Birleşmiş Milletler “Sürdürülebilir Kalkınma” başlığı ile güzel bir projesini açıkladı. BM 2030 ajandası olarak bildirilen programda birçok şey faydalı görünmektedir. Ancak bu projenin yanıltıcı bazı ifadelere sahip olup olmadığı ve gizli amaçlara hizmet edip etmediği sorgulanmaktadır.
Büyük Ortadoğu Projesi, gerçekte parçalanmış İslam haritasını bize sunmaktayken, algı oluşturmak için böyle bir isim sunulmuştur. Türkiye’de çok uzun zaman boyunca Osmanlı Tarihi okutulması, halka halifelik ve Osmanlı hayalleri kurdurulması, BOP öncesi hazırlık projelerinden birisiydi. Türkiye, bugün İslam Dünyasına öncülük etme hayalini taşıyor ancak gerçekte şartlar buna müsait değil. Bu sebeple de Suudi Araplar ve Mısır karşı ataklar yapıyor. Suudiler, radikal politikalarını tek tek terk ediyor ve rönesans gerçekleştirmekten bahsediyor, Türkiye’de bazı cahiller ise peygamberimizin ve ashabın uygulamadığı saçma kuralları dinden saydırmaya çalışıyor.
BM raporlarını güncel gidişatla okumak isteyen uzmanlar, ulus devletlerin son bulacağını, yerel yönetimlerin bağımsızlaşacağını veyahut da medeniyetler çatışmasına uygun bir federasyon altında birleşeceğini iddia ediyor. Elbette bu, Batı’nın yüksek organizasyon gücüne sahip devletleri ve şirketleri için bulunmaz nimet anlamına geliyor. İslam Dünyası açısından ise radikalleşerek etki ve hareket alanı kısıtlanmış kanserli bir yapıya sahip olmak anlamını taşıyor. Batı, İslam Dünyasının eline tahta kılıç vererek cenk etmeye çağırıyor. Bizim üniversitelerimizin ve yöneticilerimizin bugün göremediği başka gerçekler mevcut ve bunlar hayal kurmakla da sağlanacak şeyler değildir. Türkiye, ayaklarını yere sağlam basmak zorundadır. Eğer şapla şeker karışırsa, kendi topraklarını bile yönetemez hale düşecektir ve bunun karikatürleri Batı’da yapılmaktadır.
Doğu’nun devletleri Avrupa’dakilere oranla büyük, nüfusları kalabalık. Dünyayı tehdit ettikleri mesajı veriliyor ki üzerlerine gidilebilsin. Dünyada Müslümanların terörist gösterilmesi, onlara karşı yürütülecek harekatta çok önemli bir rol üstleniyor. Bunun, BOP gibi projelere ve sonrasında “İslam İçi Çatışma Teorisi” ile Oded Yinon’a zemin hazırladığı kuşkusuzdur. İslam alemi, gerek dünyayla uyuşmayan gerek de kendi arasında anlaşmazlıklara sahip sorunlu bir sistem görünümündedir. Bunda, Müslümanların vaizler ve cemaatler eliyle aşırılaştırılması etkilidir. Eğer peygamberin yolundaysak, neden bu kadar bölünüp birbirimize düşüyoruz? Batı’nın bunca savaşa rağmen birleşmesi bize hiç mi ibret olmamaktadır? Veyahut da içimizde ümmet diyerek bölücülük yapanlar başkalarının telkinine mi kapılmaktadır?
Batı, kendisini üstte konumlandırmak için birçok araca sahiptir. Şirketleri ve küresel finans sistemi bunun en açık delilidir. Serbest piyasa anlayışları ile açık pazarlar haline getirilen geri kalmış ülkeler zaten emperyalist firmalar ile rekabet edecek markaları çıkartamadığı için kazançlarını emperyalizme taşeronluk eden Batı’ya havale etmektedir. Benzer şekilde patent meselelerinden dolayı da ulusal markalar yerine yan sanayi oluşturarak düşük kazançla Batı’ya ve onun şirketlerine hizmet etmektedir. Bunun üzerine yerel kültürlerin sorunları aşamaması ve Batı zihniyetinin hegemonyasını birçok alanda kurmuş olması bahsettiğimiz ekonomik gelişmelerle perçinlendiğinde kafası karışık milyonları etkilemektedir. İslam’ın modernizasyonunu gerçekleştiremeyenler bu kez Batılılaşmayı politika olarak benimsiyor. Bu da genel kültürden ve hakim yapıdan kopuk başka anlayışları ve çarpıklıkları doğuruyor.
Eğer Müslümanlar olarak İslam’ı bugünün şartlarında ve peygamber ahlakıyla örtüşen biçimde yorumlamazsak ve ekonomik gelişmeleri kültürle harmanlayamazsak, müstemlekelerde yaşamaya devam edeceğiz. Şu anda herkes örtülü bir savaşın ve Müslümanların kırılması için planlanan onlarca tezgâhın olduğunu biliyor. Ancak yine de hayatına normal seyrinde ve hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Sessiz süren savaşın, gizlilikle yürütülen projelerin arkasında genellikle Müslümanların güçlenmemesi tasarlanmaktadır. İçeride güçlendirilen grup ve kişiler ise emperyalizmin maşası olacak şekilde ve faiz düzeninde yine kazandığını ona teslim edecek biçimde öne çıkartılan saftiriklerdir. Ulus devletlere ve yerli şirketlere sahip çıkmamak, bütün bu toplumlar için intihar manasına gelmektedir. Unutmayalım ki her fabrika bir kaledir ve bugünkü savaşlar daha çok ekonomik ve kültüreldir
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…