Makale

Bir Sözlü Tarih: “Son Demokratlar”

Tarihçi Mustafa Armağan yönetiminde hazırlanan ve Türkçe ezanın okunduğu 18 yıllık devirde yaşanan yürek burkucu hikâyeler ile Başvekil Adnan Menderes’in güvenoyu aldıktan sonraki ilk icraatı olan Ezan-ı Muhammedî‘ye dönüş gününün ilk ağızlardan anlatıldığı “Türkçe Ezan ve Menderes” adlı sözlü tarih çalışmasının mütemmimi “Son Demokratlar” isimli çalışma da okuyucularla buluştu. Üstat Armağan ve ekibine yürekten teşekkürler… Demokrat Parti devrini yaşayan son şahitlerin Tek Parti devri ve demokrasiye geçiş tecrübemize ilaveten 27 Mayıs Darbesi, Yassıada ve sonrasını anlattıkları kitap, Aydın Menderes’ten yazar ve şair Yavuz Bülent Bakiler‘e, Osmaniyeli Ökkeş amcaya, Hayreddin Karaman ve Cevat Akşit hocaefendilere kadar uzanan yelpazedeki kristalize konuşmalardan oluşuyor…

Mustafa Armağan’ın girişteki ifadeleriyle, “7 Ocak 1946 günü kuruluş dilekçesi İçişleri Bakanlığı’na takdim edilen ve 10 yılı iktidarda olmak üzere 9 Eylül 1960’ta kapatılmasına kadar bütün ömrü 14 yıl, 8 ay süren Demokrat Parti‘nin Türk siyasî tarihinde silinmesi kabil olmayan bir mührü vardır…

14 Mayıs 1950 tarihinde Cumhuriyet tarihinin ilk tek dereceli ve yargı teminatlı seçimi yapıldığında, yani halka gerçek manada oy kullanma hakkı tanındığında, millet tercihini kendisinden taraf olduğuna inandığı Demokrat Parti’den yana kullanacak ve 1950, 1954, 1957 seçimlerinde tercihi değişmeyecekti…

Halkın tercihinin değişmeyeceği anlaşıldığı içindir ki gayri meşru yollara tevessül edilecek ve ancak kanlı bir askerî darbeyle birlikte 10 yıllık iktidar partisinin halkın oylarıyla seçilmiş bütün kadrosu silah zoruyla halktan kopartılıp ıssız bir adaya doldurularak idam sehpasının altında alacaktı soluğu…

Peki Demokrat Parti’nin suçu neydi?.. Başvekil Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idamı gerektiren hangi vahim kararların altına imza atmıştı ki idam edilmişlerdi? Bir partinin milletvekilinden ocak, bucak temsilcilerine kadar topyekûn yargılandığı ve aylar süren korkunç dram, insanlık dışı işkenceler neden yaşatılmıştı? Hangi tabuya dokunmuşlardı?..”

Yine Armağan’ın ifadeleriyle, “46 Demokratları” ‘elbette bir çığır açmanın olanca meşakkatini bizzat yaşayarak ve elbette çile çekerek öğrenmişlerdi. Bir büyük rüyanın, “Büyük Türkiye Rüyası”nın bir kere başlayınca bitmeyeceğine, nesilden nesle bir bayrak gibi aktarılıp sonunda bu ülkenin dünya nizamında hak ettiği noktaya geleceğine inanmışlardı’… (15 Temmuz 2016 Direnişi de işte bu çığırın son halkasıydı.)

Kitabın hazırlanmasında büyük emeği geçenlerden tarihçi kardeşim Ömer Naci Yılmaz, bizimle de bir söyleşi yapmak lütfunda bulundu. Sorularından birini ve cevabımı kısaltarak aktarıyorum:

“-27 Mayıs 1960 Darbesi ve Yassıada Yargılamaları’na dair neler söylersiniz? Menderes ve iki arkadaşının idamı büyükleriniz tarafından nasıl anlatılırdı? Neler dinlediniz onlardan?”

“-O netameli günler benim çocukluk yıllarıma tevafuk eder… Altı yedi yaşlarında bir çocuk idim… Babam ve ahbapları her haber (“ajans”) saatinde televizyon büyüklüğündeki radyonun başına toplanır, TRT radyosundan naklen yayınlanan merhum Başbakan Adnan Menderes‘in “Yassıada Mahkemesi”nde yaptığı savunmayı dinleyip hüngür hüngür ağlarlardı… “Mert adammış doğrusu!” diyerek onun nezaketli dik duruşunu takdir eder, ona yürekten dua ederlerdi… Bu duaları hiç kesilmedi; yıllarca hep devam etti…

“Menderes ve arkadaşlarının idam edilmelerinin nedenleri üzerinde iyi düşünmek lazım… Başbakan Adnan Menderes‘in “suçu”; ezanın 18 yıl aradan sonra tekrar Arapça aslıyla okunmasını sağlaması, Paris seyahatinde haberdar olduğu yurt dışında çok zor şartlar içinde yaşayan Osmanlı ailesine sahip çıkması ve yedi yıllık imam-hatip okullarının açılmasını sağlamasıydı. Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu‘nun “suçu”; ABD ve Avrupa’dan bağımsız millî bir dış politika izlemesi, özellikle Londra ve Zürih Anlaşmalarının imzalanmasını sağlayarak Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki garantörlük haklarını ve gerektiğinde askeri müdahalede bulunma gibi yetkilerini hukukî olarak güvence altına almasıydı. Allah aşkına, böyle bir Dışişleri Bakanının idamına ABD ve Yunanistan’dan başka kim sevinir? Demokrat iktidarın Çalışma ve Maliye Bakanlıkları görevlerinde bulunan Hasan Polatkan‘ın “suçu” ise; köylüye ve işçiye büyük önem verip, durumlarını düzeltmesiydi…”

Rabbim onlara rahmet eylesin, taksiratlarını affeylesin, mekanları Cennet olsun… Âmin

Abdullah Yıldız

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

2 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

2 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

6 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

7 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

8 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

8 saat ago