Türkiye’nin En Büyük Beka Sorunu, İhmal Edilen Ailedir
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2018 yılına ilişkin evlenme ve boşanma istatistiklerini yayımladı. Buna göre Türkiye’de 2018 yılında evlenen çift sayısı 553 bin, boşanan çift sayısı ise 142 bin oldu. Evlenen çiftlerin sayısı 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 2,9 azalırken, boşanan çiftlerin sayısı yaklaşık olarak yüzde 11 artış gösterdi. Ortalama ilk evlenme yaşı, geçen yıl erkekler için 27,8, kadınlar için 24,8 olarak kaydedildi. Erkek ile kadın arasındaki ortalama ilk evlenme yaş farkı 3 oldu. Boşanmaların yüzde 37,6’sı evliliğin ilk 5 yıllık döneminde, yüzde 20,4’ü ise 6-10 yılında gerçekleşti.
Türkiye’nin En Büyük Beka Sorunu, İhmal Edilen Ailedir
Aile, bütün sosyal kurum ve biçimler içerisinde toplumun sağlıklı gelişimini göstermesi açısından en fazla önem arz eden bir yapıdır. Çünkü sağlıklı bir aile, hak ve görevlerin öğrenildiği ve tatbik edildiği ilk uygulamalı mekteptir. Toplum tarafından onaylanan bir birlikteliğin yaşandığı aile, ortak ikametgâh, ekonomik işbölümü ve üreme süreciyle karakterize edilmektedir. İnsanlığın tarihindeki gelişmelere paralel olarak ailenin şekli ne olursa olsun temel fonksiyonları hepsinde mevcuttur ve bu yönüyle evrenseldir. Bu evrensellik onun vazgeçilmezliğine de işaret etmektedir. Bu yönüyle aile, biyolojik ilişki sonucu insan türünün devamını sağlayan, toplumsallaşma sürecinin ilk ortaya çıktığı, karşılıklı ilişkilerin belli kurallara bağlandığı, o güne dek toplumda oluşturulmuş maddi ve manevi zenginlikleri nesilden nesile aktaran psikolojik, ekonomik, sosyal, hukukî vb. yönleri bulunan toplumsal bir birimdir.
Modernleşme, şehirleşme ve çağdaşlaşmanın getirdiği materyalist ahlâk anlayışı ile son yıllarda Türkiye’de aile, geleneksel fonksiyonunu tam anlamıyla icra edememektedir. Bunların başında sevgi ve güvenlik fonksiyonu gelmektedir. Bir insanın en temel ihtiyaçlarından biri olan ait olma, sevilme ve güvenlik (güven duygusu) ihtiyacı, normal şartlarda aile içinde karşılığını bulur. Çocuklarımızın sağlıklı bir kişilik gelişimi, ancak kendilerine sevgi ve güven ortamı temin edildiğine sağlanabilir. Bu manevî ortam aile yuvasında her zaman canlı tutulduğunda toplum içinde yetişen çocuklar da geleceği inşa etme konusunda başarılı olacaktır. Bir başka ifadeyle sosyalleştirme, çocukları doğrudan etkileyen bir süreçtir. Özellikle kültür, aile terbiyesi, sosyal ahlâk, millî ve manevî değerlerin yeni nesillere aktarılması daha fazla bu yolla sağlıklı olmaktadır. Sosyal normlar ve davranış biçimleri, ailenin bu işlevi sayesinde edinilir.
Neden Boşanmalar Artıyor?
Ailede bireyselleşen eşler arasında yeterince sevgi, şefkat, merhamet ve sabır olmadığında çocukların da bu süreçte psiko-sosyal gelişimleri olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu gibi ailelerin önemli bir kısmı, bu sıkıntılı süreci birlikte aşmak yerine çözümü boşanmada bulmakta ve böylece çocukların sosyalleşmesinin önünü de kesmektedir. Bir diğer boşanma sebebi ise aslında sevgisiz ortamın bir tezahürü olan aile içi şiddettir. Aile içi şiddetle kastedilen şey, kendini aile olarak tanımlamış bir grup içerisinde zorlamak, aşağılamak, cezalandırmak, güç göstermek, öfke, gerginlik başlatmak maksadıyla bir fertten diğerine (karşı cinsler veya aynı cinsler arasında); yetişkinden çocuğa; çocuktan yetişkine ve çocuktan diğer çocuğa /çocuklara yönelik olarak ortaya çıkabilmektedir.
Dünya Sağlık Teşkilatı, ailede eşlerin uyguladığı şiddeti, yakın bir ilişkide fiziksel, psikolojik ya da cinsel hasara yol açan her tür davranış olarak tanımlamıştır. Bu kapsama tokat atma, vurma, tekmeleme ve dövme gibi fiziksel saldırı fiilleri, sindirme, sürekli küçük düşürme ve aşağılama gibi psikolojik taciz, gayri meşru cinsel baskı ve zorlama ve(ya) bir kimseyi ailesinden ve akrabalarından uzaklaştırma, hareketlerini gözleme ve bilgi ya da yardıma ulaşmasını kısıtlama gibi çeşitli kontrol edici davranışlar girmektedir. Çoğu zaman bunlara yol açan da yoksulluk, çaresizlik, cehalet ve alkol bağımlılığıdır.
Koruyucu Aile Politikalarının Yetersizliği Boşanmaların Artmasına Sebebiyet Veriyor
Aile fertlerinin değişik sosyal risklere ve aile içinden veya dışından kaynaklanabilen değişik tehlike ve tehditlere karşı sosyal devlet, aileleri yasal düzenlemelerle koruma altına alması gerekmektedir. Türkiye’de aynı aile ortamında ve(ya) aynı çatı altında yaşayan, özellikle kadın ve çocukların şiddete karşı korunmasını öngören mevzuat, ailenin korunmasını sağlayamamaktadır.
Mevzuata göre, aile fertlerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldıklarını, kendilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi halinde, Sulh Hukuk Hâkimi, re’sen meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak, mesela şiddet uygulayan babaya uzaklaştırma kararı evrilmektedir. Ancak bu gibi tedbirler, asıl sorununun merkezine inememektedir. Şiddete ve dolayısıyla boşanmalara sebep olan şartların oluşmasını önleyen etkin koruyucu sosyal hizmet uygulamaları olmadığı sürece aile içinde sapkınlık olaylarının önüne de geçilemez. Aile içi şiddet olaylarının önüne geçilemediği için, boşanmaların sayısı da her geçen yıl artmaktadır.
Netice-i Kelâm
Türkiye’nin en büyük beka sorunu, ailenin gittikçe işlevsel erozyona uğramasıdır. Aile içi şiddet gibi ailevî sorunlar, paradoks gibi görünse de refahı yükselen modern ve modernleşmekte olan bütün toplumların gündeminde olan bir konudur. Bir yönüyle artan nüfus ve yetersiz sanayileşme/istihdam politikalarına bağlı olarak işsizlik/yoksulluk konularını da ilgilendiren, diğer yönüyle kültürün üretilmesi ve aktarılmasında ailenin bir vasıta olmasından dolayı millî ve yerel kimlik ve kültürlerin korunmasıyla ilişkili olan koruyucu aile politikaları giderek her toplum için önem kazanmaktadır.
Aile politikalarının uygulanması ülkeden ülkeye değişme gösterebilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türk toplumunun eğilimlerine ve değerlerine paralel olarak aileyi önemsemekte ve aile bütünlüğünün korunması için, tedbirler almak ve çalışmalar yapmak görevini devlete bir yükümlülük olarak vermiştir.
Bu doğrultuda boşanma, ferdî bir riskten ziyade aileyi ve toplumun geleceğini sarsan sosyal bir risk olarak yeniden tanımlanması gerekmektedir. Bu anlamda sağlıklı evliliklerin yapılabilmesi ve ebeveynlerin birlikteliklerini devam ettirebilmeleri için, mümkün olduğunca evlilik öncesi ve sonrasına yönelik olarak maddî/manevî destek hizmetleri sağlayan bir koruyucu sosyal sistem oluşturulmalıdır. Her türlü tedbire rağmen ailenin parçalanması halinde özellikle çocukların aile ile bağlarının kopmamasına yönelik olarak yine haricî desteğin sağlanması gerekmektedir.
Bu çerçevede koruyucu aile politikalar, aile yapısını maddî ve manevî yönden güçlü kılan sosyal tedbirleridir. Huzurlu ve sağlıklı toplum tesis etmek maksadıyla aile fertleri için, sürdürebilir sosyal program, eğitim, destek ve yardımlara ihtiyaç vardır. Ailenin korunması ve özelde aile danışmanlığı hizmetleri kapsamında aile refah hizmetlerinin özellikle boşanmaların yoğun olduğu şehirlerde yaygınlaştırılmalıdır. Aileye yatırım yapmazsak, gerçek beka riskiyle karşı karşıya gelebiliriz.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…