Geçen hafta gazetede bir yazı ilgimi çekti. Yazı, hassasiyetle ilgilendiğim ve çok önemsediğim hatta üst yöneticilerimize vermek üzere projesini hazırladığım temel konularımızdan biriydi. Önce Faruk Aslan kardeşime teşekkür ediyorum. Yazı başlığı; “Batı’ya uydukça ailemiz batıyor” idi. Bu başlığın içeriği zaten kapsamlı meselemizdir.
Ancak bizim işimiz, “bak neler oluyor” demek değildir. Bizim meselemiz, dertlerin temeline, sebeplerine inerek hastalıklara sebep olan virüslerin kaynağını temizlemektir. İşte bununla sağlıklı neticeye varırız. Aslî meseleleri bırakıp tali meselelerle uğraşmak dertleri daha da azdırır. Kaldı ki, sivrisineklerle uğraşa uğraşa temelde öz değerlerimiz unuttuk.
Aslında ailemiz battı hatta girdaba kapıldı. Kendine uzanacak merhamet elini bekliyor. “Batı’ya uydukça ailemiz batıyor” başlığı, bana altmış beş sene önceki bir olayı hatırlattı. Köyümüzde bahar üstü harmanımıza konan bir poşa ailesinin yaşlı adamı, oturdu, arkasına dayandı ve hüzünle “ Ahh dünya gitti ucu kaldı, insan gitti pi.i kaldı” dedi ve sağına soluna bakındı hayıflanıp içindeki derdini dökercesine hüzünle bir zaman başını salladı.
O gün, bu gün bu milletin üzerinde nice hain projelerin uygulandığını düşünüp hatırlayınca derinden içimizin burkulduğuna şahit oluyoruz. İnsanımızın kültürü yozlaştı, medenî değerleri alabora edildi, itikadî değerleri sarsıldı, insanlık anlayışı girdaba kapıldı. Temayüller maddileşti, bayanlarımız çoğunlukla hoppalaştı. Yüksek insanî değerlerimiz dejenere oldu. Artık bugün ailemiz sahipsiz, kimsesiz kaldı, yüzüstü bırakıldı. Darmadağınık ve perişan bir halde ocağı söndürüldü. Evlat anadan koptu, baba aileden soğudu. Dava şuurunu kaybetti. Hayâ libasını üzerinden attı, edep makamından düştü ve çaresiz bir halde kendine uzanacak merhamet elini hasretle ve ümitle beklemeye koyuldu.
Gizli eller, insanımızın beynini, kalbini ve iradesini ellerinin içine almışlar ve inananlarımızın hamle gücünü bloke etmişler. Diledikleri alanda onları oyalamaya ve oynatmaya koyulmuşlar. Özellikle “ılıman İslam” projesini bizde uygulamaya kalkışan dış mihraklar mana hazinelerimizi yıkıp yakmışlar, yapmadık melanet bırakmamışlar. Hâlâ aile kızgın alevler arasında cayır cayır yanıyor ve “yandım Allah’ım! İbrahim’ini ateşten sen kurtardın, bizi de kurtaracak ancak sensin, sensin ey Kâdiri mutlak” diye iltica ediyor.
Bütün bunlara rağmen “İbrahim’in ateşi” gibi bir ateşi söndüren ve o ateşin ortasını gül bahçesi yapan Allah’dır. İbrahim’in soyundan gelen son Peygamber Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetini kurtaracak da ancak O’dur. Pekiyi bunun çaresi var mı? Elbette vardır. Ancak çareyi öğrenmeden önce, bu bize ne kadar heyecan verir ve ne kadar eylem canlılığı sağlar, özenle buna yoğunlaşmalıyız. İşte temelde iki ayetlik çaremiz:
Ey müminler! Allah’dan ittika edin ve kale gibi sapasağlam söz söyleyin. Sapasağlam söz söyleyin ki, sizin için işlerinizi düzeltsin ve sizin için günahlarınızı bağışlasın. Her kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse muhakkak ki, pek büyük bir zafere ermiş olur. (Ahzab: 33/70,71) Bunların gerçekleşmesi için ana damardan giriş, mutlak manada önemlidir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki, “İnsan vücudunda bir et parçası vardır. O bozulursa bütün vücut bozulur. O düzelirse bütün vücut düzelir. Dikkat edin, o kalptir.” İslamî meselelerin hiç birini bir diğerinden ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Gelen ayetle bağlantı kurunca işin önemi ortaya çıkar. Müminler için kalpleri Allah’ın zikrine ve inen hak Kitaba uyup itaat etme zamanı gelmedi mi? Müminler, bundan evvel kendilerine kitap verilmiş sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onların çoğu fasıklardır. (Hadid:57/16) Burada görüldüğü gibi müminin Kur’an’dan ve zikir gibi bir ibadetten ayrı kalmaması gereği anlatılıyor. Bizi, zikretmekten kalbini gafil bıraktığımız kimseye itaat etme ki, o, keyfinin ardına düşmüş ve işi de, aşırılık olmuştur. (Kehf:18/28
Evet, kalp berraklığı, iman netliği, fikir gücü, irade sağlamlığı ve zikir enerjisi, bozuk kalbi tedavi eder. Allah yapmayacağını vadetmez, Allah kuluna borçlu kalmaz. O’nun Resûlüne uyanlar kazanır. Esselamu aleykum.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi