Malların gerçek sahibi Allah’tır.
Allah’ın ve Peygamberi Hz. Muhammed’in koyduğu ölçülere göre kazanmak ve harcamak mecburiyetinde olan biz müminler için, malların meşru kullanma yollarından biri de ödünç vermedir.
Müminlerin birbirlerine karşı mükellef oldukları yardımlaşmanın bir şekli de ödünç verme olduğu için Allah’ın rızasına ermek amacıyla borç vermek, özel tabiri ile Karz-ı Hasen’de bulunmak, pek önemli bir İslâmî ameldir.
Borç Alabilmek Yardım Almayı Engeller
Zekât verecek ölçüde nisap miktarı mala malik olup da zekât ve yakın akrabaya nafaka vermekle yükümlü olan insanlar az olduğu gibi, ayrıca Zekât ve Nafaka yardımı alacak kadar fakir olanlar da azdır. Toplumun büyük çoğunluğunu orta sınıf oluşturur. Kendi yağlarıyla kavrulabilen bu insanlar, yardıma muhtaç oldukları zaman borç bulabilirlerse, sosyal yardım almaksızın maddî problemlerini çözümleyebilirler.
Maddî bunalımları gidereceği ve insanların ihtiyaç arz edip karşılıksız yardım istemelerini engelleyeceği için dinimiz borç vermeyi Allah’ın rızasına erdirecek bir amel olarak sunmuş ve teşvik etmiştir.
Yüce Peygamberimiz müminlerin birbirlerine borç vermelerini teşvik eden bir hadislerinde şöyle buyurmuştur:
«Kim (borç vererek veya borcunu ödeyerek) bir müminin dünya hayatının sıkıntılarından bir sıkıntısını giderirse Allah da onun Kıyamet Günü’nün sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Kim darda olan borçluya vade tanır, kolaylık gösterirse Allah da ona dünyada ve âhirette kolaylık gösterir… Mü’min kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah da yardımcı kulunun yardımcısıdır.» (1)
Peygamberimiz borç vermeye teşvik buyurmuş, aynı zamanda borç olarak verilenin sadaka olarak verilmiş gibi sevap sağlayacağını da şöylece açıklamıştır:
«Bir parayı-malı borç vermek sadaka vermekten hayırlıdır.»
İslâm Dini’nin teşvik buyurduğu borç vermenin faziletine ve aşağıda açıklanacak âhiret mükâfatına erebilmek için borç verenin riayet etmesi gereken şartları da üç madde halinde şöylece özetleyebiliriz:
Haram İşleyeceklere Borç Verilmez
a – Borç veren bir maddî problemi çözmeyi, bir üzüntüyü gidermeyi amaçlayacaktır. Bu sebeple alacağı borçla içki, kumar ve zina gibi bir haramı işleyeceğine veya bir israf ve lüks harcamada bulunacağına kanaat getirdiği kişiye borç vermeyecektir. Çünkü İslâm Dini’nde bile bile haramın işlenmesine sebep olmak da haramdır. İnsanı günahkâr kılar.
Borca Faiz Karışmayacak
b – Mümin yalnızca Allah’ın rızasını gaye edinerek borç verecektir. Verdiği borca karşılık asla faiz almayacaktır. Faiz almayacağı gibi, borçlusundan şu veya bu şekilde yararlanmayı düşünmeyecektir. Eğer borç vermeden önce borçlusu ile arasında hediyeleşme olmuyor idiyse borçlusundan hediye de kabul etmeyecektir.
Zira Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
Son örneğini 2020 Haziran başında gördüğümüz hükümet onaylı faizli kredi paketi yardım değil halka zulümdür. Kardeşlerimizin kabadayılığını arz ederken hırsızlığını söyleyen kıptî durumuna düştüklerini anlayamamaları ne hazin bir durumdur.
Borçluya Gereğinde İlave Süre verilecek
c – Borç veren mümin yaptığı iyiliği başa kakmayacak, ödeyemeyen borçlusuna süre tanıyacaktır.
Rabbimiz şöyle buyurur:
«Eğer borçlu darlık içinde ise, ona ödeme imkânına kavuşuncaya kadar mühlet verin. (Alacağınız mükâfatı) bilirseniz alacağınızı sadaka olarak bağışlamanız sizin için hayırlıdır.» (4)
Borçluya vade tanınması ile alâkalı hadislerinde ise Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
«Borcun ilk süresi doluncaya kadar alacaklıya, verdiği borç kadar sadaka sevabı verilir. İlk vade dolduktan sonra verdiği sürenin her bir günü için ise alacağının iki katı kadar sevap verilir.» (5)
Borcunu ödeyemeyene alacağı bağışlamak fazileti bir tarafa sadece süre tanıyıp kolaylık göstermek bile pek çok sevaplı bir ameldir. Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurur:
Borçluya kolaylık göstermenin, alacağını tahsilde müsamahakâr davranmanın faziletini öğreten bir diğer hadislerinde de Peygamberimiz kendisine vahiy yolu ile bildirileni gerçeği şöylece açıklar:
“Kıyâmet Günü’nde Allah’ın huzuruna kullarından bir kul getirilecek. (Rabbimiz) ona soracak:
– Dünyada benim rızam için ne yaptın?
– Allahım! Senin için (affını ve rahmetini) ümit etmeme vesile olacak küçücük bir hayır dahi yapamadım.
Rabbimiz bu sualini üç defa tekrarlayacak. Kul üçüncüsünde şöyle diyecek:
-Allah’ım! Sen bana (ihtiyacımdan) fazla mal vermiştin. Ben insanlarla alış-veriş yapan bir adamdım. Kolaylık göstermek ahlâkımdı. Zenginlere kolaylık gösterir, darda kalanlara vade tanırdım.
(Katında kabul olunur bir amelim olsa olsa budur.)
Gizli ve açık her şeyi bilen fakat yüceltmek için kulunu muhatap kılan şanı yüce olan Allahımız şöyle buyuracak:
Yukarıda özetlediğimiz şartlara riayet ederek özellikle yaşadığımız dönemde borç vermek, borç verme faziletinin yanı sıra bir tür cihâddır. Zira faiz kurumlarının aylık mevduatlara faiz verme kampanyasını başlattıkları ve propagandalarını sürdürdükleri devrimizde ödünç verme, nefsi ihtirasları dizginlemeyi, görünür maddî menfaatlerden geçmeyi gerekli kılmaktadır. Kaldı ki ekonomisine faiz sistemi ile işlerlik kazandırılmaya çalışılan toplumumuz gibi toplumlarda özellikle kâğıt para en az, yürürlükteki faiz oranları ölçüsünde değer kaybedeceği için ödünç para vermek zararı göze almaktır.
Nefse ağır gelebilecek böylesine bir direnç ve fedakarlık elbetteki bir cihâddır.
İslâm Dini borç vermeye teşvik eder. Ancak nafakamızı sağlayacak bir iş kurma, oturulacak bir mesken edinme ve hastalıkları tedavi ettirme gibi hayati zaruretler olmadıkça borçlanmayı onaylayamaz. Zira borçlanma nefsimizi tedirgin edeceği gibi bizi yalan söylemeye ve sözümüzden dönmeye yöneltebilir. Ödenmeden ölüm halinde ise varisler tarafından ödenmedikçe de kabirde mahkûm hayatı yaşamamıza sebep olur.
Sunduğumuz dini ölçüler ışığında borç verelim. Ama borçlanmamaya çalışalım. Uzun vadeli borçlan altın veya gümüş üzerinden alalım ki borç vereni bir de zarara sokmayalım.* Borçlarımızı zamanında ödeyelim.
Borçlarını zamanında ödemeye çalışmayanlar günahkârdır. Borç verme duygularını körelttikleri ve faiz sistemine dolaylı olarak yardımcı oldukları için de ayrıca günahkârdırlar.
Devlet Borca Yöneltmez, Fakirin Borcunu Üstlenir
Borcun kasten ödenmemesi bir tarafa, iflas hastalık ve ölüm gibi borcun tediyesini engelleyecek tabiî manilerin zuhuru mümkün olacağından, İslâm Dini borç vermelerini teşvik ettiği müminlere toplum/devlet garantisi vermektedir. Değinelim:
Kur’ân ve Sünnet kanunlarına göre yönetilecek cemiyetlerde, İslâmî Devlet tarafından tahsil ve tevzi olunacak dini-sosyal vergi olan zekâttan, Allah’ın emri ile kendilerine fon ayrılacak bir zümre de, meşru sebeplerle borçlananlardır.
Eğer borçlu mümin borcunu ödeyemez veya borcunu ödemeden ve miras bırakmadan ölürse, alacaklının belgelendirmesi üzerine borç İslâm Devleti aracılığı ile mezkûr zekât fonundan ödenir. Alacaklı mağdur edilmez.
Bu nevi tatbikat, ilk İslâm Devleti Başkanı olan Peygamberimizle başlamış ve O’nun aşağıdaki emri ile meşruiyet kazanmıştır.
(Hadis ve izahı için bak. S.B.M.T. Sarih Tercemesi,7/389)
Yüce Rabbimden cümlenize mutluluklar diler yazımızı bir hadisle bitiririm:
“… Allah’ın en çok sevdiği insan insanlara en fazla fayda sağlayandır. Allah’ın en çok sevdiği ameller de bir Müslümanı sevindirmen veya üzüntüsünü gidermen veya borcunu ödemen ya da açlığını giderip doyurmandır. Bir mümin kardeşimin ihtiyacını gidermek için onunla beraber yürüyerek işini takip etmeyi Medine Mescidi olan bu camide bir ay itikâfa girip ibadet etmekten çok severim…” (8)
Ali Rıza DEMİRCAN
MİRATHABER.COM – YOUTUBE
1) R. Salihin B.Kazâ-i Havâicü-Müslimin, Hn. 2.
2) C. Sağîr, 2/86;Müsned, 1/463.
3) S. Sağîr, 2/94; M.Mesâbîh, Hn. 2832.
4) Bakara, 280.
5) İ. Kesir, Bakara,280, 1/331.
6) İ. Kesir, Bakara,280, 1/331.
7) İ. Kesir, Bakara,280, 1/330-1.
8) M. Zevaid, K. EdebB. Fazl-i Kazail-Havâic, 8/191. 4/126.