2014 yılında İlim ve Metodolojik Araştırma Merkezi adıyla kurulan İLMAR, yönetimlerine gönderdiği bir yazıyla “Tevhidi Düşünce Işığında İlim Dallarının Yeniden İnşası” konu başlığında İkinci Uluslararası Şurası’nın düzenleneceğini duyurdu.
İLMAR Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Osman Şimşek imzasıyla gönderilen yazıda şöyle denildi:
“İslam/Türk-İslam Medeniyetinin özgün “Düşünce Yöntemi olan Tevhidi Düşünce Yöntemi anlayışı üzerinden İslam/Türk-İslam Medeniyetinin ”Milli Sosyal ve Beşeri İlimler Sisteminin İnşa imkânının akademik ölçü ve yöntemler çerçevesinde bilgi oluşumunun sağlanması konusu Şura’da tematik başlıklar altında işlenecektir.”
İLMAR Üniversitelere gönderdiği yazıda, Milli ve Manevi bütüncüllüğe de dikkat çekerek, şura da kültürel “öz”den hareketle bir “Düşünce Yöntemi” arayışının gerçekleşeceğini duyurdu.
Öncelikle İLMAR’ı, Milli ve manevi duygulardan hareketle “Tevhidi Düşünce Yöntemi arayışını” tebrik ediyor, çalışmalarında başarılı olmalarını yüce rabbimizden niyaz ediyoruz.
Bu haberi duyan başta ODA TV olmak üzere birçok Kamalist, veryansın ederek eleştirdi. Hakaret edilmediği müddetçe düşüncelere saygımız vardır da birçok zaman bu eleştirilerin hakaret boyutuna ulaştığı da bir gerçek.
Ama bu konuda yapılan bütün eleştiriler, özgüven eksikliği içinde yapılan eleştirilerdir. Müslümanların araştırdığı ve başarıya ulaştığı bütün Bilimsel gelişmeleri, süreç içinde Batı’nın çaldığını ve kendi buluşlarıymış gibi dünyaya lanse ettiğini bilmeden yapılan eleştirilerdir.
El-Harazmi’nin “El-Cebir Velmukabele” eserini bilmeyenler, El-İdrisi’nin meridyen ve paralel hesaplamalarından haberi bile olmayanlar, Piri Reis’in haritasını hiç duymayanlar, Câbir bin Hayyân’ın kimya biliminin temelini oluşturan buluşlarını göz ardı edenler, özgüven eksikliği içine İLMAR’ı eleştiriyorlar.
Evet, her şeyde özümüze dönmemiz gerekiyor. Buna Bilimsel alanda “Tevhidi Düşünce Yöntemi anlayışı”da dahildir. Bilimsel buluşlarda “İlahi kudreti ve gücü göremeyen ya da görmek istemeyen” beyinler, düşünemeyen ve akledemeyen beyinlerdir.
Bizler bu girişime karşı çıkanlara, Kur’an kelimesinin bir anlamının da “Okumak” olduğunu, yine Kur’an’ın ilk emrinin “Oku” olduğunu ve “Hiç bilenler ile bilmeyenler bir olur mu” ayetini hatırlatmak istiyoruz.
Haydi, yüce rabbimizin bir emrine daha kulak verelim:
“Gerçekten de yerlerin ve göklerin yaradılışında, gün ve gecenin uzayıp kısalmasında akıl sahipleri için muhakkak birçok işaretler vardır. Bu gibi kimseler ayakta iken, otururken ve yatıp uzandıkları yerde Allah’ı tefekkür ederler, gökyüzü ve yeryüzünün yaradılışını inceden inceye düşünürler (ve şöyle derler): -Ya Rabbi! Sen bunları boş yere yaratmadın. Seni yüceltir, ululuğunu kabul e¬ deriz. Sen bizi cehennem azabından koru…” (Ali İmran 190-191)
MİRATHABER.COM
İLMAR El-Harazmi El-İdrisi Piri Reis Câbir bin Hayyân