Soru: Hocam! Son sohbetimizde Allah’ın yarattığı her şeyi, varoluşsal olarak baktığımızda Allah’ın esmasının şahitliğini de yapmış olacağımız ifade etmiştiniz. Mesela çiçek, ne güzel yaratılmış demekle Allah’ın Cemal ismini anmış oluyoruz. Bu bağlamda aklıma zincirleme yeni sorular geldi. Kaldığımız yerden devam edebilir miyiz?
Ârif: Elbette.
Soru: Hocam! Tabiata, nesnelere, canlılara manevî boyutuyla bakmanın dünyevî ve uhrevî kazanımı nedir?
Ârif: Eserden müessire yönelmekle sanatın arkasındaki hakikî sanatkârı görebiliriz. Böyle manevî bir bakışta o çiçek, bir ayna olur ve o aynada Allah’ın güç ve kudreti görülür, okunur. Said-Nursi, buna mana-yı harfî ile bakmak olarak tanımlar. Bir çiçeğe mana-yı harfî ile baktığımız anda o an, fani olmaktan çıkar bakî olur, yani manevî âlemde ebedîleşir. O yaşadığımız anı ahirette sonsuz hâle getiren Allah’tır. Çünkü her mana-yı harfî merkezli bakışın, sözün, tutum ve davranışın beka âleminde müspet bir karşılığı vardır. Bu bakış da insana kalıcı huzur verir.
Soru: Hocam! Kusura bakmayın ama anlamadım.
Ârif: Evladım; Bir mümin, dünyada Allah rızasını kazanma doğrultusunda Allah için yaşarsa, tabirimi mazur gör her şeyi O’nun gözüyle bakar ve O’nunla beraber yaşar. Onun için dünyadaki hayat zayi olmaz, geride kalmaz. İyi niyetlerimiz çerçevesinde her hayırlı bakış, söz, teşebbüs ve amel için sarf ettiğimiz zaman, daha biz ölmeden önce öbür dünyada sonsuz hayata dönüşür. Çünkü hayır için yaptığımız bütün ameller, bizden önce gider ve bizim ebedî hayatımızın garantisi olur. Bu durum, ‘bu ne güzel yaratılmış’ şeklinde ifa edilen kısa ama imanı yansıtan bir söz için bile geçerlidir.
Soru: Yani Allah ile beraber geçirdiğimiz o mana-yı harfî merkezli anlar, bizim için ebedî bir hayat olan cennete gitmemesi sağlayan refakatçı vasıtalar mı?
Ârif: Çok güzel ifade ettin. Netice itibariyle dünyada zamanını Allah ile geçiren ve manen O’nunla beraber olan, öbür âlemde de yine Allah ile beraber olacaktır. Çünkü insan, sevdiği ile beraberdir.
Soru: Ama Hocam! Her baktığımız güzel değil ki. Mesela koronavirüse biz nasıl olur da güzel yaratılmış diyebiliriz?
Ârif: Güzel bakıştan kasıt manevî yönden anlamlı ve doğru bakıştır. Çiçekte Allah’ın Cemal isminin tecellisini görebileceğimiz gibi Koronavirüse de yine mana-yı harfî gözüyle baktığımızda bunda da Allah’ın örneğin Celal ve Kahhar ismini görebiliriz.
Soru: Ama biz şimdiye kadar hekimlerimizin Koronavirüs hakkında verdikleri bilgilerden yararlandık. Koronavirüslerin elektron mikroskobuyla bakıldığında yuvarlak ve üzerinde çıkıntıları olan bir taça benzediğini ve Latince’de taç anlamına gelen korona kelimesiyle adlandırılmış olduğunu öğrendik. Peki, bu korkunç virüse bilimsel yönüyle böyle bakmak gerekmez mi?
Ârif: Tabiî ki de gerekir, ama bütüncül bakış açısından yeterli değildir. Evladım, pozitivist tıp bilimi maddeye mana-yı ismî gözüyle bakar. Yani virüslerin sadece genetik haritasını çıkartır, hücrelere nasıl zarar verdiğini araştırır ve buna karşı tıbbî tedavi imkânlarını araştırır. Yani bilim insanları, virüsü sadece nitelik, vasıf ve özelliklerini araştırır. Ama bu bilimsel araştırma ne kadar derin olursa olsun virüsün ne olduğu, nasıl yayıldığı ve buna karşı nasıl bir ilaç üretilebileceği konularının dışında bu virüsün birden neden ortaya çıktığı hikmeti üzerinde manevî araştırma yapmaz. Böylece küllî hakikat öğrenilmediği gibi ortaya atılan birbirine zıt tuhaf tuhaf komplo teorileri ile de hedef saptırılmaktadır.
Soru: Yani şunu mu demek istiyorsunuz? Koronavirüs, sadece mana-yı ismî ile ele alınırsa belki bu salgın hastalığa tıbbî yönden bir çare bulunacak ama olaya mana-yı harfî perspektifinden bakamadığımız müddetçe gafletten yani manevî hastalıklardan kurtulamayacağız ve eski alışkanlıklarımız aynen devam edecek. Ne dersiniz?
Ârif: Doğru bir tespitte bulundun. Biz maalesef materyalist bir sistemde yaşadığımız için, toplum olarak hayata ve nesnelere daha çok mana-yı ismî ile bakıyoruz ve dolayısıyla Allah ile manevî irtibatımızı koparıyoruz. Bunun bir soncu olarak bütün âlemlerin özü olan insan, “ahsen-ı takvim” mertebesinden ne yazık ki hayvaniyet derekesine düşüyor. Halbuki mana-yı harfî bakış bilincini geliştirmiş olsaydık Koronavirüs dâhil her şeye ibret ve hikmet nazarı ile bakar, hayatın sır ve hakikatlerini anlardık ve tıbbî tedbirlerin yanında manevî hazırlıklarımızı da yapardık. Bu bağlamda gerçek ilim, iman ve marifetullah ile ancak ortaya çıkar. O zaman en küçük bir virüs bile, bir tefekkür sahasına dönüşür ve bu mana-yı harfî bakış da bizi kâinatın yaratıcısı, kudret ve hikmet sahibi Allah’a ulaştırır.
Soru: Peki Koronavirüs de mi hakikat noktasında esma-i ilahiyyenin tecellilerini izah ve ispat eder?
Ârif: Evladım! Kâinatta yaratılan her şey tevhidin bir delili, bir âyeti ve bir işaretidir. Göklerde, yerin altında ve üstünde gizli veya açık ne varsa, ne türüyorsa hepsi Allah’ındır, Allah’tandır. Koronavirüs de biraz önce ifade ettiğim gibi özellikle Allah’ın Kahhâr isminin bir yansıması olsa gerek. Çünkü Allah, Kahhâr ismi ile dilediği bir şeyi, bir insanı veya bir toplumu Koronavirüste olduğu gibi bir vesile ile isterse anında, isterse yavaş yavaş mahv u perişan edebilir. Her şeye gâlip olan Allah, Kahhâr ismiyle zalimlere hak ettikleri cezayı daha dünyadayken verir. Hükmüne ve emrine bütün insanlık, boyun eğmek zorundadır. Emrine kimse karşı koyamaz.
Soru: Hocam şahsen Allah’ın Kahhâr isminden korktum. Biz buna müstahak mıyız?
Ârif: Kur’ân’da Kahhar isminin geçtiği hemen her bir âyette şirk ve zulme atfen uyarılar vardır. Dünya toplumlarının ekseriyeti tevhit inancından uzak şirke dalmış, İslâm coğrafyasında da Müslümanların önemli bir kısmı dünyaya bel bağlamış, bir kısmı da kardeşlerine zulmediyor. Kur’ân’ın açık uyarılarına maalesef dikkate almayan dünya insanları, inşallah Koronavirüse mana-yı harfî gözüyle bakar da uydurma ilahlardan ve sapkın ideolojilerden kurtulur. C. Hak, bizlere Kahhâr ismiyle uyarıda bulunmakla birlikte bize yine de zulmetmiyor sadece adalet sahibi olduğunu hatırlatır.
Soru: Hocam! Bu sohbet beni çok yordu. Söylediklerinizin üzerinde biraz düşünmeliyim. Müsaade istesem?
Ârif: Hayhay.
Prof. Dr. Ali SEYYAR