Hep beraber tarihe tanıklık ediyoruz. Geçmişi unutmadan geleceğimizi nasıl hayal ediyor isek hepimiz doğru zamanda doğru kararı vermek zorundayız.
Hep beraber tarihe tanıklık ediyoruz. Geçmişi unutmadan geleceğimizi nasıl hayal ediyor isek hepimiz doğru zamanda doğru kararı vermek zorundayız. Ülkelerin de iniş çıkışları var ki 16 tane devletimiz hatalarla yıkılmış milli mücadele ile kurtarılmaya çalışılan son devletimiz Türkiye olup hem tarihi, hem dini hem ekonomik hem coğrafi iklimi ve güzel kalpli insanları ile yeryüzünde dimdik ayakta durması gereken bir devlettir.
NASA dünyaya bir ömür biçti. Sevgili Peygamberimiz (sav) de bize pek çok uyarılar yaparak hareket rotamız konusunda ipuçları verdi. Astrologlarda, teolojik tarihi iyi bilen ve Aytunç Altındal gibi çağın analizini çok güzel yorumlayan –ki kendisinin pagan-okült sistemi çözdüğü için zehirlenerek öldürüldüğü söylenmektedir- kişilerde devletimize, milletimize canhıraş seslenmişlerdir.
Milli hekimlerimizin bazıları- ki ben de onlardan biri olarak- ısrarla bağışıklık sistemine yatırım yapalım, temiz gıda ve suya sahip çıkalım diye sık sık sesleniyoruz. Hastanelerimiz, sağlık çalışanlarımız tüm fedakarlığı yaparken, dinlenme ve tatile zaman ayırmadan hatta ailelerinden uzak yaşarken eksiği ile fazlası ile süreci en güzel şekilde yönettiler. Şarlatanlar, tıbbı kötüye kullananlar, insanlarımızın masumiyetini suistimal edenler için fırsat doğmuş, bağışıklık sistemine yatırım yapalım diyen hekimler de yeterince önemsenmemiş olabilir. Hastalıklarla mücadele sürecimiz bitmedi. Hatta Hindistan’dan Irak’a gelen gözleri kör eden bir karamantarından söz edilmeye başlandı. 2021-2026 yılları arası bir dönüm noktası ise, dönüştürülmek istenen ve planlanan önce beyin değiştirme sonra algıları değiştirilen insanlara hükmetmek ise elbette hastalık ve ölüm korkusu, maddi gelir kaygısı ile istedikleri daha kolay gerçekleşecektir.
İnsan elindeki nimetlerin şükrünü yapmaktan her daim aciz kalmıştır. İsyan, israf, bereketin kalkması, tembellik, sahtekarlık, kavga, iftira derken Allah sunduğu ikramları geri alabilir mi?
Prof. Dr. Münir Derman Hazretleri şükretmek kolaydır lakin hamd etmek zordur ve her mümin buna sabredemez demiştir.
Hamd etmek..
Yani yokluğa, acıya, hastalığa, savaşa, yalnızlığa, iftiraya sabrederek Yüce Mevla’dan gelene razı olabilmek ve her daim şükr haline devam edebilmek. Yurtdışından gelen Türklerle sohbet ederken sağlık masraflarının Türkiye’de ne kadar ucuz olduğu ve verdiğimiz hizmetlerin de ne kadar kolay ve güzel olduğunu ama Türkiye’de yaşayanların her şeyden şikayetçi olduklarını, kadir kıymet bilmediklerini anlatan sözler işitiyorum.
Salgın sürecinde oksijensiz, yataksız kalan vatandaşımız olmadı. Hastanelerde her şey bedavaydı. İnsanın doğasında hep daha fazlasını talep etme isteği vardır. Bizlerin de daha sağlıklı, mutlu, zengin ve refah içinde yaşamayı istemesi tabidir.
Ne var ki insanlarımızın bir kısmı çalışarak, dürüstçe, emek vererek bir şeyler üretmeyi unutmuş gibiler. Hep birileri bize bedava baksın, hep devlet yapsın, hep vakıflar çalışsın, hep borç alalım hep ithal edelim. Suları sattık, fabrikaları sattık, toprağı hayvanı bozduk. Kendi kendimizi hasta eder işler yaptık.
Daha fazla para kazanıp daha fazla refah içerisinde bu dünyayı zevkli yaşamak için. Hala şehit veriyoruz. Yani bizler rahat uyuyalım, canımıza, namusumuza kutsallarımıza saldırılmasın diye genç oğullarımız canlarını feda ederken bizler ne yapıyoruz? Bu ülke, bu millet, bu Din ve Bayrak için birlik ve beraberlik içerisinde hareket edip birbirimize sahip çıkabilecek miyiz? Sizlerle beraber neler yapabiliriz?
Op. Dr. Ünzile Girişgin