islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4764
EURO
36,4423
ALTIN
2.951,48
BIST
9.375,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

BİR ZORLUĞA KARŞI İKİ KOLAYLIK

BİR ZORLUĞA KARŞI İKİ KOLAYLIK
30 Eylül 2023 09:19
A+
A-

Kur’an, insanı muhatap alır ve ona Allah- insan, insan-insan ve insan-kainat ilişkilerine dair yönlendirici ve düzenleyici bilgiler verir. Bu bilgilere  de “Kur’an mesajı”  deniliyor.   Bu mesajların ise ya doğrudan veya dolaylı olarak verildiği; dolaylı mesajların da genellikle peygamberlerin, özellikle de  Hz. Peygamber’in   hayatından kesitler  halinde sunulduğu  anlaşılıyor. Bu sebepledir ki Kur’an’da yer alan bu mesajlardan bir kısmının “Kul/söyle”  emriyle  doğrudan, bir kısmının da  onun hayat tarzı/siyeri üzerinden  verildiği görülüyor.

İnsanlar,  soyut kavramlarla  anlatılan  soyut konuları  anlamaktan ziyade  somut kavramlarla  anlatılan  soyut konuları   daha iyi anlama ve kavramaya  yatkın bir  fıtrata sahiptirler.  Bu nedenle Kur’an,  genellikle  mesajlarını yaşanmış hayat  hikayeleri üzerinden  verir ve bunlardan ders alınmasını ister. Nitekim Kur’an’da cennet ve cehennem gibi  soyut  konuların, somut kavramlarla açıklandığı, bilinenlerden bilinmeyene gidilen bir yöntem uygulandığı – mesela  cennetin, yeşillik ifade eden bağ ve bahçe ile, cehennemin  de ateşle  açıklandığı- ; insan psikolojisinin ve sosyolojik  olguların ise  yaşanmış olaylardan ve tecrübelerden  örnekler verilerek anlatıldığı görülür. Çok iyi biliniyor ki tecrübeler, yaşlılıkta değil, yaşanmışlıktadır, dolayısıyla insan,  ne kadar çok şey yaşamış ise, o kadar da tecrübe sahibi demektir. Bu sebeple Kur’an, muhataplarından  başkalarının   tecrübelerinden  de yararlanmalarını istemekte, peygamberlerin hayatlarından özel kesitler sunmakta ve bu kesitler içinde Hz. Peygamber’in hayatı büyük önem arz etmektedir.

İnsanlar, hayatın doğal olan veya olmayan şartları gereği, çeşitli zorluklarla karşılaşmakta ve bu zorluklarla boğuşmak zorunda kalmaktadır. Haliyle bu durum,  insanların morallerini bozmakta, ve çalışma azmini de yok edebilmektedir. Bir beşer olarak Hz. Peygamber de bundan müstağni  kalamamış, o da  peygamberlik görevini yerine getirirken  çeşitli zorluklarla karşılaşmıştır. Kur’an bize bu zorluğu şöyle ifade etmektedir:

“Senin göğsüne bir genişlik vermedik mi? Belini büken ağırlığını indirmedik mi? Senin şanını yükseltmedik mi? Doğrusu güçlüğün yanında bir kolaylık vardır. Doğrusu güçlüğün yanında bir kolaylık vardır. Bu nedenle bir işi bitirince, diğerine  geç ve sadece Rabbine yönel.”[1]

Kaynaklar, bu surenin Duhâ suresinden sonra nazil  olduğunu  nakledeler.   Duhâ  suresinde  ise Hz. Peygamber ile ilgi  özel bilgilerin yer aldığı görülür.  Nitekim  bu surede Allah Teâlâ’ın, Peygamberini terk etmediği, ona  darılmadığı; vereceği şeylerle memnun kalacağı ve  âhir ömrünün  başından daha  iyi olacağı anlatılır;  bunun bir delili olarak da, öksüz iken onun elinden tuttuğu, ne yapacağını bilmez bir durumda iken ona yol gösterdiği, fakirlikten kurtarıp zengin ettiği hatırlatılır. Kendisine verilen bu nimetlere karşılık, ondan  da öksüzün canını sıkacak davranışlarda bulunmaması, kendisinden bir şey isteyenin isteğini de geri çevirmemesi ve  Allah’ın verdiği bu nimetleri  her daim “tahsis-i nimet”  olarak   anlatması da istenir.

Duhâ suresinden dan sonra gelen “İnşirah”  suresinde de Allah Teâlâ,  peygamberlik görevini yaparken Hz. Peygamber’in belini büken ağır bir  yükten söz  ederek, bu yükün  altında  kalmaması için kendisine  yardım  ettiğini, böylece şanını yücelteceğini hatırlatır.  Sonra da  her  zorlukla  birlikte iki kolaylığın bulunduğunu  açıklar.  Fakat  bütün zorlukları yenip rahata kavuştuktan sonra, bir kenara çekilip yatmamasını, bilakis yeni bir işe koyulmasını ve daha da önemlisi her  durumda   kendisine  yönelmesini ister.

Bu bilgiler,  ilk muhatabı olarak  Hz. Peygamber’e  yönelik olsa da,  aynı zamanda onun  şahsında ümmetine de yöneliktir.  Zira bu bilgiler, Hz. Peygamber’i ilgilendirdiği kadar, bütün Müslümanları da ilgilendirmektedir. Çünkü Kur’an’ın temel amacı, genelde bütün insanlara, özelde muttakilere yol göstermek, kılavuzluk etmektir.   Dolayısıyla surede verilmek istenen mesaj şudur:  Hz. Peygamber, görevini ifa ederken, şiddetli  engellemeler ve zorluklarla karşılaştı, zaman zaman bunaldı, sıkıntıya düştü ve  bu ağır yükün altında ezileceğini zannetti; görevini hakkıyla yapamama kaygısına ve  endişesine kapıldı; bunun üzerine  Allah Teâlâ da ona endişeye kapılmamasını , zira her zorlukla birlikte  iki  kolaylığın olduğunu açıkladı. Ona umut verdi ve  karamsarlığa  düşmesine  engel oldu.

Müfessirler  bu surede iki defa tekrar edilen “Doğrusu güçlüğün yanında bir kolaylık vardır” ayetinde yer alan “el-usr/güçlük”  kelimesinin  marife; “yüsr” kelimesinin  nekre  oluşuna bakarak;  zorluğun bir, kolaylığın iki  defa tekrar  edildiğini,  dolayısıyla bir zorluğa karşı iki kolaylığın olduğunu ifade etmişlerdir.[2] Nitekim Elmalılı Hamdi Yazır da   bu ayetin yorumunda zorluktan sonra bir kolaylığın  değil, zorlukla birlikte iki kolaylığın olduğunu  söyler  ve  bu bağlamda  Hz. Peygamber’in   “Müjdeler olsun! Size  kolaylık geldi, artık  bir zorluk, iki kolaylığa galip gelemez”[3] dediğini de nakleder.[4]

Bu kolaylığı elde etmenin yolu da  çalışıp çabalamak, kısaca  “sünnetullah’ın  gereğini  yerine getirmektir. Nitekim “Yaptığınız işler, çeşit çeşittir. Malını ihtiyaç sahiplerine veren, takva sahibi olan, en güzel sözü tasdik eden kimsenin işlerini kolaylaştırırız (kolay bir yola sokarız). Cimrilik eden, Rabbine ihtiyacı  olmadığını düşünen ve en güzel sözü  yalanlayan kimsenin işlerini de  zorlaştırırız  ( zor bir yola sokarız)”[5] ayeti, bu kolaylığı  açıkça  ifade eder.   Dolayısıyla bu ayetler,  malını paylaşan ve yardımlaşan, takva sahibi olan ve “ hüsnâ” yı tasdik kişilerin  işlerinin kolaylaşacağını; bu karşılık  malını paylaşmayıp cimrilik eden,  kendini Allah’tan müstağni sayan ve “ hüsnâ” yı yalanlayan kimselerin de işlerinin zorlaşacağını açıklar.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da Hz. Peygamber’in davranışını Müslümanlara  örnek olarak sunan Allah Teâlâ, böylece her bir  bireye de karşılaşacağı zorluklar karşısında yılmaması gerektiği mesajını verir ve ondan her hangi bir endişeye kapılmadan görevlerini  yerine getirmesini bekler.  Zira bir zorlukla birlikte  iki kolaylığın  bulunduğu  müjdesi, ona da yöneliktir. Bu nedenle  her Müslümandan da Hz. Peygamber’e  yapılan bu tavsiyeye  uymasını ve  bir işi  bitirdiğinde diğer  bir  işe koyulmasını talep eder.

[1] İnşirah, 94/1-8.

[2] Hasan Basri Çantay, Kur’an-ı Hakîm ve  Meâl-i Kerîm, İstanbul 1962, 3/1195.

[3] Muvatta’ ,Cihad,6.

[4]  Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’dan Dili, İstanbul 1938,8/5923-5924.

[5] Leyl 92/4-10.

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.