Beyin Göçü, Çöküşe Giden En Kestirme Yoldur!!
En parlak gençlerin Türkiye‘den ayrılması, ülke için potansiyel bir çöküş teşkil eden ve giderek büyüyen bir endişe kaynağıdır.
Beyin Göçü ile birkaç ülkemizden kişinin ayrılması önemli sorunlara yol açmaz. Ancak ülkeyi terk etmeye devam eden genç yeteneklerin sayısındaki artış endişe vericidir. Beyin göçü devam ederse Türkiye maazallah bir çöküşün eşiğine gelebilir. Sorun beyin göçünün bu eşiği çoktan aşılmış olmasında yatıyor. Çünkü Bireylerin olduğu gibi toplumların niteliği ve bekası genç yetenekli beyinlere bağlıdır. Merak ederek, düşünerek, sorarak, sorgulayarak, araştırarak ve itiraz ederek bilgiye ulaşmanın yolunu bilen gençlerin beyin göçü yoluyla yurt dışına gidişi toplumun yetişmiş insan sermayesini yitirmesi ve geleceğinin kararması demektir.
Bu endişe verici durum bir gecede ortaya çıkan bir şey olmayıp, uzun yıllar boyunca yapılan tercihlerin bir sonucudur. Beyin göçünü tersine çevirmek ve kaybedilen kapasiteyi yeniden inşa etmek önemli ölçüde zaman alacaktır. Elbette yeniden inşa zordur. Zira yıkmak kolaydır ancak kaybedileni yeniden inşa etmek zordur. Türkiye’nin şu anda karşı karşıya olduğu önemli sorunları ele almak ve çözmek için gerekli kapasiteye sahip olup olmadığı konusu da en büyük endişe kaynağıdır. Belki de sorunların çözümüne katkıda bulunabilecek kapasiteye sahip olanların çoğu ülkeyi çoktan terk etmiş olabilirler. Bu durum sorunu daha da ağırlaştırmakta. Ve Türkiye’nin acil sorunlarını etkili bir şekilde ele alma kabiliyetine ilişkin şüpheleri artırmaktadır.
Bu çıkmazın üstesinden gelebilmek için hükümetin en parlak genç beyinleri elinde tutacak stratejilere yatırım yapması ve onları ülkede kalmaya ve ülkenin kalkınmasına katkıda bulunmaya teşvik edecek bir ortamlar oluşturması gerekmektedir. Bu ise cazip kariyer fırsatları sunmayı, destekleyici bir iş ortamını teşvik etmeyi ve yetenekleri besleyen eğitim araştırma sistemlerine yatırım yapmayı içerir. Bu sayede Türkiye, bugün karşı karşıya olduğu beyin göçünü tersine çevirip zorlukları ele alma ve çözme kapasitesini yeniden kazanabilir. Ancak bunun için hem hükümetin hem de toplumun bir bütün olarak uzun vadeli planlama, kararlılık ve ortak çaba göstermesi gerekecektir.
Huzur olduğunda, bireyler ve toplumlar daha mantıklı düşünebilir ve uygulanabilir stratejiler geliştirip hayata geçirebilirler. Bu sorunun tamamen ortadan kaldırılması hemen mümkün olmasa da menfi etkilerini yavaşlatacak veya azaltacak adımlar atmak iyi bir başlangıç noktasıdır.
Beyin göçünün sebeplerinden birinin ekonomik sebeplerden olmasına rağmen sağda solda ekonominin her şey olmadığını iddia edenler yanılıyorlar. Aksine, ekonomi toplumları şekillendirmede ve bireylerin refahını etkilemede merkezi bir rol oynamaktadır. İstikrarlı ve gelişen bir ekonomi büyüme, kalkınma ve genel refah için gerekli kaynakları ve fırsatları sağlar. Dolayısıyla, barış ve istikrarı yeniden tesis ederken aynı zamanda ekonomik istikrara da odaklanmak uzun vadeli ilerleme ve başarı için elzemdir. Ülkemiz bu başarıyı yakalayabilirse bırakın beyin göçünü dışarıdan ülkemize beyin göçünü bile sağlayabilir.
Size aynı zamanda Mirat Haberde makaleleri yayınlanan İktisat Hareketi’nin kurucusu ve başkanı da olan Prof. Dr. Mete Gündoğan hocanın bana aktardığını bir anekdotu örneklendirmek istiyorum;
Ekonominin düşüşte olduğu toplumlarda ise sokaklardaki emniyet ve güvenlik duygusu azalır. İnsanlar sorunlara ve tehlikelere karşı daha duyarlı hale gelir. Ve bir tür sorunla karşılaşmadan yolda yürümek, araba kullanmak mesleğini icra etmek zorlaşır. Aynı zamanda kötüleşen ekonomik koşullar, sosyal huzursuzluk ve suç için uygun ortam oluşmasına sebep olur. Herkes birbirine karşı aşırı temkinli hale geldiğinden, bireyler arasındaki güvende hızla aşınır. Bu güven eksikliği, toplum içindeki sorunları daha da şiddetlendirerek toplulukların bir araya gelmesini ve birbirlerine destek olmasını zorlaştırır. Emniyet ve güven duygusunun kaybedilmesi de beyin göçünü teşvik edici bir unsurdur.
Ayrıca, toplumda saygı ve şefkatin yokluğu da zor durumdaki ekonominin bir başka zararlı sonucudur. Bireyler mali zorluklarla karşı karşıya kaldıklarında, genellikle yalnızca kendi hayatta kalmalarına ve refahlarına odaklanırlar. Başkalarının ihtiyaçlarını ve mücadelelerini ihmal ederler. Yardımlaşma, sadaka ve zekât kültürü de zafiyete uğrar ve bencillik yaygınlaşır. Bencil zihniyet ise insanlar artık birbirlerine karşı nezaket ve anlayışa öncelik vermediği için sosyal dokuda bir bozulmaya yol açar. Sosyal dokunun bozulması da beyin göçünü teşvik edici bir unsurdur.
Hatta beyin göçü sadece donanımlı ve iyi eğitim almış insanların yurt dışına gitmesi değildir. İmkân tanındığında, üretebilen çalışabilen hatta icat çıkarabilecek nitelikli insanların basit ve rutin işlere mahkûm edilmesi de beyin göçüdür. İş yaşamındaki mobbing gibi uygulamalardan yılan insanların, kendi kabuğuna çekilmesi de bir beyin göçüdür aslında.
Uygarlıkların hem beşiği hem de mezarlığı olarak zengin bir tarihe sahip olan Anadolu, hatalarından ders almayan medeniyetlerin ve eski krallıkların başına gelebilecek sonuçların çarpıcı örnekleri ile doludur. Bir zamanlar bu bölgede gelişen pek çok uygarlık, kendi yanlış adımları nedeniyle gerilemiş ve sonunda yok olmuştur. Ne yazık ki, önceki uygarlıkların yaptığı hataları yapmaya devam ettiğimiz için tarih tekerrür ediyor gibi görünüyor.
Beyin göçünü durdurup tersine çevrilmesi üzerinde düşünmemiz ve geçmişteki hatalı politikalarımızı değiştirmek için bilinçli çaba sarf etmemiz zorunludur. Toplumlar ancak sevgi, şefkat, saygı ve vatanseverliğe kolektif bir bağlılıkla gerçekten gelişebilir. Ve karşılarına çıkan zorluklara dayanabilirler.
Çok ilginç bir beyin göçü bilgisiyle makaleme son vermek istiyorum;
Portekiz Futbol Federasyonu: “Türk hakemlerini kendi lig maçlarımızda görevlendirmeye hazırız” diye çağrıda bulunmuş. Bu önce Mühendis, öğretmen, doktor, hemşire ve diğerleri derken şimdi de hakem göçü kapıda.
İlk etapta çözüm için 2019 yılında Sanayi Bakanlığı ve Tübitak tarafından uygulamaya konulan tersine beyin göçü ile ilgili çalışmalar yeniden canlandırılmalı. Geri dönüşü teşvik edici düzenlemeler hayata geçirilebilir.
Gelişmiş ülke nasıl olunur?
– Gayri safi milli gelir yüksekse,
– İnsani gelişme endeksi yüksekse,
– Kişi başına düşen milli gelir yüksekse,
– Nitelikli iş gücü yüksekse,
– Dışardan beyin göçü fazlaysa,
– Hukuk ve adalet endeksi yüksekse…
…
Sadi ÖZGÜL
YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
MİRATHABER.COM – YOUTUBE
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…