Prof. Dr. Ali Seyyar
Değerli okuyucularım;
Zannedilmesin ki bizler sadece ün yapmış yerli akıl hastalarımızın bazen muhtemel sebep-netice münasebetini de tahlil eden acıklı hallerini yansıtmaktayız. Mesela Sultan V. Murat’ın akıl hastalığına yol açan sebeplerin arasında genetik özelliklerinin ötesinde bir Müslümanın fıtratına aykırı Masonik düşünceler, tahtta çıkma hırsı ve aşırı alkol tüketimini belirlemiştik.
https://www.mirathaber.com/sultan-v-muradin-akil-hastaligina-dair-3/
Bugün ise size objektif bir yaklaşımla sanata aşırı düşkün paranoyak bir kraldan bahsedeceğim: Bavyera Kralı II. Ludwig (1845–1886). Ludwig, Münih’e yakın Nymphenburg Sarayında doğar. Kral II. Joseph Maximillians’ın oğlu olarak 1864 yılında tahta çıkan II. Ludwig, 1866 yılında Avusturya ile birlikte Prusya’ya karşı “Alman Savaşı”na katılır ve bir yıl sonra Prusya Devleti ile bir anlaşma yapar. 1870 yılında Bismark’ın inisiyatifi ile Prusya Kralı Wilhelm’in Alman Kayseri olmasını kabul eder. Buna karşılık olarak Bismark, saray inşaatlarının devamını sağlayabilmek için, Bavyera Kralına büyük miktarlarda malî desteklerde bulunur.
Sanata ve saraylara çok düşkün olan Bavyera Kralı, kendi döneminde üç büyük şato inşa ettirmiştir. Bunun en görkemlisi Neuschwanstein Sarayıdır (1869-1886). Almanya yıllarımda minare görünümlü kulelere sahip olan bu sarayı ziyaret etmiştim.
Saray inşaatları, Bavyera maliyesini krize sokmasına rağmen, ölümüne kadar devam etmiştir. Siyasî yönden artık Prusya’nın yanında yer alan Bavyera Kralı, Alman-Fransız savaşında Prusya’ya destek olur. 1875 yılından itibaren Kral Ludwig, toplumda pek görülmez. Saraylarına sığınan Kral, garip ve tuhaf bir hayat yaşamaya başlar. 30 yaşlarından sonra paranoya hastalığına yakalandığı söylenir. Bu psikolojik rahatsızlığından dolayı tıbbî bir rapor ile 9 Haziran 1886’da tahtan indirilir. Bir gün sonra amcası Luitpold tahta çıkar. Çok geçmez, 13 Haziran 1886 tarihinde özel doktoru ile birlikte “Berg” Sarayına yakın Starnberg gölünde boğulmuş olarak bulunur. Ölümü veya intiharı, bugüne kadar tam olarak aydınlatılamamıştır.
Kişiliği, Eşcinselliği ve Paranoya Hastalığı
Kral, kadınlardan pek hoşlanmazdı. Özellikle kısa bir nişanlılık döneminden sonra kadınlara karşı nefreti daha da artmıştır. Yakın çevresinde hiç bir kadını görmek istemezdi. Erkeklere karşı ilgisi ise dikkat çekici idi. Hastalığından önce de erkeklere ilgi göstermekteydi. Ancak, paranoit döneminde bu ilgi gittikçe artmıştır. Farklı cinsel temayüllerinden dolayı kendisinin eşcinsel olduğuna hükmedilmiştir. Eşcinsel yaşantısının somut tezahürleri, iki boyutlu olarak kendisini göstermiştir. Sosyal statü bakımından toplumun en alt tabakalarına mensup okuma yazma bilmeyen genç erkeklerle özellikle 1881-1882 yıllarında cinsel ilişkilere girmiştir. Bunu bizzat yazdığı mektuplardaki itiraflardan tespit etmek mümkündür.
Diğer taraftan sosyo-kültürel yönden daha üst konumlarda bulunan erkek sanatçılara kendisine duygusal yönden çok yakın hissetmiştir. Sanata ve müziğe aşırı derecede bağlı olan Kral, bunu açıkça mektuplarına da yansıtmıştır. 12 Haziran 1865 yılında ünlü müzisyen Richard Wagner’e yazdığı mektubunda “Yüce, ilahî arkadaş” diye başlar ve “Siz ve Tanrı! Ölüme kadar, öbür dünyanın saltanatına kadar sizin sadık kulunuz Ludwig” cümleleri ile bitirir. Bir başka mektubunda ise Wagner’e şu ifadeleri kullanmaktadır: “Sizi düşünmek, mesleğimin yükünü hafifletmektedir. Siz yaşadıkça benim hayatım da harika ve neşe verici olmaktadır. Ah sevgilim, siz hiç ölmemelisiniz, ta ki bizler sizin gibi bir kahramandan ebedî istifade edebilsin”.
Bazı varsayımlara göre, cinsel ihtiyaçlarını gideremeyen, cinsel tercihlerini yaşayamayan veya bunları bastıran bazı kişilerde belirgin bir psikolojik sorun görülebilmektedir. Dolayısıyla şahsî rahatsızlıklar ve kişilik bozukluları ile cinsel hayat arasında bir bağ vardır. Daha somut bir ifade ile sosyo-kültürel ortama göre şizofreni (paranoya) ile eşcinsellik arasında karşılıklı bir ilişki bulunmaktadır.
Nitekim ilk defa 1911 yılında yaptığı bir çalışmada E. Bleuer, birçok paranoit şizofren kişide homoseksüel unsurlar tespit etmiştir. Moore ve Selzer ise 1963’de yaptıkları bir çalışmada benzer sonuçlara ulaşmışlardır. Bu araştırmada 128 paranoit-şizofren erkeklerin % 61’inin ve paranoit olmayan 77 şizofren erkeğin % 30’unun eşcinsel temayül gösterdiği tespit edilmiştir.
II. Luwig’in eşcinselliği üzerinde bir fikir yürütebilmek için, cinsel hayat ile ilgili bazı varsayımları bilmekte fayda vardır:
Büyük bir ihtimalle Kral, var olan cinsel iştiyakını kontrol altına alıp bastıramamıştır. Nedendir bilinmez kadınlara duyduğu erotik ilgisizlikten dolayı da cinsel arzularında da bir sapma meydana gelmiştir. Cinsel sapma ise zamanla patolojik bir hâl almaya başlamış ve Kral’ın psikolojik hastalığını da derinleştirmiştir. Buna göre iyice belirgin hâle gelen cinsel sapma eğilimleri, paranoyaya yol açmış olabileceği gibi paranoyanın bir sonucu olarak da bunlar meydana çıkmış olabilir. Klinik psikoloji açısından cinsel sapma, ruhî bir hastalıktır ve bu hastalığa yakalanan kişinin de aslında psiko-terapötik yönden tedavi edilmesi gerekmekteydi.
Bavyera Kralı, mutlak anlamda üstün bir siyasî güce sahip idi. Ancak o, mütevazı olmak yerine kendisini aşırı biçimde beğenmiş ve önemsemiştir. Kişilik olarak bu da ayrıca narsist eğilimlere yol açmıştır. Böyle bir durumda, istediğini yapmakta serbest olan eşcinsel bir lider, cinsel tercihlerini gerektiğinde sadist yöntemlerle de gerçekleştirmek ister. Nitekim Kral, en âdi cinsel dürtülerini, avamdan seçtiği genç adaylar üzerinde kurduğu cinsel hâkimiyetin ötesinde sanatçılara duyduğu platonik veya romantik cinsel aşk ile tatmin etmiştir.
Kral, uyuşturucu ve ileri dönemlerde de artan miktarlarda alkol kullanması ile gayri ihtiyari olarak cinsel sapma eğilimini kuvvetlendirmiştir. İlk dönemlerde sanata, estetiğe ve mitlere gösterdiği aşırı ilgi, aslında tabiî cinsel bastırma veya avutmanın bir tezahürü olarak değerlendirilebilir. Ancak, bunda yeteri derecede başarılı olamamıştır. Siyasî güç, zihnî dünya, yaşama tarzı, maddî güç ve sanata bakış açısından ifrat (aşırılık) çizgisinde hareket etmiştir.
Fıtrata ters düşen öyle ciddî sapmalardır ki bunlar, akıl, ruh ve vicdan bile buna dayanamaz. Paranoya, belki de bu yüzden ortaya çıkar. Çaresizlik içinde boğuşan böyle bir kişi, Kral dahî olsa, çoğu zaman çözümü yok oluşta veya kendini yok etmekte arayacaktır. İntihara teşebbüs eden hasta ruhlu insanlar, değişik yöntemler kullanır. Bavyera Kralı ise, tahtından olduktan bir kaç gün sonra doktoru ile birlikte sarayına yakın bir gölde boğulmuş olarak bulunur. Özel doktoru da boğulmuş olarak bulunması, olayın siyasî cinayet şüphesini de gündeme getirmiştir. İşte tarihî şahsiyetler, bazen böyle bilinenleriyle ve bilinmeyenleriyle aramızdan tuhaf bir şekilde ayrılmaktadır. (1)
(1) Kullandığım Kaynaklar:
– Seyyar, Ali; Meşhur Ruhsal Özürlüler; Hayat Yayınları; İstanbul; Mayıs 2006.
– Rudolf Sponsel; Ludwig II., Liebe und Sexualität – War Ludwig II. homosexuell? Gesellschaft für Allgemeine und Integrative Psychotherapie –IP-GIPT. Erlangen.
– Moll, A.; Berühmte Homosexuelle; 1910.
– Margerette Botzian; “Pragmatischer Phantast”; Focus; 17/2002.
– Jean Louis Schlimme; Ludwig II-Traum und Technik; Buchendorfer Verlag; 2002.