Çocuklarımla yan yana olan evlerde oturuyoruz. Yazı yazarken veya kitap okurken misafir katına çıkar sakin bir ortamda olmaya çalışırım. TV lerdeki tartışma programlarını fırsat buldukça dinlemeye çalışmam çocuklarıma da yansımış…
Geçen gün, evde yüksek sesle ağabeyinin bağırıp çağırdığını duyan küçük kızım, odasından fırlayıp yanıma geldi; baba yetiş ağabeyim annemle kavga ediyor deyince bir solukta aşağı inip salona girince ne görsem beğenirsiniz…? Üniversite terk olan oğlumu, İlkokul mezunu olan annesi sakinleştirmeye çalışıyor…
Oğlum sinirli ve fevri bir yapıya sahip, annesi de ondan geri kalır gibi değil, bunun için telaşlanmıştım…
Kavga konusunu öğrenince doğrusu benimde merakım arttı. Sizi daha çok meraklandırmadan konuya geçeyim…
TV tartışmalarının değişmez üyelerinden, sizinde yakından tanıdığınız, ismi değmez ateşli birinin sözlerini dinleyen asabi oğlum, dini, siyasi, sosyal ve içtimai bütün meselelerde görüş beyan eden bu çok bilmiş kişinin, sahte şeyh, fırıldakçı Müslüman tipleri bahane ederek Müslümanlara sitem edip
aşağılamaya kalkmasına kızması yanında, bizim ezik şahsiyetli, fikrini savunmaktan aciz, kompleksli katılımcıların, ezilip büzüldüğünü görmesi, sinirlerini bozmakla kalmamış; ekrana karşı, sanki onu duyuyorlarmış gibi şöyle haykırmasana yol açmış:
“Ulan düzenbaz hokkabazlar, siz ne utanmaz adamlarsınız; hem suçlu hem de güçlüsünüz öyle mi..? Yağız hırsızın ev sahibini bastırması gibi, samimi ve dürüst Müslümanları asıp keserek, her türlü baskıyı kullanıp susturarak, dinlerini doğru öğrenme ve samimi olarak yaşamalarını engelleyerek, sahtekarlığı ve üç kağıtçılığı alabildiğine teşvik ederek, ürettiğiniz, besleyip yetiştirdiğiniz üç kağıtçıların hesabını şimdi bizden mi soruyorsunuz..?
Otuz yıl Tıp veya Hukuk fakültelerini kapatıp bu eğitimleri yasaklasanız, kasaplar doktor, arzuhalciler hakim veya avukat olmaz mı..? Bu yasağı getirenlerin, kasapların hekim, arzuhalcilerin de hakim olmasından şikayetçi olma hakkı olabilir mi..?
Otuz yıldan sonra açtığınız İHL ve İlahiyat Fakültelerini de iyi niyetle açmadınız; dini tahrip etmek niyeti ile açtınız. Şimdi ekilen hormonlu tohumların hormonlu ürünlerinden şikayet edip faturayı samimi Müslümanlara kesmek mi istiyorsunuz..?
Yüz yıldan beri Türkiye’yi, İslam nizamına göre, samimi ve ihlaslı Müslümanlar mı idare ediyor..? Değiştirilemez kanunlarınızı mı değiştirdik..? Siz ektiniz; siz biçiyorsunuz..? Üç kağıtçı fırıldakçı sahte şeyhler varsa sizin üretiminiz; faturasını da siz ödemek zorundasınız.
Bu sistemin temelinde, aldatma, iki yüzlülük, entrika, fırıldakçılık, sahtekarlık, zina, içki fuhşun daniskası yok mu..? Kendi eserinizin faturasını, imalat hatası samimi, ihlaslı Müslümanlara mı ödetmek istiyorsunuz..?
Ulan sahtekarlar, sizin her şeyiniz sahte, yalancılık ve yüzsüzlük sizin karakteriniz ve ilkeniz değil mi..?
Açık oy gizli tasnif anlayışını uygulayıp demokrat geçinen, şapka giymedi diye mezardan çıkarıp idam ettiğiniz kişilere rağmen diktatörlüğü muhatabınıza yakıştırmaktan utanmayan, yazdığı kitaptan dolayı 1. meclis tarafından madalya verilen bir alimi, aynı eserden dolayı, tayin edilen 2. meclis onayı ile idam ettirenlere hiç itirazınız oldu mu..? Onlar hala sizin ulu önderleriniz değil mi..?
Milleti bir günde tarih ve kültüründen koparacak şekilde cahil bırakan, harf değişikliğini halk oylaması ile mi yaptınız..? Tüm dünya Müslümanlarının birliğini temsil eden Hilafeti ilga ederken halka sormayanların halkçılığından bahsederken yüzünüz kızarıyor mu..? DİB olarak tayin ettiğiniz kişiye CHP Ankara il başkanı olarak görev yaptıran sonra da laiklikten bahseden siz değil misiniz..?
Sahtekarlık, pişkinlik, diktatörlük yalancılık, entrika ve üç kağıtçılık sizin karakteriniz değil mi..?”
Oğlumun bu hiddet ve haykırışını gören hanım da, sesini duyurmak için yüksek sesle Onu uyarmak zorunda kalmış:
“Onlar seni duymazlar ki; boşuna yoruluyor ve hiddetleniyorsun oğlum.” Annesine dönüp:
“Evet beni duymadıklarını ben de biliyorum. Kinimi ve hiddetimi tazeliyorum. Kardeşlerime, size duyuruyorum.” sen de bunu anlasan iyi olur demez mi..? Devamla:
1980 İhtilalinden sonra babamın Çilehane ’deki nöbeti esnasında, koğuş arkadaşı olan, M.Kamal ve İsmet Paşa ile mesai arkadaşlığı yapmış emekli subay ve o zaman 87 yaşında olan, Aziz Şengün isimli Rizeli amca babama “Din alimlerinin itibarını zedeleyip etkisiz hale getirmek için asılsız fıkra uydurma mahareti sebebi ile gördüğü itibarı, CHP yönetiminde görev almasını, 1960 darbecilerine danışman olmasını bizzat ve şahitler huzurunda anlatmadı mı..?” Babamın koğuş arkadaşı olan bu şahitler polis emeklisi olup hala yaşamıyorlar mı..? diye sorduktan sonra tekrar televizyonda konuşanlara dönüp:
İslam sistemini ve kurumlarını, tekke ve zaviyeleri yeniden ve orijinal şekli ile ihya etmemize müsaade eder misiniz..? diye sorsam kesinlikle hayır cevabını verecek kişiler olarak, bizden samimi ihlaslı ve dürüst Müslüman yetersizliğinin hesabını sorma hakkını nereden buluyorsunuz..?
Size rağmen, despotizminize ve zulmünüze direnerek yetişen samimi ve ihlaslı Müslümanların, sizden hesap sormasından önce, yüzsüzlük yaparak, utanmaz bir şekilde hesap sormaya kalkmanız, “ev sahibini bastırmak” için değil midir..? Yoksa şikayet eder gibi gündeme getirdiğiniz şahıs ve konular, sizin ayakta kalmanızı sağlayan hayat damarlarınız, ilkelerinizin teminatları olduğunu bilmediğimizi mi zannediyorsunuz..? O fırıldakçılar, hokkabazlar olmasa söyleyecek hiçbir sözünüz kalmaz…
Annesinin sakinleştirme gayretine aldırmadan bağırarak konuşmasını sürdüren bizim asabi oğlan benim içeri girdiğimin farkında bile olmadı. Sözlerini bitirip birden karşısına beni görünce sakinleşip “öyle değil mi baba” diye sormasın mı..? Telaşla girdiğim evde kavganın şeklini öğrenince rahat bir nefes aldım. Meğer annesi ile değil televizyondaki tartışmacılarla kavga ediyormuş bizim asabi oğlan. Küçük kızımın kendi telaşını bana
yansıtması, beni de endişeye sevk etmedi desem doğru olmaz…
Hocam bu kavgada büyütecek ne var demeyin sakın, bu asabi oğlumun Kadıköy İHL müdürünü 2002 yılında döverek baş örtüsü sıkıntısına nokta koyan asabi oğlan olduğunu bilseydiniz benden fazla telaşlanırdınız…
Hamdolsun bizim evdeki kavga endişe ettiğim gibi değilmiş. Rahat bir nefes aldım. Televizyondaki tartışmanın bundan sonraki bölümünü ailece beraber dinleyince, keşke bizim asabi oğlanın sesini televizyondakiler de duymuş olsa demekten de kendimi alamadım.
Ahmet Ziya İbrahimoğlu