Sayın Başkan,
Değerli milletvekilleri,
Aslında böyle bir kitabın bırakın yaşadığımız yılları, 1950’lerde hatta 40’larda dahi serbestçe basılıp sunulabilmesi Türk toplumunun tanık olabileceği en büyük talihsizliklerden biridir. Talihsizliktir çünkü; yıllardan beri büyük büyük titizlikle ve ödün vermeden koruyup savunmak da olduğumuz Atatürk ilkeleri bu kitapta hiçe sayılmaktadır. Çünkü; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına aykırı düşünceler bu kitapta açıkça bile bile savunulmaktadır. Çünkü; çocukça abartılı cennet ve huri tanımlamaları yapılarak bu kitapta halkın dinsel duyguları sömürülmektedir.
Ben bugün bu kürsüden böyle bir konuşma yapmak zorunda kaldığımdan dolayı büyük bir üzüntü duymaktayım. Ama bu konuşmayı tarihsel bir görev bir sorumluluk olarak kabul ediyorum.
Daha yeni, 5 Aralık 1984 tarihinde kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 50. Yılını kutlayıp, bir kadın hakları haftası düzenlediğimiz geçtiğimiz aylarda kadınlara Türk toplumuna verilen önem ve kadının katkıları işlenirken bu kitapta savunulanlar da ne demek oluyor?
Ta, Kurtuluş Savaşımızdan bu yana kadınlarımızın erkeklerimizle omuz omuza mücadelesini anlatmaktan kıvanç duyan göğsü kabaran bizler değil miyiz?
Kitabın yazarı “eğer bir toplumda ahlaksız kadınlar ortaya çıkıyor ve sayıları giderek artıyorsa bunun sorumlusu laik erkeklerin oluşturduğu sömürü düzenidir” demekte, çünkü eşine ya da kızına bir iş yerinde çalışma izni veren erkek kaçınılmaz olarak sonu “zina” ya giden iş arkadaşlığı ilişkilerine çanak tutmaktadır. Aile yuvasından koparılan kadınlar işçi, memur, sekreter, vs. şeklinde istihdam edilerek cinsellikleri alabildiğine sürülmektedir. Diyen bu hastalıklı düşünceye göre “tokalaşması bile haram olan bir kadınla erkek aynı ders sıralarında nasıl oturtulur? Çocuklarımız, gençlerimiz kolkola elele vererek nasıl halk oyunları oynar?
Ben burada kesinlikle kadın hakları ya da kadın-erkek eşitliği konusunda konuşma yapmak amacında değilim. Ancak içinde anayasa ve yasalarımıza aykırı bir şekilde taaddüd-i zevcat’ın (4 kadınla evlenme hakkı) savunulduğu ve buna karşı çıkanlara kafir denildiği bu kitap nasıl yayınlanabilmiştir? Çok merak ediyorum. (Tüm çıkan kitaplar tek tek elden geçirilip yayınlanıp yayınlanmamasına karar verilirken), harpler hala gündemde olduğu için harp esirlerinin dolayısıyla “cariyeliğin” de gündemde olduğu iddia edilen bu çağ dışı, kapağı gibi içindekilerde kapkara olan kitap nasıl toplatılmamaktadır, hala?
Daha biz kadın-erkek aynı yerde okusun mu, okunmasın mı çalışsın mı çalışmasın mı dört kadınla mı tek kadın mı tartışmaları… bu cennette iliği görülen ahu gözlü hurilerin hayalini kuruyoruz. Nerede kaldı çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma? 21 Mart 1985
Not: Kafası jakoben laikliğe şartlı Yılmaz Demir’in konuşması, tam bir bağnazlık ürünüdür. Üstelik söylemediklerimizi de bize yamamıştır. Laikliği ihlalden yargılandığımız İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nden aldığımız beraat kararı, onun inançlara ve düşüncelere saygı özürlüsü şahsiyetini açığa vurmaktadır.
***
Sayın Başkan, Sayın Milletvekillileri,
Bir milletvekili arkadaşımızın günler önce gündeme getirmiş olduğu Büyük Piyale Paşa Camii İmam Hatibi Ali Rıza Demircan’ın yayınlandığı ve bugünlerde de büyük bir gazete de tefrika edilecek “İslam’a göre cinsel hayat” adlı kitap konusunu bir kere daha huzurlarınıza getirmeyi vicdani bir görev saymaktayım.
Sayın Milletvekillileri,
Günledir, kamuoyunu işgal eden bu kitap hakkında Cumhuriyet hükümetimizin titizlik gösterdiği muhakkaktır. Ancak, bu hususta Devlet Bakanı Sayın Kâzım OKSAY’ın Diyanet İşlerini harekete geçirdiği halde, her hangi bir tedbirin de alınmamış olduğunu üzüntüyle müşahede etmekteyim.
Sayın Milletvekillileri,
Müslümanlık gibi yüce dinin müjdeleyicisi olan yüce peygamberimizin kişisel yaşantısıyla ilgili şu iddiaları lütfen bir kerede sizler okuyunuz; fevkalade edep dışı bulacağınızdan şüphe etmediğim bu kitap karşında vicdani kanaatinizi lütfen sarahaten tespit ediniz.
Malumlarınız vechile aydınımız İslamiyet’i önce doğru anlamalı, sonra da dürüstçe tatbik etmelidir. Böylece etrafındaki insanların sorulana cevap verebilecek ve onlara numune olabilecek seviyeyi kazanmalıdır. Eğer kötü örnek oluyorsa, müdahale şarttır. Örf ve âdetimize, ahlakımıza ters düşülecek şekilde aslının nereden geldiği belli olmayan, varsayımlara göre yazıldığını sandığımız bu kitap hakkında devletin tedbir almasını istiyoruz. Çünkü bu bir ahlak sorunudur, bu bir eğitim sorunudur. Ve eğitim de devletin elinde olduğuna göre, tedbiri evvela onun düşünmesi gerekir.
Çocuğu sonuna kadar eğitme görevi benimdir diyen devlet, cumhuriyetimizin inançlarını sarsacak ahlaki değerlerini zedeleyecek böyle bir kitap karşısında lakayt kalamaz. Biz din eğitimimizin her kademede lüzumuna ve cemiyetimizin bütün problemlerinin anlaşılması gereğine inanıyoruz. Tefsire muhtaç her şeyin ilmi yönden çözülmesini de zaruret görüyoruz.
Ancak Yüce Peygamberimiz Efendimizin hususi hayatına dair yazılan yazıları görmemezlikten gelemeyiz. Manevi değerlere dil uzatılmasının arkasında ilim yerine kışkırtıcılık olduğu inancıyla İslam’a Göre Cinsel Hayat adlı kitabın Cumhuriyet hükümetimiz tarafından ciddi bir şekilde ele alınmasını, müspet ilimler ve milli kültürümüze aykırı düşen kısımlarının ahlaki yönden tekrar tetkik edilmesini isteriz.
Ve maalesef, dini ve manevi maksat ve ölçüler içinde olmayan bu kitabın cumhuriyet savcılarımız ile ilgili diğer yetkili mercilerce layıkı veçhile ile tetkik edilmediği kanaatindeyim. Bu husus ise bizi bir kere daha üzmüştür.
Çağdaşlıkta asıl murat medeniyet olsa gerekir, medeniyet olmak ise öncelikle Manevi bir disiplin işidir. İntizamı, metodu ve bunun yanında sevgi ve maneviyatın yüceliği ile aynı yücelikteki diğer unsurları sinesinde bulunduran bütün bunları insan ve cemiyet için hedef almış olan dinimiz aynı zamanda medeniyet ve çağdaşlıktır, ahlaksızlık değildir.
Sayın başkan, sayın milletvekilleri,
Şimdi huzurlarınızda soruyorum, hangi ahlak ölçüleri bir kadının kocasıyla cinsel yaşamını bir başkasına anlatmak yetkisini vermiş olsun? İnsanlar arasında bile hoş görülmeyecek bir husus, kıyamet gününde güzel ahlaktan daha ağır basacak bir şey yoktur buyuran doğru yol göstericisi ve rahmet olarak insanlara gönderilen yüce peygamber ve eşler arasında bu sözler söylenmiş olup hadis olsun? Bütün bu edep dışı satırlarla dolu kitabı reddediyor ilgili mercileri göreve acilen davet ederek aziz milletimizin rencide edildiğinde şüphe olmayan hislerinin daha fazla zedelenmesine imkân verilmemesini temenni ediyor hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Not: M. Murat Sökmenoğlu da İslâm’ı ana hatlarıyla olsun bilmeyen aydınlarımızdandır! Kitabımızı incelemeden ve muhtemelen, 11 üyeden teşekkül etmesi gereken Din İşleri Yüksek Kurulu’nun yandaş üç üyesine hazırlatılan yıkıcı raporundan etkilenerek cahilce bir konuşma yapmıştır. İlim adamlarımızın EK 2’de sunduğumuz bilirkişi raporu, tesbitimizin doğruluğunun kanıtıdır.
Engin Cansızoğlu
MHP Milletvekili M.Murat Sökmenoğlu 7 Mayıs 1981 de dönemin Diyanet yönetiminin sözcüsü gibi yukarıda sunulan konuşmayı yaparken 12 Mayıs’ta ANAP Zonguldak Milletvekili Engin Cansızoğlu basına yaptığı dikkatleri çeken açıklamasında hakikati şöylece dile getiriyordu:
-Eğriye eğri, doğruya doğru. Bu kitap (İslâma Göre Cinsel Hayat) gerçekten güzel bir çalışma.
K A R A R
Esas No | : 1985/143 |
Karar No | : 1985/183 |
C.Sav.No | : 1985/129 |
BAŞKAN | : S. Süheyl Deliorman 10724 |
ÜYE | : Altan Akülte Dz.Hk.Kd.Alb. 459 |
ÜYE | : Şemsettin Şanal 15592 |
KATİP : Cemal Gökgöz
DAVACI : K.H
SANIKLAR : 1- ALİ RIZA DEMİRCAN: Faik ve Hamdiye’den olma, 1947 Doğumlu. Rize Merkez İlçesi, Sütlüce Köyü nüfusuna kayıtlı. Halen Büyükpiyalepaşa Camii İmamı. Evli, 9 çocuklu. Emirgan Necippaşa Sokak No:14’de ikamet eder.
2- MAHİ GÜNGÖR: Şaban ve Nuriye’den olma, 1340 Doğumlu. Rize İli, Çayeli ilçesi, Taştemur Köyü nüfusuna kayıtlı. Ev hanımı, cahil, İstanbul Cağaloğlu Eymen yayınları sahibi.
SUÇ : T.C.K.’nun 163. MADDESİNE AYKIRI DAVRANMAK.
SUÇ TARİHİ : Aralık – 1984
T.C.K.’nun 163. maddesine aykırı davranmak suçundan sanıklar, ALİ RIZA DEMİRCAN ve MAHİ GÜNGÖR haklarında, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 1.7.1985 tarih, 1985/76 Hz. 1985/42 İddianamesi ile dava açılması üzerine dosya Mahkememize tevdii edilmekle, yapılan açık duruşmaları sonunda:
İ D D İ A N A M E:
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi C. Savcılığının 1.7.985 tarih, 985/76 Hz. 1985/129 esas sayılı iddianamesinde:
. . . . . . Eski Büyük Piyale Camii İmam hatibi olarak görev yapan Ali Rıza Demircan tarafından kaleme alınıp, diğer sanık Mahi Güngör’ün sahibi bulunduğu, Eymen yayınlarınca basılıp yayınlanan “İslam’a Göre Cinsel Hayat” adını taşıyan iki ciltten ibaret kitabın TCK.nun 163. maddesi hükümlerine aykırı bulunduğu, bu keyfiyetin Adalet Bakanlığı tarafından tahrik ve ihbar edilmesi üzerine olay savcılıklarınca el konulduğu, yapılan incelemede kitabın ikinci cildinin 188 ve devamındaki sayfalarında, taaddüd-ü zevcat başlığı altında, sanığın Türk Medeni Kanunun yasaklamasına rağmen çok karılığı savunmakla, suç işlediği, Devletin hukuki düzenini kısmen de olsa dini esaslara dayandırmak için propaganda yapıldığı ve böylece sanığın hareketinin T.C.K’nun 163/3.maddesine aykırı hareket ettiği ileri sürülerek dava açılmış ve ayrıca kitap hakkında Prof. Dr. Kayıhan İçel ile Doç. Dr. Köksal Bayraktar’ın tanzim ettiği, iki rapor bulunduğu bu raporlardan Köksal Bayraktar tarafından düzenlenen 27.6.985 tarihli olanında, kitabın içeriği itibariyle 163.maddeye aykırı bir yanının bulunmadığı, Kayıhan İçel tarafından tanzim edilen raporda ise taaddüdü zevcat bahisleri itibariyle bu kitabın T.C.K’nun 163. maddesine aykırı bulunduğu, ancak CMUK’le bu kitabın T.C.K’nun 163. maddesinin 3206 sayılı kanunla değişik şekline göre hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile bu konunun mahkemece daha iyi çözüleceği ileri sürülmüş ve takdire bağlı olarak dava açılmıştır.
Sanıklardan Mahi Güngör beyan ve savunmalarında: Eymen matbaasının sahibi bulunduğunu, bu matbaayı adamlarının çalıştırdığını, cahil olduğu için kitabın içeriği hakkında bilgi sahibi bulunmadığını, diğer sanık Ali Rıza Demircan’ı tanıdığı için ona güvendiğinden kitabın basımına teşebbüs ettiğini ve basımdan sonra da dağıtım işlerini matbaasının yaptığını, bu eseri toptancılar aldığı gibi cami avlularında adamları tarafından sattırıldığını, kitabın içeriğinde T.C.K’nun 163. maddesinin unsurları bulunduğu hakkında bilgisi olmadığını ileri sürmüştür.
SANIK ALİ RIZA DEMİRCAN: SORGU SAVUNMASINA:
“İslam’a Göre Cinsel Hayat” adlı iki ciltten ibaret kitabı kendisinin yazıp, bastırdığını, kitabın Kur’an-ı Kerim ve hadislere uygun olarak kaleme alındığını, iddianamede belirtilen taaddüdü zevcat kısmının T.C.K’nun 163. maddesine aykırılık teşkil etmediğini, bu konuyu kitabın bütünlüğünü bozmayacak şekilde bilimsel esaslara göre kaleme alındığını, Kur’an-ı Kerim ve hadisler tekrar edilmek suretiyle izah edildiğini, hiçbir şekilde çağdaş hukuk düzeninin bu şekilde tanzim edilmek istenmediğini, bu İslami kurumun övgüsünün ve propagandasının yapılmadığını, bu itibarla Prof. Kayıhan İçel’in bilirkişi olarak verdiği mütalaanın yerinde olmadığını, nitekim sonradan kitabı inceleyen bilirkişi Doç. Dr. Köksal Bayraktar’ın raporunda T.C.K’nun 163. maddesine aykırılık bulunmadığını vurguladığını, bildirmiştir.
Yazılı bir metin şeklinde ortaya çıkan bu gibi eserlerde delil, eserin gazetenin, kitabın veya derginin kendisidir.
Bu itibarla, sanık tarafından yazılan “İslam’a Göre Cinsel Hayat” isimli kitap mahkememiz tarafından önemle okunmuş ve bu hususta hazırlanan iki bilirkişi raporu incelenmiştir.
. . . . . . inceleme konusu kitabın birinci cildinde İslam’a göre cinsel hayat öğretimin farz olduğu belirtildikten sonra cinsel hayatın ibadet hayatının bir bölümü olduğu ileri sürülmekte, cinsellik ve cinsel hayat konusunda İslami esaslara göre açıklamalarda bulunulmaktadır. Bütün bu açıklamalarda Kur’an ve sünnet hükümleri dikkate alınarak konu hakkında dini bilgi verilmeye çalışılmaktadır. Yazar bu bölümde cinsel konuları ele almış ancak bunların izahında müstehcenliğe varacak davranışta bulunmamıştır.
Kitabın 2. Cildinde zina, sevicilik, hayvanlarla cinsel temas, rötgencilik, teşhircilik, mastürbasyon gibi konularla (Baş cinsel haramlar) başlığı altında incelenmiş, kitapta daha sonra ikinci derecede cinsel haramlar olarak çıplaklık, şehvetle bakmak, kadın-erkek beraberliği, musiki, cinsel sözler gibi kavramlar üzerinde durulmuştur. Daha sonra cinsel suçların cezaları, taaddüdü zevcat gibi konular incelenmektedir.
. . . . . . ikinci cildin 188.sayfasından itibaren taaddüdü zevcat konusu ele alınmış ve çok kadınla evliliğin zaruriliği, çeşitli gerekçeler özellikle dini gerekçeler gösterilmek suretiyle kanıtlamaya çalışılmıştır. Çok kadınla evliliğin meşruluğu ve zaruriliği 233. sayfaya kadar ayrıntılı bir tarzda anlatılmaktadır. Yazar bu anlatımı ile taaddüdü zevcatı överek, mutlaka uyulması gereken bir esas olduğunu belirtmek suretiyle devletin hukuki temel düzeninin bu yönünü dini esas ve inançlara oturtmak istemiştir. Bu suretle T.C.K’nun 163/3. maddesine aykırı harekette bulunmuştur, denilmektedir.
Kitabın 1. cildinde İslamiyette cinsellikten bahsolunmakta, cinselliğin bir tabu bulunmadığı vurgulanmakta, bu sebeple din bakımından cinselliğin, cinsel haramların öğrenilmesinin zaruri bulunduğu anlatılmakta, cinsel hayatın korunmasının İslami hareketlerden birisini oluşturduğu, erkeğin cinsel hayatı ve faaliyetleri olduğu gibi kadının da aynı şekilde cinsel hayatının bulunduğu ve buna saygı göstermek gerektiği vurgulanmakta, evlenmek ve evlendirmenin mutlaka yapılması, kurulması gerekli bir müessese olduğu ve bunun cinsel hayatın gereklerinin yerine getirilmesinde zorunlu bulunduğu vurgulanmaktadır.
Kitabın 2.cildinde buna benzer konular içermekte, bazı cinsel hareketlerin İslam dininde vahim hatalar, haramlar teşkil ettiği, zinanın bunlarda biri olduğu, homoseksüellik veya yakın akrabalarla evliliğin bir melanet teşkil ettiği, röntgencilik, sevicilik, teşhirciliğin mekruh bulunduğu, İslam dininin; cinsel haramların cezalarını da tanzim ettiği, TAADDÜDÜ ZEVCAT UYGULAMASININ CİNSEL GÜNAHLARI VE HARAM OLAN UYGULAMALARI BERTARAF EDEN BİR
SİSTEM OLDUĞU, İslam’da cariyelik diye bir müessese bulunduğu, belirtilmekte ve bu şekilde anlatımlar bulunmaktadır.
Kitabın bu içeriği itibariyle din bakımından ve cinsellik açısından ne gibi hareketlerin yapılabileceği, nelerin kesin olarak yapılmaması gerektiği belirlenmekte, ayrıca kişinin cinsel hayatı reddetmediği, İslam’ın düzenlediği bu kurallara uyulmasının aynı zamanda İslam dinine de uymak teşkil edeceği belirtilmektedir.
Yazara göre kişi cinsel yönden rahatsızlıklar içine girmemek istiyorsa günahlara ve haramlara kapılmamak arzusunda ise sadece bu müessese ile kendini kurtarabilir. İslamiyet, yazara göre gayet sıkı esaslar dahilinde bu müesseseyi kurmuştur ve İslamiyette cinsel hayat düzenlemesi içinde bu müessese, bu dini kendisiyle tutarlı kılan bir müessesedir.
Bilindiği gibi bugünün uygar Türk toplumu, çağdaş Türk Devleti, kadın ile erkeğin eşitliğini, birlikte yaşamalarını sağlamış bir toplumdur. Her yönden olduğu gibi cinsellikte de toplumsal yaşayışta da kadın ile erkeğin beraberliği, toplumsal bütünlüğün ana kurallarındandır. Hele kadınla erkeğin beraberce bir evlilik kurmaları, erkeğin ancak bir kadınla evlenebilmesi Türk Devletinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden birisidir. Cumhuriyet, Laik devlet ve bu ana kural üzerinde kurulmuştur.
Kitabın yukarıda işaret edilen sayfaları (Sayfa 78-83, 181-202) bu ilkelere aykırı gibi görülmekte ise de kitabı bütünü ile incelememiz ve hatta bu sayfaları tekrar tekrar okumamız sonucunda bulduğumuz sonuç özellikle T.C.K’nun 163. maddesini ihlal etmediğini, Gerçekten T.C.K’nun 163. madde ile yasaklanan husus, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kanunları ile kurulmuş bulunan toplumsal, hukuki, siyasi ve iktisadi düzenin dini temeller üzerine dayandırılmasıdır.
Kitapta, ana düşünceler olarak kuvvetle savunulmuş bulunan görüşler ile bu günün Türk toplumu arasında bağlantılar kurulmamıştır. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nde çok kadınlığa dayalı bir evlilik sistemi önerilmemiş, medeni kanunun ilgili maddeleri eleştirilerek farklı bir sistemin kurulması gerekliliği ileri sürülmemiştir.
Kısaca, kitabı okuyan Türk toplumundaki kişi İslamiyet açısından kendi özel deruni, gizli, kimseye açamadığı hayatının kurallarını görmektedir. Bu itibarla kitap T.C.K’nun 163. maddesini ihlal etmemektedir, denilmektedir.
Görülüyor ki, yukarıda geniş bir şekilde ele aldığımız bilirkişi raporları kitabın T.C.K’nun 163. maddesine aykırı olduğu konusunda iki zıt fikir getirmektedir.
Mahkememizin iştigal konusu itibariyle T.C.K’nun 163. maddesindeki maddi ve manevi unsurları en iyi anlayacak bir heyet olarak kitabı incelemiş, raporlar arasındaki çelişkili durumu gidermiştir.
Bu husus biraz aşağıda ayrıntıları ile açıklanacaktır.
Sanık tarafından kaleme alınıp yayınlanan “İslam’a Göre Cinsel Hayat” isimli kitap yayınlandıktan sonra, kitabın dini ve ilmi gerçeklere milli kültüre uygunluğu açısından incelenmesi istenilmiş ve din işleri yüksek kurulu bu görevle görevlendirilip, kitabı incelemiştir.
Yapılan müzakere sonunda Kur’an-i Kerim’de her şeyin çift yaratıldığı belirtilmekte ve insanın da erkek ve kadın olarak çift yaratıldığı belirlenmekte, bu iki cinsin birbirine karşı ilgi duydukları, meşru sınırlar içinde bu ilginin normal bulunduğu ancak bu ilginin başıboş bırakılmamış olduğu, meşru yönde yönlendirildiği, evlilik dışında cinsi temayülleri tatmine götüren her türlü kadın erkek ilişkisinin yasaklandığı belirtilmiştir.
Yine Kur’an-i Kerim kadınlar için “Onlar size, siz de onlara birer libassınız” demiş her iki cinsin diğerine muhtaç olduğu vurgulanmış, evlenip yuva kurmalarını teşvik etmiştir.
Kur’an-i Kerim olayları ve cinselliği bu şekilde insanın ar ve hicap duygusunu zedelemeyecek bir şekilde gösterdiği halde sanık müellifin sadece menfaat ve şöhret temini maksadıyla yazdığı anlaşılan kitapta, zayıf, garip, münker, hatta uydurma ve asılsız rivayetler mesnet gösterilmek suretiyle peygamberin özel aile ilişkilerin dahi amacından saptırılarak, abartılarak hayasızca sergilendiği ileri sürülmektedir.
Kitapta Kur’an-i Kerim ve hadislerdeki bazı emir ve tavsiyeler maksadı dı şında tamamen cinsi meyillere göre açıklandığı, Allah’ın Resulü için son derece saygısız ve çirkin ifadelerin yer aldığı, Hz. Muhammed’in cinsel hayatı ve yaşamını gözler önüne seren kitabın Nokta dergisi gibi dergilerde de bahse konu alındığı raporda belirtilmiş ve sonuç olarak ilmilik ve gerçekçilik görüntüsü altında fakat mesnet olarak seçilen rivayetlerin genellikle sıhhat durumu araştırılmadan indi ve zorlama yorumlarla dini hükümler hedefinden saptırılıp, cinsi ilişki ile bağlantı kurmak suretiyle dini ve ilmi eserler için müstehcen sayılabilecek bir ifade ve üslupla kaleme alınmış olan söz konusu eser, yeterince dini bilgisi olmayanları yanıltıcı, üstün ahlakın örneği olan ve güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim buyuran peygamberin gönüllerdeki sevgisini sarsıcı, Müslüman halkın dini hislerini rencide edici, yeni tartışmalara sebebiyet vererek dini ve milli birliğimizi bozucu nitelikte sakıncalı bir eser olduğu, yasaklanmasının sağlanması için Adalet Bakanlığına bilgi verilmesi ve kitabın yazarının da başka bir göreve atanması, sözünü ettiğimiz raporda belirtilmektedir.
Sanık tarafından kaleme alınıp, Eymen Yayınları tarafından dağıtılan, “İslam’a Göre Cinsel Hayat” iki ciltten teşekkül edip 1.cilt 350 sayfa ve 2.cilt 294 sayfadan ibarettir.
1.ciltte yazar, önsözünde kitabın 10 yıldan beri hazırlandığını, esas olarak Kur’an ve sünnettin alındığını, bunların yorumlanmasında farklı içtihatları alıp, bunların sahiplerini de beyan ettiğini, müspet bilim terimlerinden yararlandığını, ancak İslam’ın doğrularını bilime tasdik ettirme çabası içerisine girmediğini bildirmiş. 1.ciltte genellikle cinsel öğretimin farz olduğu, cinsel hayatın ibadet hayatının bir bölümü bulunduğu, cinsellik ve cinsel hayat üzerine İslam gerçekçiliğinin vasıfları, cinsel hayattan çekilmenin haram bulunduğu, evliliğin doğuştan bir ihtiyaç dini bir görev bulunduğu, cinsel mutluluğun nasıl olabileceği, eşler arasında cinsel haramlar ve kefaletleri, evlilik içinde cinsel ilişkiyi teşvik edici düsturlar, evliliği sona erdiren kusurlar, hastalıklar ve evlilikte boşanmada iddette cinsellik ve cinsel kıskançlık kavramları anlatılmış, bu konuda Kur’an-i Kerim’de mevcut ayetlerin Türkçe mealleri ve İslam hukukunda mütaaddit müfessirlerin görüşleri açıklanmıştır.
Görüldüğü gibi 1.ciltte cinsel ilkelerin devletle paralelliği hakkında hiçbir münasebet gösterilmemiştir.
Sanık yazar kitabının başlangıcında “mühim bir hatırlatma” başlığı altında cinsellik konusunda Kur’an ve sünnet ölçülerinden yararlandığını, ancak Kur’an ve sünneti yalnızca cinselliği değil, insanla ilgili her konuyu içerdiğini belirtmiştir.
Yazar sanık 2. cildinde baş cinsel haramlar konusunda zina, lütilik, sevicilik, hayvanlarla cinsel temas ve bu konuları incelemiş, baş cinsel haramlara sebep ikinci derecede cinsel haramları tespit etmiş, çıplaklık, şehvetle bakmak, kadın-erkek beraberliği konularını mevcut Kur’an ve sünnete göre tetkik etmiş, bulduğu kay naklardan örnekler vermiş ve 15. bölümde de TAADDÜD-İ ZEVCAT, 16. bölümde
Kitabın umumi görünüşü itibariyle bugünkü bilim verilerine ters düşen pek çok yerleri mevcuttur.
Cinsellik mevzuunda bugünkü anlayışlara ters düşen İslami bazı kabullerin bulunması mevzuumuzun dışındadır.
Esasen kitabın isminden de anlaşılacağı üzere, İslam’da cinsel hayatı incelemiş ve bu incelemelerden de Kur’an’daki ayetlerden peygamberin faaliyetlerinden ve sünnetinden örnekler verilmiştir.
Kitabın bu konusu ve üslubu itibariyle dini tezyif edici bir mahiyeti olup olmadığı hususu esasen başka bir mahkemenin incelemesindedir.
Bilirkişi raporlarının bazılarında ortaya atıldığı gibi, acaba sanık bu kitabıyla Türk toplumunda çok evliliği esas bir ilke olarak topluma mal etmek istemiş midir? Hadise bu sorunun çözümlenmesiyle açıklığa kavuşacaktır.
Gerçek olan husus şu ki; Kur’an-i Kerim’de taaddüd-i zevcatı haram kılmayan birtakım açıklamalar ve ayetler mevcuttur.
Demek oluyor ki, çok evlilik İslam’da dahi mutlaka uyulması zorunlu bir ilke değildir. Birtakım şartları olduğu takdirde bir erkeğin birden ziyade kadınla evlenmesi haram sayılmamaktadır.
Yazar, kitabının bu bölümünde Kur’an’daki bu hususu açıklamakta ve açıklamalarında kaynakları ile izah etmektedir.
T.C.K’nun 163/3. maddesindeki suçun oluşması için bir kimsenin, Devletin hukuki, siyasi, içtimai ve iktisadi temel nizamlarını, dini esaslara uydurmak için propaganda yapması icap etmektedir.
Dava konusu kitapta taaddüd-i zevcattan bahis edilirken müellifin böyle bir kastının mevcut olduğunu söylemek mümkün görülmemektedir.
Gerçekten İslam hukukunda ve Kur’an’da mevcut olan bu müessese yazar tarafından açıklanmış, peygamberin bu müesseseye ruhsat verdiği ileri sürülmüştür.
Mahkememize sunulan ve kaynak olarak gösterilen kitapların incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, gerçekten İslam hukukunda mevcut olan bu müessesenin tarifi, sebepleri ve mahiyetinin açıklanması suç teşkil etmemektedir.
Nitekim, Anayasanın 24. maddesinde dini inançların açıklanmasının suç olmadığı belirtilmektedir.
Devletin temel hukuki düzeninin dini esas ve inançlara uydurulmasını savun mak ve bu amaca yönelik olarak propaganda yapmak T.C.K’nun 163. maddesindeki suçu oluşturur.
Yazar, bu müessesenin Türkiye’de kurulmasını ve çok evliliğin medeni kanuna koyulmasını, bunun esas alınmasını savunmamaktadır.
Yapılan iş, Kur’an’da mevcut olan bu hususun açıklanmasından ibarettir.
Sanık kitapta Türk toplumunun uyduğu hukuki nizam özellikle monagamı eleştirmemekte ve onun yerine çok evliliği getirme hususunda bir fikir ortaya atmamaktadır.
Gerçek olan şu ki, Kur’an’da bu hususlar açıklanmış ve İslam’ın yayılma devrinde birçok müfessirler tarafından çok evliliğin nimetleri belirlenmiştir.
Bunların yazılması laikliğe aykırı bir propaganda mahiyetinde değildir.
Bu konuda yazılan ve açıklanan fikirlerin suç teşkil edebilmesi için dinsel açıdan bu düzenle ilgili olarak dinsel nitelikte önerilerin çare olarak ileri sürülmesi lazımdır.
Daha açık bir deyimle, sanık yazar kitabında çok evliliği Türk toplumuna bir çare olarak getirmemektedir.
Ayrıca kitabın taaddüd-i zevcat bahsinde peygamberin hayatının ilk 25 yılının tek kadınla geçtiğini belirtmek suretiyle asıl olan evliliğin tek evlilik olduğunu da vurgulamış bulunmaktadır.
Mahkememiz olayda T.C.K’nun 163/4 maddesindeki suçun oluşup oluşmadığını da incelemiş, sanık tarafından kitabın şahsı nüfuz ve menfaat temin etmek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri veya dini kitapları alet ederek her ne surette olursa olsun propaganda yapıp yapmadığı araştırılmış, sonunda yazarın bu maksatla hareket ettiğini gösteren olumlu hiçbir yanıt bulunmadığı gibi yazarın bu isimli kitabının ilk kitabı olmadığı, bundan evvelki tarihlerde de dini konularda pek çok kitap yazıp neşrettiği anlaşılmıştır.
Son celsede bu hususta beyanda bulunan iddia makamı kitabı geniş bir şekilde özetleyerek olayda T.C.K’nun 163. maddesinin unsurlarının bulunmadığını bildirerek sanığın BERAATİNE karar verilmesi istenmiştir.
SANIK VEKİLİ SON SAVUNMALARINDA:
Davaya konu olan kitabı ele alarak içeriğinin laikliğe aykırı olmadığını, bilirkişi raporlarının ihticaca sahip bulunmadığını, din işleri yüksek kurulunun kararının duygusal olduğunu, müvekkilinin ilmi eserlere başvurarak bu kitabı hazırlamış olduğunu ve beraat kararı verilmesini istemiştir.
Yukarıdan beri suça konu olan kitap, ele alınmış leh ve aleyhteki bilirkişi raporları incelenmiş, mahkememizin T.C.K’nun 163. maddesindeki anlatıma uygun düşünüşleri ön plana getirilmiş kitabın büyük bir kısmının cinsellikle ilgili olduğu, sadece çok evlilikle ilgili bölümünün bir ihtimalle hukuk düzeni ile alakalı olduğu düşünülmüş ancak bu kısımda özellikle incelendiğinde sanığın, devletin temel nizamlarını dini esaslara uydurmak maksadıyla hareket etmediği kanaatine varılmıştır. K A R A R :
Yukarıda açıklanan nedenlerle, sanık Ali Rıza Demircan ve Mahi Güngör’ün müsnet suçtan beraatlerine,
Sarıyer Sulh Ceza Mahkemesinin 16.9.985 tarih, 985/28 müteferrik sayılı toplatma kararı, kitabın T.C.K’nun 175/son ve 163/3 fıkrasına aykırı bulunmasından dolayı verilmiş olmakla, sanıkların T.C.K’nun 163/3. Maddesini ilişkin eylemlerinde suç unsurları bulunmamış olduğundan sözü anılan toplatma kararının bu kısmının kaldırılmasına,
T.C.K’nun 175. maddesine muhalif eylemlerden dolayı sözü geçen kitabın toplatılması hakkındaki kararın kaldırılması veya devamı mevzuunda bu davaya bakan mahkemece düşünülmesine,
2.10.985 tarihinde sanık ile vekilinin yüzlerine karşı diğer sanık Mahi Güngör’ün gıyabında C. Savcısı Bülban Akbaş huzurunda talebe uygun olarak oybirliğiyle verilen karar usulen ve alenen tefhim olundu. 22.10.985
Başkan 10724 Üye 459 Üye 15592 Katip
(DEVAM EDECEK)
ALİ RIZA DEMİRCAN
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
MİRATHABER.COM- YOUTUBE
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments
Aman YA RABBİ! Cehaletten ve inattan cümlemizi koru