Analiz

BENİM ŞEHİRLERİM 4/ TRABZON

‘’Kalıcı dostluklar diye çıktık yola. Hayat rüzgârının hepimizi başka iklimlere savuracağı devrandır şimdi. Hepimizin bambaşka dağların zirvesine uçacağı devrandır şimdi. Fakat biz biliyoruz ki nerede olursak olalım, karşı dağlardan birinin zirvesinde bir ‘gönül dostumuz’ bir ‘ruh kardeşimiz’ var ve ne olursa olsun daima bizimle, yanımızda… En kuzeydeki yıldız seni hatırlatacak nasılsa.’’

Kader bu. Biz üniversite son sınıftayken hazırlanan yıllıkta benim sayfama bu satırlar yazılmış. Ülkenin en güneyinde yaşayan biri için kuzey işaret ediliyor ve onun ataması birkaç ay sonra ülkenin kuzeyine, Trabzon’a çıkıyor. Trabzon’da dağların yüksek kısımlarına kurulmuş bir beldeye atanıyor. Evet, kader ya da ilginç bir tevafuktur bu. Ege ve Akdeniz’den farklı olarak şehirler, Karadeniz bölgesinde dağla deniz arasına sıkışmış genellikle. Trabzon da sanki denizin kıyıyı hırçın dalgalarla dövmesinden yorulmuş ve geri çekilmiş, çareyi de dağlarla uzlaşmakta bulmuş bir kent. Birkaç adım atsan ya denizdesin ya da dağda. Nihayetinde hoş bir uzlaşı olmuş. İnsanlarının fazlaca bir şikâyeti de yok bu durumdan. Denizle dağın, dağla gökyüzünün ilişkisini bir aşk hikâyesi olarak da okuyabiliriz. Dalgalar; kavuşma ümidi içinde, can havliyle dağlara kavuşmak arzusu ve coşkusu ile çabalar durur. Bundandır hırçınlığı Karadeniz’in. Dağlarsa göğe sevdalıdır sanki. Uzanır durur yukarılara, bir dua serenadı eşliğinde.

Trabzon adının Evliya Çelebi’nin halk etimolojisi kaynaklı bilgilerine dayanarak ‘tuğra-bozan’dan geldiğini ifade etmeyi seven kent mensupları, bununla ne kadar güçlü olduklarının da altını çizmekten hoşlanırlar. Öyle ya akçenin/paranın üstündeki tuğrayı (paranın tura kısmını) parmaklarıyla bastırarak bozmak ciddi bir güç gerektirir. Ancak kaynaklarda şehrin ismi ile ilgili farklı rivayetlerin varlığını da burada belirtmeliyiz.

Şehir, dağ ile deniz arasına sıkıştığından burada her bir metrekarelik alan çok kıymetli oluyor. Her yeri değerlendirmek için yoğun bir çaba sarf ediliyor. Eski yerleşim yerlerinde dar sokaklar neredeyse zorunluluktan oluşmuş. Dar oluşu ile bilinen tarihi Uzun Sokak alış verişin, ticaretin kalbi gibidir. Başka noktalarda ticari mekânlar açılsa da insanlar alışkanlıktan olsa gerek Uzun Sokak ziyaretini aksatmaz. Benzer durumu diğer şehirlerde de görmek mümkün aslında.

İçinde türlü zorlukları barındıran coğrafyasına rağmen tarih boyunca farklı milletlerin ilgisini çekmiş olan Trabzon, Roma ve Bizans’tan sonra Osmanlı egemenliğindeki yıllarda önemli bir şehzadeler kenti olmuştur. Bu şehzadelerden en bilineni de Yavuz Sultan Selim’dir. İşlek bir limana sahip olması onun öneminin günümüzde de devam etmesini sağlamıştır.

Trabzon’a gittiğim ilk andan itibaren yörenin kendine özgü farklılıkları ile karşılaşmaya başladım. Yemek yemeye gittiğim lokantada sipariş ettiğim köfte için garsonun ‘’Kaç gram olsun?’’ sorusu beni şaşırtmıştı. Biz porsiyon hesabı yapıyoruz; onlar gram, kilo hesabı yapıyormuş. Yine pilav üstü kadayıf ve baklavanın yanında ayran ikramları benim için ilginç deneyimlerdi. Özellikle ev yemekleri, pek alışık olmadığım ama kendine has özellikleri, lezzeti olan bundan dolayı çok kişinin severek yediği yemeklerdi. Ancak Akçaabat köftesi başta olmak üzere pideleri, döner ve diğer et yemekleri ile hamsi herkesin zevkle yediği, beğendiği yemekleridir şehrin. Özgün mutfak kültürü olan bir kenttir bu açıdan Trabzon.

Trabzon insanının pratik zekâsı da dikkatimden kaçmadı orada bulunduğum sürede. En ilginç olanlarından birini aktarayım: Özellikle yaşlılar, sık sık yağmur yağdığı için yanlarına aldıkları şemsiyelerini ellerinde değil de şemsiye tutamağını ceketlerinin boyun kısmına arkadan asarak taşırlardı. Böylece her iki elleri de boş kalırdı ve işlerini daha rahat yaparlardı. Bu ve buna benzer pratik zekâ uygulamaları onların fıkralara çokça konu olmalarına sebep olmuştur. Bazı fıkraları reklam olsun diye kendilerinin uydurduklarını da düşünmüyor değilim. Mevzuya böyle bakınca çokça fıkra ve pratik zekâdır Trabzon.

Kıyı şeridinin neredeyse her noktası doğa harikası yerler olarak karşımıza çıkar. Beşikdüzü ilçesinden başlayıp Of ilçesine kadar her köşede sahilin muazzam güzelliğini doyasıya yaşarsınız. Sahil boyunca uğradığınız yerlerde Vakfıkebir ekmeği, çeşit çeşit peynir, tereyağı, fındık ve çay gibi yiyecekler ile namı dünyaya yayılmış Sürmene bıçaklarını, keşan olarak adlandırılan Trabzon bezini ve ekonomik durumunuz uygunsa bir kuyum harikası olan Trabzon hasırını alabilirsiniz. Bu kez doğal ürünler ve güzellikler diyarı Trabzon karşınıza çıkar buralarda.                                                    Keyifli vakitler geçireceğiniz pek çok yer var. Başta Sisdağı, Sultanmurat, Kadırga, Kulindağı, Erikbeli olmak üzere yaylaları, eşsiz güzellikteki Uzungöl ve hem tarihi hem de mimari öneme sahip Sümela Manastırı’nın yanı sıra koca şehri ayaklarınızın altına seren Boztepe ilk sıralarda yer alırlar. Bu yönüyle de keyifli anlar şehridir Trabzon.

Trabzon benim için pek çok ilki yaşadığım şehridir. Meslek aşkımın başlangıç noktasıdır burası. İlk öğrencilerim, ilk dersim, ilk tören konuşmam, ilk denetimim, ilk çok uzun yolculuğum, ilk bir evde tek kalışım, ilk heyelan korkum…

Bu kent, hayatımdaki hangi insanla özdeşleşiyor bende, onu söyleyeyim şimdi de. Bu kent ‘eş sadakatidir’ daha çok. Trabzon, hayat arkadaşımla nikâhla başlayan ve inşallah ölüm ve sonrasına kadar çıktığım tertemiz bir yolculuktur. Aşk yolculuğudur yani. Ve şüpheden arınmış sadakattir kesintisiz. Aşkın her halidir. Cahit Sıtkı’nın:           

’Güzelsin ya ne olursan ol girdin hikâyeme                                                                      

Çok değil sana uyup evi barkı terk ettiğim                                                                   

Ancak sen güzellikte gül yaraşır pencereme                                                         

Uykusuz gecelerimde kokusunu duyduğum.’’ dizelerinde karşılığını bulduğum en samimi hikâyemdir. ’’Deniz gözlerine vurgun aşk abidesidir gönlüm.’’  mısraını yazma nedenim olan Denizgözlüm’ün, tüm zorluklara katlanışıdır.  Tahammül edişidir. Hakkını ödeyemeyişimdir. Baba olma duygusunu ilk tadışımdır. Hülasa Trabzon, bende en çok da aşkın yalın halidir.

Evet Trabzon, ‘’en kuzeydeki yıldız seni hatırlatacak nasılsa.’’                                                                                                                   EYYUP YÜKSEL

View Comments

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

4 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

5 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

9 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

9 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

11 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

11 saat ago