Metan gazı, oksijensiz ortamlarda oluşur ve patlayıcı bir gazdır. Yüce rabbimizin bizlere bahşetmiş olduğu en önemli nimet olan akledebilme yetisi, beyin sayesinde olur. Onun için beyin, vücudumuzun en önemli organıdır. Vücudumuzun bu önemli organını, yaşadığımız 21. Asırda maalesef “izm’ler” çöplüğüne döndürdük. İslam gibi, vahiy yoluyla bizlere gönderilmiş saf, temiz, berrak bir din varken, beyinlerimizi “İzm’ler” çöplüğüne döndürmemiz, beynimize oksijen gitmesini engelleyen bir ortam oluşturdu ki, metan gazı oluştu da patlama noktasına geliverdi. Artık beyinlerimiz mi patlıyor, insanlık mı patlıyor, bunun kararını siz verin.
Beynimizin acilen oksijene ihtiyacı var. Hem de acilen… İslam oksijenine…
Metan gazı çöplük olan yerlerde (çöplerin vahşi depolama sistemiyle toplandığı yerler) aneorabik bakterilerin yardımıyla oksijensiz ortamda çürüme sonucu oluşur ve patlamaya hazır bir gaz haline gelir. “İzm’ler” çöplüğüne dönen ve İslam oksijeniyle rahatlayamayan beyinlerimiz metan gazı üretiyor ve patlamaya hazır duruma geliyor. Hatta sosyal hayatımızın birçok alanında patlamalar başladı bile…
*Seküler hayat insanları bencil ve egoist yaptı. İnsanlar artık sadece kendisi için yaşıyor. Dünya yansa, sadece kendi hasırının derdine düşecek insanlar topluluğu olduk. Eş dost, anne-baba, çoluk-çocuk, konu-komşu hiç derdimiz değil. Aynı çatı altında kapı komşumuzu tanımamak bizlere bırakın ıstırap vermeyi, umurumuzda bile olmuyor. Yaşadığımız seküler düşünce ve hayat, bizim beynimize oksijen gitmesine izin vermiyor. Oysa Peygamberimiz’in (sav) “Cebrail (as) komşu hakkında o kadar çok telkinde bulundu ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım”(Buhari Edeb 28) hadisi şerifini yüreklerimize nakşedip beynimize İslam oksijenini gönderebilseydik, seküler hayat belki de bizi bu kadar yıpratamazdı.
*Boşanmalar her yıl artarak devam ediyor da bu konuda önlemler de alınmıyor. Gençlerimiz artık nikah yoluyla birlikte olmak yerine, nikahsız yaşamayı seçiyorlar. Daha berbat durum ve konumda olup bunu savunanlar da var ama onları yazmak ve söylemekten emin olun hayâ ediyorum. Çünkü bu gençler bizim gençlerimiz, bizim evlatlarımız. Gençlerimiz veya insanlarımızın “biz Allah huzurunda nikahlandık” gibi saçma sapan bir düşünce içinde olmaları da beyinlerine oksijen gitmesini engelliyor. Oysa 21. Asırda, herzamankinden daha çok “İslam Oksijenine” ihtiyacımız var.
*Anne babalar evlatlarına söz geçiremiyor. Bu evlatlar “Anne babalara öf demek” şöyle dursun, ebeveynini sokaklara atıp huzur evlerinde huzursuzluğa mahküm ediyorlar. Hemde anne ve babalarımızın huzura en çok muhtaç oldukları yaşlılık döneminde yapılıyor bütün bunlar…
Bu kötü durumları düşünen ve çare üretmeye çalışan var mı? Maalesef…
*Seküler-laik eğitim ve öğretim sistemimiz, gençlerimizi öyle bir hale getirdi ki, tehlike çanları kulağımızın dibinde çalıyor ama çağdaşlaşma ve batılılaşma uğruna hala nesillerimizi kurban veriyoruz da kılımız kıpırdamıyor. Gençlerimizin arasında ateist ve deist olanların sayısı haylice fazla. Böyle olmasına, neslimizi kaybetmemize rağmen yine de “İslam oksijeninin” beynimize gitmesine bir türlü izin vermiyoruz. Bir taraftan Seküler-laik sistem diğer taraftan da “İzm’ler” müsaade etmiyor buna… Çünkü, “İzm’lerin” gölgesinde ve doğrultusunda ki eğitim sistemimiz böyle emrediyor.
*Fenizm ve kadın hakları adı altında maalesef çekirdek aile dağıtılıyor. Kadının, doğru veya yanlış olduğuna bakılmaksızın bir beyanıyla evinden uzaklaştırılan erkekler var maalesef… Dağılan aileler, çocukların anne ve babadan uzak yaşadığı ve birçok tehlikeye maruz kaldığı loş(!) ortamlar, bizi nasıl bir tehlikeye götürüyor, hiç düşündük mü? Düşenemiyoruz çünkü bu konuda da “biz eşler arasında sevgi ve muhabbet var ettik”(Rum suresi 21) ayeti kerimesinin ve Peygamberimiz’in (sav) evlilik hayatını örnek alarak ve hayata geçirerek beynimize oksijen gitmesine izin vermiyoruz.
*İstanbul sözleşmesiyle, sözüm ona özgürlük adına yapılan rezillikler ayyuka çıktı. Lutilik, cinsel tercih ve özgürlük adı altında toplumumuza dayatılıyor da evlatlarımız ateşe atılıyor. “Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden kendinizi ve ailenizi koruyun”(Tahrim 6) ayeti celilesiyle beynimize “İslam oksijeni” gönderemiyoruz. Çünkü beynimizi “izm’lerin” çöplüğü haline getirdik. Beyin çöplüğümüz de oluşan metan gazı patlıdı patlayacak.
Hülasa;
Bütün bu söylediğimiz olumsuz ve toplumumuzu derinden sarsan olayları, “ahlak buhranı” adı altında toplamamız da mümkün. Toplumumuzda büyük bir ahlak zafiyetinin yaşanması hayatımızın bir gerçeği haline geldi. Ve maalesef bu gerçekliği bizler pek yadırgamaz olduk. Hatta hiç yadırgamıyoruz desek de yanlış olmaz diye düşünüyorum. Bize göre bu ahlak buhranının sebebi, “Çağdaşlaşma ve modernite uğruna, batının batık kültürünün içine batmamız ve beynimizde oluşturduğumuz izm’ler içinde debelenmemizdir.”
Eğer toplumumuzda meydana gelen ahlak buhranının sebebi olan batılılaşma, beynimizi zehirleyen ve oksijen almasını engelleyen “İzm’ler” ise, nazil olduğu günkü tazeliğinde olan Kuran-ı Kerim ve peygamberimiz’in (sav) sünneti ile düşünme yetimizin merkezi konumunda ki beynimize “İslam oksijenini” vermemiz gerekiyor.
Şimdi gelin, beynimizin içine dolan metan gazı patlamadan, beynimize “İslam oksijeni” ile dolduralım…
Ne dersiniz?
Selam saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN
Şaban hocam tesbitiniz çok haklı ve yerinde fakat camilerimizin cemaatsiz kaldığı bu dönemde Z kuşağına bunları nasıl anlayabiliriz