Söz ve mâna olarak Allah’ın Kitabı olan Kur’ân-ı Kerîm’de insanlığın yolunu aydınlatacak örnekler de verilir. Böylece tarihi dönemlerde çöküş ve azap sebebi olmuş şartların tekerrür etmesiyle aynı sonuçların gerçekleşeceğine dikkat çekilir.
Soyuttan somuta geçerek attığımız başlığa ilham kaynağımız olan Cum’a suresinin açıklamalı beşinci ayetini sunalım:
“Tevrat’ı uygulama ve bütün insanlığa ulaştırma görevi omuzlarına yüklendiği hâlde, onun yol göstericiliğinden faydalanamayan, öğretilerine uygun yaşamayan, böylece üstlendikleri sorumluluğu gereği gibi yerine getirmeyen Yahudilerin durumu, tıpkı ciltler dolusu kitaplar taşıyan, fakat ne büyük bir hazine taşıdığının farkında bile olmayan eşeğin hâline benzer. Evet, gerek sözleriyle, gerek davranışlarıyla Allah’ın ayetlerini yalanlayan bir toplumun durumu ne kötüdür! Hiç kuşkusuz Allah, böyle zalim bir toplumu asla doğru yola iletmez.”
Şimdi de bu ayeti, bize vermek istediği mesaj çizgisinde günümüze aktaralım:
“Kur’ân omuzlarına yüklendiği hâlde, üstlendikleri sorumluluğu gereği gibi yerine getirmeyen Müslümanların durumu, tıpkı ciltler dolusu kitaplar taşıyan, eşeğin hâline benzer. Allah’ın ayetlerini yalanlayan bir toplumun durumu ne kötüdür! Hiç kuşkusuz Allah, böyle zalim bir toplumu asla doğru yola iletmez.”
Kendimi Yargı Dışı Bırakmıyorum
Yoruma geçmeden önce kendimi tanıtayım. Ben Kurân hafızıyım. Hafızlığım en değerli varlığımdır ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü mezunuyum. On beş kadar eser verdim. Böyle iken kendimi de istisna etmeden yazıyorum.
Ülkemizde hafızların çok büyük çoğunluğu; ilahiyat akademisyenlerinin kahir ekseriyeti, müftülerin, imamların, din ve ahlak kültürü öğretmenlerinin, tarikat şeyhleri ve müritlerinin, cemaat önderlerinin ve siyasilerimizin … azamisi, Kur’ân diliyle ifade edersek taşıdığı yükten haberi olmayan koca koca kitaplar yüklü eşekler gibiyiz. Açalım:
a.) Ben hafızım, hafızlık kurumunu ve hafızlarımızı iyi tanırım. Kur’ân’a imanlı ve saygılı olabiliriz ama büyük çoğunluğumuz kitap yüklü eşekler gibiyiz. Kur’ân’ın içeriğini bilmeyiz. Cehaletimizden de rahatsızlık duymayız. Anlamadan okur dururuz. Ramazan geliyor ya hatimler milyonları bulur, güzel okuma yarışları başlar. Ku’ân’ın içeriği değil lafızları kutsalımızdır.
b.) Elbette istisnaları vardır, değindiğimiz diğer kesimler üç beş ayet bilirlerse de Kur’ân cahilidirler. Ana babaya miras, kadın eşin boşanma hakkı ve dışlayıcı laikliğin Allaha Ortak koşmak olduğu gibi en basit Kur’ânî gerçekleri bilmeyiz. Eşekler gibi sorumluluklarımızın farkında değiliz. Örneklere devam edelim:
Kur’ân çizgisinde İslam’ı bir hayat düzeni olarak algılayacak ilim ve irfandan yoksunuz. Yüzü aşkın ilahiyatlar niçin açılır ve işe yarar, bilinmez.
Bize egemen olup İslam’ı prangaya vuran dışlayıcı-ötekileştirici laik düzenden hiçbir şikâyetimiz yoktur.
Ülkenin eğitimi, hukuku, ekonomisi, medyası ve sanatı İslam’ı dışlamıştır ve egemenliğini giderek pekiştirmektedir.
Bize Müslümanca evlenip boşanma hakkını bile vermeyen, sefalet ücreti olan asgari ücreti dahi vergilendiren ve bize örgütlenerek sandıkta İslam’ı seçme hakkını da tanımayan bu meri sistemi eleştiremeyiz. Önemli olanın kişilerden çok sistem olduğu gerçeğini bir türlü kavrayamayız.
Kur’ân’ın yaşamak ve yaşatmakla yükümlü olduğumuz hükümleri yerlerde… Biz utanmadan bu hükümlerin anlamını bilmediğimiz lafızlarını okuyarak hatimler indirir ve namaz kılarak ibadet ederiz.
Allah’tan ve azabından korkmaz düzenden korkarız.
İman aslında Allah’a ve yasalarının yüceliği ve uygulanması gereğine güvendir ama bizim Allah’a da itimadımız yoktur.
Hulasa biz Allah’ın ayetlerini bilmeden yalanlayan veya yaşantısıyla yalanlar gibi olan zalimlerden olduk. Adımızı açıkça koyalım:
Tespitlerimize hayır diyecekler ve kendilerini istisnalardan görecekler varsa, kendileri bilir.
Biz böyle isek Kur’ân ile hayatlarına hiç mi hiç anlam ve amaç kazandıramamış olan diğer ateist ve deist toplum kesimlerinin ahvalini varın siz düşünün.
Sözü inanmak, okumak, anlamak, yaşamak, tebliğ etmek ve dışlanmasına tavır koymakla yükümlü olduğumuz Kur’ân’dan ayetlerle bitirelim:
“Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir; Kur’ân çizgisinde yaşayan müminlere, kendileri için büyük ve ebedi bir mükâfat olduğunu müjdeler.” (isra 17/ 9)
“Ama Kur’ân’a inanmayan ve karşıtı olan kâfirler şöyle derler: Ona galebe çalmanız için dinlemeyin bu Kur’ân’ı; (ona ulaşımı engelleyecek yasal, medyasal…) engeller çıkarın.” (Füssılet 41/ 26)
Ali Rıza Demircan
Anahtar Kelimeler KİTAP YÜKLÜ EŞEK, LAİK DÜZEN, YALANLAMA
Emeğinize sağlık