İsimleri açıklan(a)mayan Müslüman bir grubun ! Tevrat’ı yakmak izni için İsveç makamlarına başvuruda bulunduğu ama İsrail büyük elçiliğinin girişimi ile iznin verilmediği haberi medyamızda yer aldı.
Biz bilinçli Müslümanların böyle bir başvuruda bulunabileceğine inanmıyoruz. Çünkü İslam böylesi bir girişime izin vermez.
Bu tür konular Mütekabiliyet yani yapılana benzeri ile karşılık verme ilkesi ile yorumlanarak çözümlenemez. Çözümleme girişimi kendi iman esaslarımız ile çelişme ve çatışma olur.
Dönemimizde ve tarihimizden örneklerle yüce dinimizin kaynağı olan Kur’ân’a ulaşarak başlığa aldığımız soruya cevap arayalım.
a.) Dönemimizden ve Tarihimizden Örnekler
Aliya İzzet Begoviç’in Cevabı
Bir gün bir asker gelip kendisine “ Sırplar bizim kadınlarımıza tecavüz ediyorlar, onlar bizim kadınlarımızı, yaşlılarımızı ve çocuklarımızı öldürüyorlar; biz de onlara yaptıklarının benzeri ile karşılık veremez miyiz,” dediğinde, Aliya İzzet, inancımız ve yolumuzu özetleyen çok veciz bir açıklama yapar:
“Bizim öğretmenimiz Sırplar değildir.”
Aliya’nın örneğini İslamî ilkelerin bütününden veya tarihimizden aldığında şüphe yoktur.
Hz. Ebû Bekirin Tepkisi
Bir Hıristiyan din adamının başını keserek hilâfet merkezi Medîne’ye gönderenlere yerici ve derin bir öfke duyduğunda, bu davranışlarını, mütekâbiliyet uygulaması olarak meşrûlaştırmaya çalışanlara İslâm’ın çocuğu olan Halîfe Hz. Ebû Bekir şöylece kükrer:
– Ben Kendime Farslıları ve Bizanslıları mı örnek alacağım.
Hz. Ebu Bekir’i de Kuran ve Sünnetin yönlendirdiğine de şühe yoktur. Görelim:
b.) Kur’ân’dan Örnekler
Hüdeybiye’de Hz Peygamber ve Ashâbının Mekke müşrikleri tarafından Umre’den engellenmesi onlara pek ağır gelmişti. Dönüşlerinde Câhiliye geleneği çizgisinde Umre yapmak için Mekke’ye giden putperest bir kafileye rastladılar.
Ashâb-ı Kirâm, bize yapılana karşılık olarak biz de onları engelleyelim, dediler. Bu olay üzerine din hürriyetini kısıtlamada mütekâbiliyet yani birebir benzeri ile karşılık verme yoluna gidilemeyeceğini beyân eden Mâide sûresinin ikinci âyeti indirildi:
“…Mescid-i Haram’ı ziyaretle Umre yapmanızı engellemelerinden ötürü Mekke müşriklerine duyduğunuz derin kin ve öfke sizi (mütekâbiliyet yöntemiyle) saldırganlığa sevk etmesin… “ (İbn-i Kesîr Mâide 2. Bir diğer örnek için bak. Kur’an Yolu, Mâide 2)
Bire Bir Karşılık Kâfirliğe Bile Götürebilir
Açıkça anlaşılacağı üzere aslında haram olan işlemler bire bir karşılık yöntemiyle helal olmaz .
Bizim kadınlarımıza tecavüz edenlerin kadınlarına tecavüz edebilir miyiz?
Çocuklarımızı öldürenlerin çocuklarını öldürebilir miz?
Bize iftira atanlara iftirada bulunabilir miyiz?
Elbette yapamayız. Kaldı ki bu yol bizi İslam dairesinden çıkışa bile götürebilir.
Bilinmesi gerektiği üzere İslam’ın Kur’an ve Sünnet kaynaklı iman esaslarından biri de Allah’ın Kitaplarına örneğin yalnızca İsrail oğullarına gönderdiği Tevrat ve İncil’in hak kitaplar olduğuna inanmaktır. Gerçi Peygamberimizin zikredeceğimiz şu buyruğu gereği, biz mevcut Tevrat ve İncil’i doğrulamamak gibi yalanlamamakla da yükümlüyüz:
“Ehl-i Kitap’ın size haber verdiklerini tasdik de etmeyin, yalanlamayın da. ‘Allah’a ve Resulüne inandık.’ deyin. Böylece verilen haber batılsa tasdik etmemiş, doğruysa da onu yalanlamamış olursunuz.” (Abdurrezzak, Musannef, 6/111; Ahmed b. Hanbel, 4/136; Ebû Dâvud, İlim 2)
Ama küçük bir kısmına Kur’ân’ın da yar ver verdiği Tevrat ve İncil’in asıllarını tasdik eder, Rabbimizin gönderdiği kitaplar olduğuna inanırız.
Bizim inanç sistemimizde Kur’ân’a inanmayanlar gibi Tevrat ve İncil’e inanmayanlar da kâfir olur.
Bırakınız genelde Avrupalı ve özelde İsveçli ateist ve deistleri, Yahudileri ve Hıristiyanları da Kur’ân’ın Allah’ın Kitabı olduğuna inanmadıkları için barbarlık sergileyerek Kur’ân’ı yakabilirler ama biz Müslümanlar tahrif edildiğine inandığımız Tevrat ve İncil’i bile yakamayız.
Yakamayız, çünkü Kur’ânın diliyle ifade edersek biz Müslümanlar insanlık için çıkarılmış hayırlı bir ümmetiz:
“Sizler, insanların dünya ve âhiretteki kurtuluş ve saadeti için yeryüzü sahnesine çıkarılmış ve bizzat Allah tarafından görevlendirilmiş en hayırlı ümmetsiniz. Hayata doğrudan müdahale eden toplumsal bir güç olarak insanlara adaleti, doğruluğu, iyiliği tavsiye ve emreder; zulme, haksızlığa, isyankârlığa, günaha ve kötülüklere engel olursunuz. Çünkü siz, Allah’a ve O’nun gönderdiği bütün kitaplara ve elçilere yürekten inanırsınız.
Eğer Kitap Ehli olarak bilinen Yahudi ve Hristiyanlar da sizin inandığınız gibi Allah’a ve bütün elçilerine gereğince inanmış olsalardı, elbette bu, kendileri için hayırlı olacaktı. Gerçi içlerinde inananlar da var; fakat onların pek çoğu, Allah’a başkaldırarak doğru yoldan çıkmış olan fasıklardır.” (Al-iİmran 3/110)
Ali Rıza Demircan
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments