Çok şey bilmek istemiyorum… Aslında hiçbir şey bilmek istemiyorum…
Daha da önemlisi bazen, bilmediğimi de bilmeden yaşamak istiyorum…
Olaylara cahil cesaretiyle bakmak ve yaklaşmak, etrafımda ki insanları hor görmek, kendimi ise Kaf dağının tepesine oturtmak, oradan da bütün dünyayı izlemek istiyorum…
Bencil yaşamak istiyorum… Kimseyi düşünmeden, yediğim çorbaya kimseyi ortak etmeden, etrafımda ki insanları kendimden uzaklaştırarak yaşamak istiyorum…
Sevgi, saygı ve merhametten uzaklaşmak, dünyanın bütün debdebeleri içinde başköşeye oturmak, mutlu(!) olmak istiyorum…
Kimsenin derdine ortak olmak istemiyorum… Bana ne milletin derdinden… Bana ne insanların kasvetinden…
Gerçekten gülmek ve tebessüm etmek varken, etrafımda ki insanlar ile gerçek mutluluğu yaşamak varken, sahte gülücükler atmak istiyorum etrafıma… İnsanları kendi siyasi, ekonomik çıkarlarıma alet etmek istiyorum. Öyle ya dağda ki çoban ile benim oyum bir olmamalı gerçekten… Çoban da kimmiş? Köylü de kimmiş? İşçi de zaten haddini bilmeli… Geriye kalanlar da başının çaresine bakmalı… Bana ne!
Nemmam bir kişilikle ortalığı karıştırmak, sonrada karşıya geçip kavgaya tutuşan insanları kıs kıs gülerek izlemek istiyorum…
Neon lambaların ve ışıkların altında her haltı yemek, daha sonrasında ise yediğim bu haltlara dinimin cevaz vermediği gerçeğini kapatmak ve örtmek isteyerek, “Biz de Müslümanız kardeşim, benim babaannemde başörtülüydü, dedem de hacıydı!” Diye önüme gelene bağırmak istiyorum…
Tarihi geçmişimizi yalanlamak, ecdadımızın tarihte kurduğu medeniyetleri görmezden gelerek onları hor ve hakir görüp eleştirmek, yeri geldiğinde de aptalca bir şekilde ecdadı vatan haini olarak ilan etmek istiyorum…
Duvarlara “Zulüm 1453’te başladı” yazmak, yakıp yıkmak, kamu mallarına zarar vermek, insanları gezi zekâlı görmek istiyorum…
“Müslümanlar dünyanın dört bir tarafında eziyet çekiyormuş bana ne? Dünyada iki milyar insan sağlıklı suya ulaşamıyormuş bana ne? Afrika’da aç insanlar varmış hiç umurumda değil!” diyerek, arsızlığın, terbiyesizliğin ve vurdum duymazlığın dibine vurmak istiyorum…
Annem babam hastaysa ve yaşlıysa, ne yapayım gitsinler huzur evine…
Kapı komşum aç ve susuzmuş… Amaan Allah doyursun!
Namaz mı dediniz? Ben deistim kardeşim, Allah’a inanıyorum ama namaz kılmaya ihtiyacım yok ki!
Oruç… Orucu da ihtiyacım yok benim! Oruç tutmak fakirlere gönderilen bir ibadet. Ben orucun fidyesini verir kurtulurum… Daha da olmadı, tam Ramazan ayı gelirken bir hastalık bahanesi ile mazeret üretir, oruçtan da yırtarım…
Ben sevmiyorum kardeşim! Ben vatanımı sevmiyorum, insanları sevmiyorum, ben aslında kendimden başka, hiç kimseyi sevmiyorum…
Hülasa ben, üzerime düşen görev ve sorumluluklarımı bilmek istemiyorum. Bilmediğimi de bilmeden yaşamak, zırvalama noktasında sınır tanımadan ömrümü tamamlamak istiyorum…
Sahi ben, bütün bunları yaptığımda, bırakın Müslüman olmayı, İNSAN OLABİLİR MİYİM?
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN
Sevgili kardeşim üstadım ne güzel tarif etmişsiniz birilerini . Tarifiniz gibi içimizde o kadar çok yaşayan mahluklar var ki tövbe tövbe mahluklara da ayıp ettim.Ne bunlar ya Allah im nasıl yaratık bunlar. Şerlerinden tüm insanlığı koru.Selam ve dua ile
Yaşar Koca Samsun