…
Sayılabilecek daha birçok global ve yerel gerekçeler batı cephesinin çöküşünün parametrelerini oluşturmaktadır.
Tüm bunların ardından, son çeyrekte Türkiye’nin başına gelenlerin sebebini sormak abesle iştigal değil midir!…
HASAN MUSTAFA ARSLAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-