islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4768
EURO
36,3253
ALTIN
2.957,23
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Bayramların Sekülerleştirilmesi

Bayramların Sekülerleştirilmesi
21 Haziran 2024 09:15
A+
A-

Bayramların Sekülerleştirilmesi

Farklı inançlara ve kültürlere göre her toplumun kendine özgü “özel günleri” vardır. Bu özel günler o toplumun yakın veya uzak tarihinde yaşanmış bir olayın hatırasını canlandırır.

Müslümanlar senede iki kere ve toplam yedi gün bayram yaparlar. Ramazan ve Kurban Bayramı.

Hz. Peygamber (s.a.)’in belirlediği söz konusu iki bayramda yeryüzünün atmosferinde bir değişiklik olur; sanki havaya derin bir kutsallık, insanın ruhunu aydınlatan, içini ferahlatan bir nur siner. Herhalde insanın fizik ve metafizik hayatının, mülk ve melekut aleminin en açık hissedilir, ruhen tecrübe edilir şekilde iç içe geçtiği zamanlardır bayram günleri.

Ulusal/milli bayramlarla mukayese edildiğinde İslami/dini bayramların apayrı özellikleri var. Ulusal bayramlar devlete aittirler; tabiatları gereği emir, otorite ve dünyevilik kokarlar.

Devlet kaç gün öncesinden  kurumları ve kuruluşlarıyla harekete geçer; sokakları, caddeleri bayraklarla donatır, toplumu bayramı kutlamaya hazırlamaya çalışır. Eskiden devlet yetkilileri bayrak asmayanlara ceza yağdırır, diretmek isteyenleri vatan haini ilan eder, yine bayram günü işyerlerini zorla kapattırır; devlet erkanı nutuklar atardı. Son senelerde bu türden yukarıdan ta’limatlar azaldı.

Ancak bütün bu tantanaya rağmen insanların ruh dünyasında, şehirlerin manevi hayatında en ufak bir kıpırdanma olmaz. Olmaz, ama yine de televizyonlar akşamları “halk bilmem ne ulusal bayramını büyük bir coşku ile kutladı” diye haber verir.” Aslında devlet, bile bile hem halkı hem kendini aldatır. Çünkü kimsenin bir şeyi coşkuyla kutladığı yok. Bütün ulusal/milli bayramlar,  derunî ve manevi boyutları olmayan maddi, seküler ve resmi törenlerdir sadece. Bu bayramlara bir tür resmi müsamere diyebiliriz.

Ramazan ve Kurban bayramları ise kendiliğinden insanları harekete geçirir. Günler öncesinden evlerde, mutfaklarda bir telaş, bir hazırlık başlar. Çarşı pazar canlanır. Herkes iyi kötü yiyecek, giyecek bir şeyler bulur. Çocukların aile imkanlarına göre bayrama yaptıkları hazırlıklar, onlara alınan elbiseler, verilen bayramlıklar ömürleri boyunca unutulmaz.

Kısaca bayramlar birer şenliktir ve yediden yetmişe her sınıftan insan bu şenliğe ruhen iştirak eder. Öyle ki inanmayanlar dahi bu manevi ziyafetten bir parça nasiplenirler.

Maalesef son yıllarda bayramlar algı dünyamızda müthiş bir suistimale uğramış bulunuyor. Sanki artık bayramlar insanların manevi bir şenliğe katılıp birbirini ziyaret ettiği, akrabalık bağlarını güçlendirdiği özel zamanlar olmaktan çıkmış, evden ve şehirden kaçıp tatil yapmanın vesilesi olmuşlardır. Dinle uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı çevrelerin veya dinin manevi tadına varma şansına sahip olamayan laiklerin bayramları birer tatil vesilesi olarak algılamalarını anlamak mümkün. Ancak müslümanların bu sürece katılmalarını anlamak zor. Bir bakıyorsunuz, birkaç gün öncesinden çoluk çocuğunu toplayanlar şehri terk etmişler. Herkesten, arkadaş, dost ve akraba çevresinden uzak bir tatil köyünde bayramlarını geçiriyorlar. İçleri bir parça cızz edenlerin en çok yapabildiği şey, bayram sabahı yakın akrabaya bir telefon açıp bayramlarını tebrik etmekten ibarettir. Şimdi telefonla bayramlaşma da seyrekleşti, yerini Whatsap aldı.

Tabii ki bayramlar bu şekilde kutlanmaz.

Bu tür münker adetler birer bid’attır ve bayramların hakiki amaçlarına aykırıdır. Tatile ve eğlenceye indirgenmiş kutlamalar, bayramların bir tür laikleştirilmesidir ve yazık ki belli bir gelir düzeyine sahip Müslümanlar da, farkında olsun olmasın, dinlerini laikleştiriyorlar. En tehlikeli laiklik siyasi olanı değil, bu türden hayatın iç düzenini değiştiren, hakiki anlamını tersyüz eden sekülerleşmedir.

Bunun farkında olan Müslümanların yapmaları gereken şey, bize Sünnet’te öğretildiği ve sahih gelenekte yaşatıldığı gibi, bayramların sekülerleştirilmesine muhalefet edip bayramı hakiki ve sahih anlam ve maksadına uygun kutlamaya devam etmektir.

Ali Nalbantoğlu

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.