Toplum için her dönemde bir kaç tehlike bulunmaktadır. Bozgun faaliyeti olarak adlandırabileceğimiz bu tehlikeler bazen içerideki örgütlü zümrelerce, bazen öfkeli kalabalıklarca, bazen dış güçlerce ortaya çıkarılmaktadır. Samimi hak arayışlarını kastetmediğimizi belirterek bu yazının anlaşılmasını talep ediyoruz. Türkiye tam anlamıyla bir kaosun olduğu, vahşi doğa kurallarının geçerli olduğu bir ülke konumuna geldi. Bunda muhakkak hedonizm, pragmatizm gibi anlayışların etkisi var, ancak devamında başka bazı şeyler de var. Türk Toplumu elli altmış yıldır, ilkesizlik ve menfaatçilik üzerine bilinçaltından format yiyor. Medyanın temel görevi bunu sağlamak. Zaten Ortadoğu insanının genel eğilimi de bu yönde olunca, insan fıtratında da bu yönde bir meyil bulununca maya tutuyor. Türkiye, kendisini şucu veya bucu olarak biledursun, gerçekte bilinçaltlarında başka bir yapı hakim ve gerçek dinleri ve inançları değişmiş diyebiliriz. Bilinçaltlarındaki düşmanlıklar ve arzular, toplumların gidişatını büyük ölçüde etkiliyor. Benzer şekilde telkin mekanizması da devamlı olarak insanları yönlendiriyor. Halihazırdaki durum, bize çatışma içerisindeki bir toplumun kendini bir çok yönden reddettiğini gösteriyor. Yani, bireyler olarak bizler, hepimiz kendi içimizde kendi değerlerimizle çatışıyoruz. Bu da dikiş tutturamamamızın esas sebebi gibi duruyor.
Bahsedilen fikir ve anlayışların yanı sıra bir de kurumsallaşmış bir kişilik tipi var. Bu Ortadoğu’nun kurnazı diyebileceğimiz gizli halk kahramanıdır. Aslında hemen herkesin, bilinçaltında sakladığı yönüdür. Bu ortaya çıktığında, ortalık birbirine katılmaktadır. Bunun etkilerini ve sonuçlarını gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinden okumaktayız. Bugün biz bunu bir mesele olarak burada ortaya atıyoruz. Toplum içerisinde gizli bir bozgunculuk müessesesi mevcut ve bu toplumu dejenere ediyor. Ne yazık ki hayatta esaslı bir amacı olmayan insanlar da hırslara kapılanlar da sömürü mekanizmasından bir hayli faydalanmaktalar. Maalesef, ciddi ilişkiler ve bağlar kuramayan bu insanlar, değerleri ve ilişkileri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyorlar. Belli bir kaç yöntem belirleyerek gemilerini yürütme yolunu seçiyorlar. Gizli gündem sahibi olan bu insanlar gerçekte yüzlerini gizlemeyi öğreniyor ve ikili bir tavır içerisine giriyor.
Toplumumuzda herhangi bir cemiyete bağlı olmadan bireysel haz ve çıkar peşinde koşan insanlar her dönemde mevcuttu. Bugün bunlar herşeyi istismar ettikleri gibi birey olma ve özgürlük kavramını da istismar ediyorlar. Suistimal, andığımız bu kişilerin genel hayat felsefesidir. Münafıklık ve heva ve hevesi ilah edinme durumu Kur’an’ın terminolojik yorumudur. Bunu destekleyen modern çalışmalarda psikologlar bunun bir ruh hastalığı olduğunu belgelemiştir. Sahte değerler sistemi olan bu insanlar, iç huzuru yakalayamamakta ve başkalarına zarar verme, başkalarıyla oynama gibi çirkin şeylere yönelmektedirler. Yıkıcı olan bu insan türü maalesef bugün toplumda çoğalmıştır.
Bu insanların gerçek değerleri olmadığı gibi en kutsal değerlere sığınırlar. İyilikleri çoğunlukla gösteriştir ve kendilerini tatmin etme arzusunda olurlar. Bunların ödül mekanizmalarında kusur olması ihtimali yüksektir. Fakat bunun hayırlı ve yararlı işlere evrilmesi gerekmektedir. Batılı psikologlar, karşılıksız yapılan iyiliklerin mutluluk hormonlarını arttırdıklarını ve kişiyi bu durumdan kurtarmada önemli işlev gördüğünü kanıtlamışlardır. İyiliği bir kültür olarak yaymalı ve bu insanları topluma iyilikle kazanmalıyız. Fakat bazen acemi insanların terapistliğe kalkışması gibi durumlarla da karşılaşıyoruz. Bizlerin genel olarak yapabileceği, hayırda yarışma anlayışını diri tutmasıdır.
Öte yandan vaka olarak tanımlanan bu kişilerin zararlarının artışı daha başka sonuçlara da sebebiyet vermektedir. Bunlar emek, zaman ve hatta insan kaybına da yol açmaktadır. Hatta ve hatta bunların ileri boyutlara evrilmesi çoğu zaman yıkıcı bir felaketle sonuçlanmaktadır. Bu insanların o duruma geldiklerinde mutlak suretle tedavi edilmesi ve gözetim altında tutulması gerekmektedir. Bir toplumda bunlara sebep olan temel şeyleri kısmen sıralayabiliriz. Bu kimselerdeki çoğu sorun kimyasal maddelerin bilinci etkilemesi, cehalet ve okur yazarlık kültürünün olmayışı veyahut yanlış bazı etkilere maruz kalmaları sebebiyledir. Bu sorunlu kimselerin rahatsızlıkları patolojik, psikolojik, fizyolojik, psikosomatik veya nörolojik altyapıya sahip olabileceği gibi kimyasal ya da ahlaki bir takım sorunlardan kaynaklı da olabilir. Bu kişiler esasen tespit edilip gözaltında da bulundurulabilirler. Sonuçta ruh hekimleri ve uzmanlar bunun açıklamasını daha iyi yapabileceklerdir.