Yeni Şafak yazarı Ersin Çelik’in kaleme aldığı “Bella Hadid’in tırnağı ve Gülşen” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz…
Filistin asıllı model Bella Hadid’in başına gelenleri duydunuz değil mi? İsrail’in katliamlarına tepki gösterdiği ve halkının yanında olduğunu ilân ettiği için dünyaca ünlü markalar peş peşe onunla çalışmayı bıraktı.
Bella Hadid’in babası Filistinli. Annesi, babasından boşandıktan sonra kızını alıp Kaliforniya’ya götürmüş ve Hadid, Amerikan kültüründe büyümüş. Modellikte hızla yükselen Hadid, 2016 yılında sektör uzmanları tarafından “Yılın Modeli” seçildi. 2017 yılına kadar ise mesleğindeki başarısının yanında; ilişkileri, alkollü araç kullanması, aldığı toplum hizmeti cezasıyla gündeme geldi. Magazin haberlerini takip edenler bilir. Modellerin tırnakları dahi haber konusudur. Bella Hadid işte böyle ünlü biriydi.
Hadid, son birkaç yıldır da dini ve siyasi görüşleriyle gündemde. İnişli çıkışlı hayatının tam ortasında Müslüman olduğunu ilân etti çünkü. Filistinli kimliğini ön plana çıkardı. Bir röportajında, “Her gün babamla birlikte olmayı ve Müslüman bir kültürde yaşayabilmeyi çok isterdim ama bu isteğim bana verilmedi” dedi. 8 Aralık 2017’de çok cesur bir çıkış yaparak, Trump’ın İsrail ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararına karşı Londra’daki protestolara katıldı. İşte bu duruş Hadid’i “piyasadan” silinme noktasına getirdi.
İsrail karşıtlığı ve Filistinli duruşunun bedelini ödetmeye başladılar. Öyle ki sosyal çevresini bile sindirdiler. Yıllardır birlikte oturup yemek yediği arkadaşlarının artık kendisini evlerine almadığını söylüyor ve ekliyor Hadid: “Ama Filistin davasından geri adım atmayacağım.”
Bella Hadid, hem siyasi hem ekonomik hem de insani bir duruş sergiliyor. Takdir ediyoruz. Burası tamam. İsrail’in ABD vatandaşı dünyaca ünlü bir ismi nasıl izole ettiğini de görüyoruz. Ünlüler dünyasında İsrail karşıtı cümle kuran, paylaşım yapan hemen herkes ya işleriyle tehdit ediliyor ya da işlerinden oluyorlar. Mel Gibson’ın başına gelenleri, uzun zaman nasıl yok edildiğini hatırlayın.
İngiliz The Times gazetesi, Oscar ödüllü oyuncular Javier Bardem ve Penelope Cruz’un, Gazze’ye saldıran İsrail’i soykırımla suçlamalarından sonra şöyle bir haber yayınlamıştı:
“Hollywood stüdyolarının önde gelen bazı isimleri, özel konuşmalarda, İsrail’i açıkça eleştiren kişilerin, Hollywood’ta iş bulmakta zorlanacağını söylüyor.”
Ne kadar net değil mi? Medya aracılığıyla uyarı ve tehdit!
Peki konserinde imam hatiplilere “sapık” diyerek nefret söylemi ortaya koyan şarkıcı Gülşen, bu lafları bir Yahudi topluluğu ya da İsrail devleti için söyleseydi ne olurdu? Hemen cevap vereyim; bütün kariyeri biterdi! Bundan sonrasını iyi takip edin, Gülşen bu süreçten mağduriyetle ve belki de güçlenerek çıkacaktır. Çünkü Türkiye’de “düşünce özgürlüğü” diye tek taraflı, hukukun da üstünde işleyen bir mekanizma var. Bu mekanizma, Gülşen ve elitlere; mütedeyyinlere, İslâmî eğitim alanlara, İslâmî kimlikli siyasetçilere oy verenlere her türlü hakaret etme, aşağılama, tahkir etme ve nefret kusma hakkı veriyor. Onlar da bu hakkı tepe tepe kullanıyorlar. Çünkü karşılarında onlara sosyal yaptırım uygulayacak, geri adım attıracak ekonomik ve sivil bir organizasyon yer almıyor.
Oysa aynı Gülşen, eşcinsellerin ikinci sınıf insan muamelesi görmemesi için mücadele eden sanatçı görüntüsü veriyor. “LGBT aktivisti” imajı çizmeye çalışırken; kendisi gibi düşünmeyen ve yaşamayanlara, imam-hatiplilere ve dindarlara ikinci sınıf insan muamelesi yapabiliyor. Genelleme yaparak hepsine “sapık” diyor. Konserinde LGBT’yi desteklemeyenleri azarlayıp, “gözüm görmesin sizleri” dercesine arkalara gönderiyor. Şikâyet ettiği ayrımcılığı kameraların önünde bizzat kendisi yapıyor, nefret söylemiyle imam-hatiplileri hedef gösteriyor. Şimdi de “İslâmcıların linç etmeye çalıştığı modern Türk kadını” algısına oynayacak. Arkasına da LGBT lobisini alacak.
Bu arada Gülşen senelerdir Londra’da yaşıyor, fakat orada tanınıp ciddiye alınmıyor. Türkiye’de ise sahnede soyunarak, seyircilerin kucağına oturarak, LGBT bayrağı açarak ve son olarak da bütün imam-hatiplilere nefretini kusarak gündeme gelebildi. Şarkı söylüyor ama ne ilginçtir ki sesiyle haber olamıyor. Lady Gaga’nın kötü taklidi olmanın ekmeğini yiyor. Gülşen’i el üstünde tutanlar ise sıradan bir popçudan “kadın hakları aktivisti sanatçı” çıkarmaya çalışıyorlar. Ancak boşuna uğraşıyorlar çünkü ellerindeki “malzeme” bu.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/ersin-celik/bella-hadidin-tirnagi-ve-gulsen-2063848